-
01.05.2025Güzel günler göreceğiz umudunu sahipsiz bırakmayalım
1 Mayıs’ın özellikle yakın tarihimiz itibarıyla hikâyesi burada özetlediğimden daha kapsamlıdır. Sadece kısaca hatırlatmaya çalıştım. Bu hatırlatmanın meramı ise, demokrasi ve özgürlüklerin “bahşedilen” değil, “kazanılan” hakların öğrettiği bir kültür ve uygarlık düzeyi olmasıdır
CAFER SOLGUNGenelManşet -
01.05.2025Kardeş, soydaş halklar, cumhuriyetler ne demek?
Keşke dünyadaki tüm devletlerin vatandaşları için kardeş kelimesini kullanabilsek… O zaman bir itirazım olmayacak, hatta ne güzel, ne insani bir tutum diyeceğim ama bu kardeş, soydaş kavramlarını sadece kendilerine Türk devletleri diyen ülkelerin vatandaşları, halkları için kullandığımızda sanırım bizim Anayasamız bağlamında bir hukuk sorunu ortaya çıkıyor
ESER KARAKAŞGenelManşet -
30.04.2025Basın Tarihi: Çığlık…
Bazı toplumlar sanattan ve edebiyattan nefret eden iktidarlar tarafından yönetiliyor… Medya da onlara ayak uyduruyor. Öyle toplumlarda, insanlar dehşet içinde çığlık atan figürlere dönüşüyorlar. Sanatı reddetmenin bedeli ağır oluyor
MEHMET ALTANGenelManşet -
26.04.2025Okumalar, değinmeler
“Hayatın dışına itilmek” ifadesi içinde çok şey taşıyor. Kim, kimi nasıl itiyor? Hayatın dışı nere? İçi, kenarı nere? Sınırlar nasıl belirleniyor? Kaç hayat var?
İLHAMİ ALGÖRGenelManşet -
25.04.2025Emperyalizm bu işin neresinde?
Peki, emperyalizm bu işin neresinde? Emperyalistler Türkiye’yi bölmek mi istiyor yoksa Kürtleri “Türk Milleti” içinde eritip Türklüğü yeniden şaha kaldırmak mı istiyorlar?
CAFER SOLGUNGenelManşet -
23.04.2025Basın Tarihi: “Batıda düello vardır, doğuda pusu”…
Fransa’da olduğu gibi bizde de gazete patronları arasında gerginlikler, anlaşmazlıklar yaşandı. Ama bizde düello olmadı… Bizimkiler genellikle “devleti silah olarak” kullanarak pusu kurmayı tercih ettiler
MEHMET ALTANGenelManşet -
21.04.2025Kopukluk ve “Anadolu Kırılması”
Ekonomik krizin uzatılmış biçimde sürüp gitmesi ve hatta dişlerini sürekli daha sert biçimde halkın geniş kitlelerine geçirmesi, kötü yönetime yönelik algıların artması ve faturanın başkanlık sistemi ile sistemin odağında Cumhurbaşkanlığına kesilmesi, Yozgat’ta su yüzüne çıkan “Anadolu Kırılması”nı yaşattı
SEZİN ÖNEYGenelManşet

Okumalar, değinmeler
“1950’ler, yoksulluktan söz etmenin çok kolay olmadığı bir dönem. Bu, anti-komünizmin, siyaseti ve fikir hayatını çok ciddi bir biçimde etkilediği, Lenin’e benzetilen resimler, orak çekice benzetilen şekiller gibi, ‘sefalet edebiyatı yapmak’ suçlamasının suçlananlar için ciddi sonuçlara yol açabileceği bir dönem.”

Güzel günler göreceğiz umudunu sahipsiz bırakmayalım
1 Mayıs’ın özellikle yakın tarihimiz itibarıyla hikâyesi burada özetlediğimden daha kapsamlıdır. Sadece kısaca hatırlatmaya çalıştım. Bu hatırlatmanın meramı ise, demokrasi ve özgürlüklerin “bahşedilen” değil, “kazanılan” hakların öğrettiği bir kültür ve uygarlık düzeyi olmasıdır

Kardeş, soydaş halklar, cumhuriyetler ne demek?
Keşke dünyadaki tüm devletlerin vatandaşları için kardeş kelimesini kullanabilsek… O zaman bir itirazım olmayacak, hatta ne güzel, ne insani bir tutum diyeceğim ama bu kardeş, soydaş kavramlarını sadece kendilerine Türk devletleri diyen ülkelerin vatandaşları, halkları için kullandığımızda sanırım bizim Anayasamız bağlamında bir hukuk sorunu ortaya çıkıyor

Kopukluk ve “Anadolu Kırılması”
Ekonomik krizin uzatılmış biçimde sürüp gitmesi ve hatta dişlerini sürekli daha sert biçimde halkın geniş kitlelerine geçirmesi, kötü yönetime yönelik algıların artması ve faturanın başkanlık sistemi ile sistemin odağında Cumhurbaşkanlığına kesilmesi, Yozgat’ta su yüzüne çıkan “Anadolu Kırılması”nı yaşattı

“Geçmişe yeniden bakmak” mı? Peki!
Tamam, silahlara veda edilsin, PKK kendini feshetsin, legal, yasal, demokratik mücadele esas olsun ve devlet de bir parça dünya alemi şaşırtsın, barış ve demokrasiye şans veren icraatlarıyla kendini göstersin… Ama bu yeni duruma “Mustafa Kemal-İsmet İnönü beraberliği Türk-Kürt kardeşliğidir” gibi mesnetsiz gerekçeler icat etmek, zaten bıçak sırtındaki “sürece” katkı mı sunar, zarar mı verir?

“AB’ye girelim ama onurumuzla girelim” diyorlardı birileri değil mi???
Türkiye AB üyesi olursa kendine gelmeye başlar, olmazsa da başımıza gökten taş yağmaz ama bugünü bile arayabiliriz yarın, zaten bugün yaşananlar vatandaşların çoğunluğu için gökten başlarına taş yağmasından pek farklı değil, inanmazsanız, anayasal haklarını kullandıkları için geçtiğimiz bayramı hapishanede geçiren gençlerimize bir sorun

Okumalar, değinmeler
Nasıl oldu da, İsmet Hanım’ın kimseye iç dökemeyişini, derdini buraya bağladım bilmiyorum. Ama, çelik kapı ardına sığınmışlar ile bodrum kat’ta yaşayan adam’ın aynı binada, ortak yaşam alanında iken birbirlerinden habersiz, mesafeli olmalarına takılıyorum

“Yerli, milli ve anti emperyalist” olmak iyi de…
Emperyalizme karşı olmak bir “bağımsız” olmak sorunudur. “Emperyalizm” olarak tarif ettiğiniz güçlere karşı “bağımsız” olmanızın güvencesi ise, kuşkusuz, ekonomik, askeri, siyasi ve dolayısıyla uluslararası ilişkilerde kendi politikalarınızı uygulayacak, kendi çıkarlarınızı esas alacak kudrette olmanız ile mümkündür