Okura açık mektup 5

Y.: ….Fakat Müzeyyen’i ya da yazarını didikliyorsanız, didiklediğiniz şeyin sağına soluna, arkasına da bakmalısınız. Döneme bakmalısınız.
– Didiklemek kelimesi biraz sert kaçıyor sanki

İLHAMİ ALGÖR

23.08.2025

Yazar ile sohbetimiz yukarıdaki gibi bitmişti. Tartışmayacağım. Artık bitirelim şu yokuşu ve Tophane’ye geçelim. İtalyan Hastahanesi’nin hemen karşısında, 1732 tarihli Defter Emini[1] çeşmesi var. Çeşmenin yaslandığı duvarın ardında kibrit kutusu kadar bir camii: Ebul Fadıl Mehmet Efendi Camii (1553). Fetih’ten yüz sene sonra. Çevrede cami ve dergâh olarak başka izler de var. Yokuşu inmeye devam edelim. Ve nihayet solda Tophane-i amire binası.

Tophane-i Amire, Osmanlı dönemi askeri sanayi binasıdır. 1992’den bu yana kültür merkezi ve müze olarak kullanılıyor. Sergiler, canlı performanslar vb.

Tophane-i amire’nin karşısında, deniz/boğaz yönünde Tophane Kasrı var.

Abdülmecid dönemi yapısı. Sultan’ın Tophane askeri tesislerini ziyaretinde kullanılıyor.

20. yüzyıl ortalarında şehrin ihtiyaçları ile yollar yeniden düzenlendiğinde, bir şeyler gözden çıkarılıp, bir şeyler yıkıldığında önceki hayatın bütünlüğü parçalanıyor. Parçalar kenar köşede kendi zamanlarından koparılmış şeycikler olarak kalakalıyorlar. Otobüs veya tramvay ile geçerken izliyorsunuz o kalakalmışlığı.

Yukarıdaki son cümle benim zaman, mekan, şehir anlamında algım, hissiyatım. Yapbozun mevcut parçalarına tutunarak ve onlara eksik parçaların verilerini ekleyerek önceki yüzyıla sarkmaya çalışıyorum. Böyle bir huyum var diyelim.

Bu huyum Tophane için belki bir işe yarar.  Tophane, Galata ve geniş anlamıyla Pera, yoğun tarih barındıran bir bölge. Sivil binaların mimarisi 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başı hayatlarından sesler yayıyor. O seslerin içinde Türkçe olmayan sesler var. O seslerin hayatları var. Pera, sadece şık hanımlar ve beyefendiler dünyası değildi. Orada şehrin karıncaları gibi hayatı her gün yeniden üreten insanlar vardı.  Mesela dernekler, meslek örgütlerine bakalım, birkaç örnek verelim:

İstanbullu Avukatlar Derneği (Dikigorikos Silogos Konstantinupoleos), Çalışma Dostları Derneği (Filergos Eteria), Peralı Ayakkabı İşçileri Kardeşlik Örgütü “Metamorfosis” (İ En Stavrodomio Adelfotita Ton Ergaton İpodimatopion İ “Metamorfosis”), Dikiş İşçileri Derneği “Paspatis” (Sindesmos Raptergaton O “Paspatis”) … (Sula Bozis, İstanbullu Rumlar, YKY, 2023)

Şehrin mesleki örgütleri, dernekleri çok daha çeşitli. Akademik kaynaklarda ve Sula Bozis’in, İstanbullu Rumlar adlı kitabında yeterince veri var.

Ve nihayet İtalyan Yokuşu’nu bitirdik. Boğazkesen caddesi yolumuzu kesti. Burada biraz duralım.  Vaktiye Cihangir mahallesi muhtarlığı seçimlerinde yarışan genç bir muhtar adayı, seçim vaadi olarak Tophane’den Cihangire yokuş yukarı çıkışlar için yaşlılara hizmet edebilecek raylı bir sistem vaadinde bulunmuş. Fikir boşa gitmemiş, Beyoğlu Belediyesi yokuş çıkışı için Tophane-Taksim hattına ücretsiz ring seferi koymuş.

Yazarın Müzeyyen’i yazdığı (veya Müzeyyen’e yazdığı) yıllarda bu imkân yoktu. Fakat Yazar, yokuş çıkma sanatını at ve eşeklerden öğrenmişti, “S” çizerek, dolana dolana tırmanırdı.

İtalyan Yokuşu’nun Boğazkesen caddesi ile buluştuğu köşede, E. G. Ladopoulos mimar adıyla imzalı, 1905 tarihli yakışıklı bir bina var.  Restorasyon görmüş, “Yazıdjızade Residence” olarak anılıyor. Hemen dibine yönleri gösteren bir tabela çakmışlar.

Yazıdjızade Residence

Y.: Tabelalarda yazmayan bazı şeyler var. Boğazkesen caddesi, Galatasaray Lisesi arka duvarına gider. Arka duvar yüksek eğimli büyük bir istinat duvarıdır. Bazı öğrencilerin zaman zaman kıçlarının altına çantalarını koyup duvardan aşağı kayarak okuldan tüydüğüne dair bir şeyler var kulağımda. Hemen karşında İtalyan İşçi Birliği binası var. Yanında Cezayir sokağı veya çıkmazı. Bir koridor gibi Beyoğlu, Tophane bağlantısını kuran bir sokak. Kadir Topbaş’ın belediye başkanı olduğu yıllarda adını Fransız sokağı olarak değiştirmeyi denedi birileri. Hatta sokak girişine üst baş, çanta arayan  “güvenlik” elemanları koydular. “Ne alâka?” diyen sivil itiraz sayesinde gerçek adını geri alabildi. Oğuz Atay da vaktiyle  bu civarda yaşamış. Fakat bir müze açamadığı için yön gösteren bir sokak tabelasına adı yazılamadı.

– Benimsedin galiba rehber tarzını

Y.: Cezayir sokağına Fransız adını vermek geri zekâlılık ile kötülük karışımı bir tavır. “Soylulaştırma” dedikleri şehir yağmacılığı davranışı. Google’a Ahmet Tulgar, Cezayir sokağı adlarını yazın ve işin iç yüzünü okuyun lütfen..

Artık Tophane Hacı Mimi mahallesine, fırtınanın gözüne giriyoruz.  Solumuzda bir cadde var. Müzeyyen anlatısı caddeden şöyle söz ediyor: “Dolmabahçe’den gelip, Karaköy’e uzanan Kemeraltı Caddesi’nde trafik ekipleri yolun bir şeridini kesmiş, diğer şeridini de el-kol hareketleri ve düdük zoruyla hızlandırarak boşaltmaya çalışıyorlardı. Belli ki kırmızı plakalı arabalar içinde, kalın birileri geçecekti.”

Acaba Yazar, bu paragraf ile bölgenin iktidar, resmiyet ile ilişkisine mi işaret ediyordu? Haftaya cevabını alalım.

 

[1] Defterdarlar, mukataa adı verilen vergi birimleri ile maden ve tuzla türü işletmelerin elde ettiği gelirleri merkeze transfer etmek ve bunun muhasebesini yapmakla görevliydiler.