Ömür boyu iktidarlar
Putin’in neredeyse yüzde 90 destekle seçilmesi, ömür boyu iktidarının da yolunu açtı. Otoriterliğin derecesinin artmasının bir ülkeyi nereden nereye getirdiğini Rusya örneği üzerinden incelerken, Türkiye’nin de “kalan demokrasisine” nasıl özenmek ve sahip çıkmak gerektiğini düşünmeden edemiyor insan…
20.03.2024
Rusya’da seçimler, beklenenin bile ötesinde Vladimir Putin’in gövde gösterisine dönüştü. Rusya Merkez Seçim Komisyonu Pazartesi günü yaptığı açıklamada, tüm seçim bölgelerinin neredeyse yüzde 100’ünün sayılmasıyla Vladimir Putin’in oyların yüzde 87,29’unu kazandığını açıkladı. Komisyon başkanı Ella Pamfilova da, yaklaşık 76 milyon seçmenin Putin’e oy verdiğini, bunun da Rus liderin şimdiye kadarki en yüksek oyu olduğunu belirtti.
Sonuç, Putin’in en az 2030 yılına, yani 77 yaşına gelene kadar iktidarda kalacağı anlamına geliyor. Rusya’nın Sovyet diktatörü Joseph Stalin’den bu yana en uzun süre iktidarda kalan lideri olacak Putin, böylece ülkesinin en az 30 yılına damgasını vuracak. Tabii, iktidarı bir altı dönem daha; 83 yaşına kadar da uzayabilir.
Diğer bir deyişle, “olağanüstü” bir durum olmadıkça, artık Putin ölene kadar Kremlin’in başında.
Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’yı tamamıyla işgale başlamasından sonra, zaten cılız olan muhalefet ve muhaliflik Rusya’da fiilen yasa dışı ilan edildi. 2022 Mart’ında çıkarılan sansür kanunları; “Rus Silahlı Kuvvetleri, diğer Rus devlet kurumları ve bunların operasyonları ve Rus Silahlı Kuvvetlerine yardım eden gönüllülerin faaliyetleri” hakkında “güvenilmez” ve “itibarı zedeleyecek” haberleri paylaşmayı veya yaymaya karşı için hapis ve diğer cezaları getiriyor. Üstüne üstlük, muhalefet adaylarının çoğunun ölmesi, hapse atılması, sürgüne gönderilmesi veya adaylığı yasaklanması sonucu, Putin’in siyasi rakibi de kalmadı. Sandıkta Putin’e karşı yarışan adaylar da, Kremlin tarafından özenle seçilmişti. Putin’in yakın rakibi, Komünist Parti’den Nikolay Kharitonov, yaklaşık %4,3’lük bir destek alabildi. Rusya’nın bu seçimlerinde, ilk kez uluslararası herhangi bir gözlemci de yer almadı.
İlk kez “Navalny” dedi
Rusya’nın seçimlerinin Putin’in en fazla “ses veren” muhalifi Alexey Navalny’nin, Rusya’nın en kuzeyinde, Sibirya’da uzak bir hapishanede ölmesinden sadece bir ay sonra düzenlendiğini hatırlatalım. Putin, Rusya tarihindeki en muazzam “seçim” zaferine imza atmanın etkisiyle olacak, ilk kez en dişli muhalifinin adını da telaffuz etti. Daha önce, Navalny’nin adını hiç ağzına almayan ve “o malum kişi” gibi ifadeler kullanan Putin, basın toplantısında kendisine yöneltilen bir soruya, ilk kez merhum rakibin ismini kullanarak yanıt verdi.
Navalny’nin ölümünden sonra yakınları, Rus muhalifinin Batı’daki bazı Rus mahkumlarla takas edilmek üzere olduğu öne sürmüştü. Rus oligark Roman Abramoviç’in, Putin’e takas teklifini götüren ve Kremlin’le müzakereleri yürüten kişi olduğu da iddia edilmişti.
Almanya’da suikastler düzenlemekten ömür boyu hapse mahkum olan Rus istihbaratı FSB’nin ajanı Vadim Krasikov’un Navalny’ye karşı iade edilecek başlıca isim olduğu söyleniyordu.
Putin, seçim zaferinden sonraki basın toplantısında Navalny’nin takası konusunun gündemde olduğunu teyit etti. Ve kendisine sorulan soruya karşılık şöyle yanıt verdi:
“Yöntemin dışından bazı isimler, Navalny’yi Batı ülkelerindeki cezaevlerinde tutulan belirli kişilerle takas etme fikrinden bahsetti. Bu fikri destekledim…Tek şartım, Navalny’nin Rusya’ya dönmemesiydi. Fakat ne yazık ki ne olduysa oldu.”
Böylelikle Putin, Navalny’nin adını ilk kez zikrederken, muhalifinin ölümüyle bir ilgisi olmadığını da öne sürmüş oldu.
Yine de, Navalny’nin ölümü gizemini koruyor. Navalny’nin yakınlarının kesin bir dille ifade ettiği gibi Putin’in “ölüm emrini” verdiyse, bu durum Rusya liderinin ülkesi içinde ve dışında daha da “sertleşmeye” gidildiğinin önemli bir işaretiydi. Başkanlık seçimlerini de, “muzaffer” atlatan Putin’in otoriterliğini daha da konsolide edeceği bir dönem başlıyor gibi gözüküyor.
Oligarklara ve “seçkinlere” Navalny mesajı mı?
Putin, Navalny’nin “ortadan kaldırılmasıyla”, müzakereci rolünü üstlendiği iddia edilen oligark Roman Abramoviç gibi Batı tarafından yaptırımlara uğramanın asıl rahatını bozduğu “zengin seçkinlere” bir mesaj da vermiş olabilir. İngiltere, İsviçre gibi ülkelerde sürdürdükleri ayrıcalıklı hayatlar bozulan ve önemli bir kısmı, Abramoviç gibi Birleşik Arap Emirlikleri’nde yaşıyor. bir yandan da, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası İngiltere’nin kendisine karşı uyguladığı yaptırımları aşmaya çalışıyordu.
Tüm bu süreçte, Navalny’nin “ortadan kaldırılması” söz konusu olduysa; bu, Rusya’nın kendi içi ve dışına “korku salmayı” amaçlayan bir mesaj gibi gözüküyor.
Şöyle ki, Financial Times’da Eylül 2023’te röportajı yayınlanan “Rusya’nın en zengin insanı” Andrey Melniçenko; o mülakatta, ne Batı ne de Rusya’yı gücendirecek mesajlar vermemeye çalışıyordu. Ki; Melniçenko, Putin’in davetine icabet ederek Ukrayna’nın işgali öncesi Rus oligarklarla yapılan bir “yuvarlak masa” toplantısına katıldığı için, Birleşik Arap Emirlikleri’ne sığınmıştı. Diğer bir oligark Oleg Tinkov, Ukrayna Savaşı’na yönelik alenen “negatif bir tutum” alırken, Melniçenko’ya; “iki koltuğa aynı anda oturamazsın-tarafını seç” demişti.
“Batı” ile kendisi arasında “müzakere” yürütmeye çalışanlara da, Putin aynı mesajı vermek istiyor gibi gözüküyor: “Tarafını seç…”
Otoriterliğin derecesi artınca…
Bu mesaj, Rusya’nın sıradan vatandaşlarına günlük olarak veriliyor zaten: yanlışlıkla Ukrayna’nın renkleri mavi-sarının yanyana geldiği bir kıyafet giymek, herhangi biçimde Ukrayna’ya desteği veya savaş karşıtlığını çağrıştıracak ufacık bir sembol, söylem bile dava konusu olabiliyor.
Sosyolog Boris Kargarlitsky, beş yıllık bir hapis cezası ile Sibirya’ya yollanmadan önce kaleme aldığı bir yazıda şöyle diyordu:
“Şu anda Rus sosyal ağlarında akıp giden haberler, Franz Kafka veya George Orwell’in modern taklidi gibi. Bu haberler arasında, Ukrayna bayrağıyla istenmeyen çağrışımlar yapacak biçimde, yıllar önce yanlışlıkla çitlerini sarı ve maviye boyayan veya düşüncesizce mavi kot pantolon ve sarı ceketle sokağa çıkan kişilere uygulanan çok sayıda para ve adli ceza gibi örnekleri de bulabilirsiniz. Olay öyle bir noktaya geldi ki polis, bir kutu elmayı da ihbar etti. Elmalar, aynı pakette ‘düşman renklerinin’ bulunması nedeniyle suçluydu. Belki, dışarıdan bakınca bunlar gülünç gelebilir. Ancak yanlış kıyafetler giydiğiniz, sosyal ağlarda ‘kışkırtıcı’ bir gönderiyi beğendiğiniz veya bir güvenlik görevlisi yolda görünüşünüzü beğenmediği için tutuklanabileceğiniz ve yargılanabileceğiniz bir yerde yaşamanın nasıl bir şey olduğunu hayal etmeye çalışın.”
Bu satırlar, ne yazık ki, Türkiye’ye de yabancı değil…Otoriterliğin derecesinin artmasının bir ülkeyi nereden nereye getirdiğini Rusya örneği üzerinden incelerken, Türkiye’nin de “kalan demokrasisine” nasıl özenmek ve sahip çıkmak gerektiğini düşünmeden edemiyor insan…