Putin’e göre, Türkiye’de devlete “derin” sızılmış
Türkiye, Putin’in basın toplantısında, Büyükelçi Karlov suikastı ve Suriye nedeniyle ana gündem maddesi idi

24.12.2016
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 23 Aralık’ta gerçekleşen yıllık basın toplantısı, bu sene sadece ülkesinde değil, tüm dünyada merakla, dakikası dakikasına izlenen bir “vakaya” dönüştü. Daha önceki yıllarda, daha çok Rusya ile ilgilenenlerin takip ettiği toplantıda, daha öncekilerle karşılaştırıldığında büyük bir yenilik veya fark yoktu.
Buna karşılık, 2016’nın sonuna doğru Suriye’deki gelişmeler, Rusya’nın ABD seçimlerine yönelik “etkileri” iddiaları ve tabii, Rusya-ABD ilişkilerinde “dayanışma” vadeden Donald Trump’ın başkan seçilmesi gibi olaylar, Putin’i birden dünyanın en çok izlenen lideri haline getirdi: temel fark da buydu. Ve tabii bir fark da, Ankara’da gerçekleşen Büyükelçi Andrey Karlov suikastı nedeniyle, yıllık basın toplantısının ilk kez ertelenmesiydi. Putin, cenaze töreni ve “yas” nedeniyle, toplantıyı planlanandan bir gün sonra yaptı.
Kişisel gözlemim olarak bir diğer “fark yaratan” detay da, Aralık başında devlet erkanına yapılan Yıllık Konuşmasına göre Putin, çok daha formundaydı. P24 için yorumladığım bu konuşma ile ilgili gözlemim, Putin’in, o hitabında liderliği ile ilgili yeni bir rota çizdiği ve bu yeni çizgiyi aktarmaya çalıştığı idi. Tabii, Putin’in Yıllık Basın Toplantıları, bu devâsâ ülkenin her tarafından ve ülke dışından muhabirlerin de katılımı ile, “her telden çalan” biçimde, biraz da “magazinel” şekilde gerçekleşiyor. Ancak, benim izleminim, “güncel gelişmelerin”, tamamen Putin’in eline oynar biçimde politikalarını desteklemesi sonucu, Rusya lideri hedeflediği politik çizgiye, öngördüğünden de yumuşak bir geçiş yapıyor. Bunun özgüveni de, konuşmalarına ve tavırlarına yansıyor.
Benim diğer bir öngörüm, 2017’nin Rusya’nın yılı olacağı ve ötesinde de, gerek ticari gerek politik olarak, Rusya’nın Avrupa ve Ortadoğu olmak üzere geniş bir alanda giderek ağırlığını hissettireceği. Gençlerimize 2017 için tavsiyem de, önümüzdeki on yıla yatırım olarak Rusça öğrenmeleri.
Şimdi gelelim, Putin’in Yıllık Basın Toplantısı seremonisine…
Bu yıl, 1437 gazetenin akredite olduğu, ilki 2001’de yapılan ve 12. kez düzenlenen toplantı, üç saat 50 dakika sürdü. Daha önceki yıllarda, dört saati aşan, hattâ beş saate yaklaşan toplantılar da gerçekleşmişti. Toplantılara, 2001’de 500’e yakın gazeteci katılırken, bu sayı gittikçe artıyor. Katılımcı sayısının artması ile beraber, Putin’in ilgisini çekmeye çalışan (özellikle yerel veya tabloid basınından) gazetecilerin ilginç pankartlar, yazılar ve resimlerle, toplantıya artan biçimde de “renk katması” söz konusu. Toplantıya her gazetecinin akredite olabildiğini söylemek güç; fakat, muhalif basından da gazeteciler oluyor. Tabii, iğneleyici sorular soran yabancı muhabirler de her zaman toplantılarda mevcut. Katılım renkliliği ve basının temsiliyeti açısından, ne yazık ki, Putin’in toplantılarında Türkiye’den çok farklı bir durum gözleniyor.
Tabii, bu durum, Rusya’da basının hâlinin “iyi” olduğunu göstermiyor. Ne var ki, şu an Türkiye’de medyanın hali, Rusya ile dahi karşılaştırılamayacak ölçüde kötü. Örneğin, şöyle bir sorunun Türkiye’deki politikacılara yöneltildiğini dahi düşünebiliyor musunuz: “2017, ekolojinin yılı olacak diyorsunuz; en son bunu söylediğinizde, yıl 2013’tü ve ekoloji açısında felaket bir yıl olarak geçti?” Evet, Putin’in basın toplantısındaki 14 numaralı soru buydu ve soran kişi azarlanmadı, sadece Putin tarafından çevre ile ilgili resmî bir toplantıya davet edildi.
Espriler, şakalar…
Bu yıl Putin, konuşmalarında “sıkıldığının” işareti olan “kuru öksürüğüne” erken başladı diyebiliriz. Ancak, esprileriyle sık sık toplantının (kendi için bile) düşen tansiyonunu yükseltmeyi bildi. Örneğin, toplantının ilk saati, ekonomi ve tarımla ilgili sorularla oldukça “düşük yoğunluklu geçerken Putin, 2017’de erken seçimlerin olup olmayacağı sorusuna, “Hangi ülkede?” diye yanıt verdi. Benzer şekilde, bir gazeteci mikrofonu beklemeden soru sorunca ve Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, “Kusura bakmayın ama size kimse söz vermedi” deyince, Putin de ona “Diktatör” diyerek şakalaştı. 2018’de dördüncü kez devlet başkanlığına aday olup olmayacağı sorusuna ise, cilveli bir gülüşle, “Provokatör” diye cevap verdi.
Putin’e en “titrenerek” sorulan soru ise, aşk hayatı ile ilgili olanlar. Her sene değil ama arada, “aşk” ile bir soru yöneltiliyor ve Putin de, havasına göre, cevap verir gibi yapıp kafaları daha da karıştıran gizemli bir hava takınıyor. Bu yıl da, Putin, “aşk ile ilgili bir soru sorabilir miyim” diyen gazeteciye yanıt olarak, “Aşk, çabucak nefrete dönüşebiliyor” gibi “ateşli” bir cevap da verdi. Ve konu orada, açılamadan kapandı…
Türkiye’yi ilgilendiren sorular
Peki ya, Türkiye ile ilgili, Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren sorular hangileriydi? Putin’in basın toplantısından, Türkiye ile ilişkilere dair ne gibi ipuçları toplamak mümkündü?
Öncelikle, Putin’in Türkiye’deki politikacılarda alışık olmadığımız tarzda, “elastik”, “kaçamak cevaplara yatkın” ve “yumuşak” bir üslubu olduğunu vurgulamamız gerek. Sessiz ve derinden gidiyor Putin; bağırıp çağırmak veya sert, köşeli ifadeler kullanmak yerine, “imalar”, “çift anlamlar” yoluyla, muhatabını kendi çıkarına doğru manipüle ediyor. Politik olarak bildiğini okuyor: ama, bunu yaparken de, “bodoslama” gitmiyor. Ankara’daki üslubun ve politik tarzın tam tersi diye nitelendirebiliriz Putin’inkini…
Putin’in basın toplantısında, Türkiye konusuna ilk değindiği soru, bağımsız radyo kanalı Ekho Moskvy’nin temsilcisinin yönelttiği idi. Bu soru aslında, Türkiye’ye ilişkin değildi; “Yüksek profilli dava ve soruşturmaların”, örneğin, geçtiğimiz aylarda gözaltına alınan eski Ekonomik Kalkınma Bakanı Aleksey Ulyukayev’in davası veya eski Gümrük Şefi Andrey Belyaninov’un görevinden alınmasının “şov olup olmadığına” yönelikti. Bu soruya müteakip olarak da, aynı muhabir, faili meçhule giden politikacı Boris Nemtsov’un davası ile ilgili bir soru yöneltti. İşte bu soruya cevap olarak da Putin, Ankara’da Büyükelçi Andrey Karlov’un öldürülmesine atıfta bulunarak yanıt verdi. Putin, “suikastlar gibi büyük vakaları bizzat takip ettiğini” söyledi ve “kural olarak, bu tip vakalar her zaman, muhakkak çözülür” dedi.
Putin, daha sonra, “Türkiye basınından” da soru istedi ancak, bu çağrıya karşılık veren, Sputnik’in Türkiye editörü oldu. Türkiye ile doğrudan ilgili sorular karşısında Putin, Büyükelçi Karlov suikastına yönelik olarak şöyle dedi: “Bana her şey mümkün gibi geliyor. Yıkıcı güçlerin; emniyet ile Türk ordusu da dahil devlet yapılanmasının içine sızması söz konusu ve sızma yapısı gereği kesinlikle derin olmuş…[Karlov suikastı], Rusya’ya yapılmış bir suikasttır. Fakat, Türk-Rusya ilişkilerini etkilemeyecektir. Türkiye’nin öneminin farkındayız. Rus jetinin Türk liderliğinin bilgisi dışında düşürülmüş olabileceği tezine kuşkulu bakıyordum ama her şey mümkün. Bu iki olayın gerçekleşmesinin tesadüf olup olmadığını sorguluyorum. Radikal unsurlar, Türk Ordusu’na derin biçimde sızmışlar.”
Buna ek olarak Putin, Halep’e ilişkin olarak yakın dünya tarihinin “en büyük insanî operasyonlarından birinin”, Rusya, Türkiye ve İran'ın yardımları ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın iyi niyeti ile gerçekleştiğini belirtti. Suriye'de bundan sonraki aşamanın, “ulusal çapta” ateşkes ilan edilmesi olacağını ifade etti. Putin, ayrıca, Rusya, Türkiye, İran ve Esad'ın arasında gerçekleşecek barış görüşmelerin Kazakistan'ın başkenti Astana'da yapılmasını da kabul ettiğini duyurdu.
Bu ifadelere bakılınca, Türkiye ile Rusya’nın başta Suriye olmak üzere, hiçbir politikasında çelişki olmaması; aksine tam uyum yaşanıyor olması lazım. Tarafların birbirlerini anlamakta mı sorunları var; yoksa gerçekten de “gerçekler” kamuoyuna sergilendiği gibi değil (özellikle Türkiye’de), bir muamma…
Putin’e yöneltilen sorular arasında, özellikle ABD ile ilişkilere yönelik olanlar, Rusya liderini en çok heyecanlandıranlardı. Rusya-ABD ilişkilerinin 2017’de nasıl şekillenebileceğini yazarken, bu basın toplantısında gelen sorulara da değineceğim. Ancak, yazıyı bitirmeden şu noktaya da değineyim: Türkiye’yi “heyecanlandırabilecek” bir soru, bir Kürt gazeteciden geldi. Irak Kürtlerinin bağımsızlığı ile ilgili ne düşündüğü soruldu Putin’e… Putin de, Kürtlerle her zaman “sıcak ilişkileri olduğunu” ve “terörizmle mücadelede Kürtlerin büyük bir cesaret göstererek Rusya’ya destek olduğunu” söyledi. Bağımsızlık içinse uluslararası hukukun kuralları çerçevesinde, Irak ve Kürtlerin ortak bir karar vermesi gerektiğini belirtti.