Putin’in rakibi: Katılım oranı
Seçimlerden sonra, Rusya üzerine çalışan siyasi analistlerin “yönetilen demokrasi” (managed democracy) diye adlandırdıkları sistemi pekiştirmek için Kremlin’in harekete geçmesi olası. Bu da, “korku düzeyinin arttırılması” ve Ukrayna Savaşı’na, ülkedeki yönetime yönelik en ufak eleştirisi olanın cezalandırılması anlamına geliyor
12.03.2024
Rusya’da, 15-17 Mart 2024 tarihlerinde başkanlık seçimi yapılıyor. Seçimlerin kazananı şimdiden belli: Ülkenin sekizinci başkanlık seçiminin galibinin yine ve yeniden Vladimir Putin olması bekleniyor. Yine de, prosedürel olarak hiçbir adayın oyların yarıdan fazlasını alamaması durumunda, 7 Nisan 2024’te ikinci tur yapılacak. Her halükarda, kazananın; yani Putin’in yeni görev dönemi 7 Mayıs 2024’te başlayacak. Böylece, 5. dönemine başlayan Putin, Jozef Stalin’den sonra ülke tarihinde en uzun devlet başkanlığı yapan kişi olacak.
Putin’in kazanacağını biliyoruz: o zaman, bu seçimlerin önemi ne? Putin, Rusya’nın siyasi sisteminin “efendisi” olarak, azametini sergileyerek kazanmak zorunda. Bunun için de, federal bürokrasinin üst kademeleri ve bölgesel yöneticilerin yarattığı baskıyla güçlü bir katılım oranı yakalaması ve ezici düzeyde yüksek oy alması gerek.
Rusya gibi otoriter bir sistemde, Putin’in hedefine ulaşması kolay görünebilir. Evet; seçilme hedefine ulaşması konusunda sorun yok. Zira, seçimlerde kendisine karşı yarışan gerçek bir rakibi bulunmuyor.
Seçimlerde, Putin’in en büyük rakibi, aşırı milliyetçi Rusya Liberal Demokrat Partisi (LDPR), lideri Leonid Slutsky. Ve Slutsky, 19 Aralık 2023’te aday olurken şöyle diyordu: “Putin, seçimleri ezici bir çoğunlukla kazanacak. Ben de, Rusya’nın Başkanı’nın oy kaybına neden olmayacağım”.
Öte yandan, Komünist Parti başkanı Gennady Zyuganov aday olmayı reddetti ve yerine 75 yaşındaki Nikolai Kharitonov, Komünistlerin adayı oldu. Kharitonov da aday olurkenki açıklamasında, “Görevimiz seçim kampanyası sırasında halkı bir araya getirerek tüm cephelerde zafer elde etmek” diyordu. Tüm cephelerle kastedilen tabii ki, Ukrayna Savaşı ve hedefin de, bu süreçte Putin’in elini güçlendirmek olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Kremlin genç rakibi istemedi
71 yaşındaki Putin’in en genç rakibi, Rusya parlamentosu Duma’nın başkan yardımcısı Vladislav Davankov. 1984 doğumlu Davankov, muhafazakar bir isim; ancak, merkez sağ Yeni İnsanlar Partisi’nin (Новые люди-Novyye lyudi) kurucularından. Parti, Ukrayna Savaşı’nda ateşkes ve barış görüşmelerini savunan, Duma’da temsiliyeti olan yegâne siyasi hareket. Yeni İnsanlar, Ukrayna Savaşı nedeniyle silah altına alınmaya bazı istisnalar getirilmesi için kanun tasarıları sunmuştu.
Genç Davankov’un, Ukrayna Savaşı’na karşı olanların oylarını alabileceğini öne sürenler var. Açıkça savaş karşıtı olan aktivist Boris Nadezhdin’in adaylığı, adına toplanan imzaların geçersiz sayılıp engellenmişti. Nadezhdin’in destekçilerinin Davankov’un oylarını yüzde 10’unun üzerine taşıyarak, kendisini Putin’in ardından en yüksek oy alan aday haline getirebileceğini öne sürenler var. Sadece kendisine gelen oylarla, Davankov’un yüzde 3 civarı bir oyda kalması muhtemel. Fakat, Davankov’un “avantajı” gençliği. Bu seçimlerde, bir şekilde “şaşırtıcı” bir başarı elde edip, Putin’e karşı yüzde 10’luk bir başarı gösterse bile; Rusya siyasetinin geleceğindeki yerini garantileyebilir. Putin, bu oylamadan sonra 2030’a kadar seçimlerle uğraşmak zorunda değil: ancak, 77 yaşını devireceği bir sonraki seçimlerde artık meşruiyetini koruması iyice zorlaşacak. Geleceği gözeten Putin’in Davankov’un adaylığına itiraz ettiği ama Yeni İnsanlar’ın nüfuzlu lideri, liberal işadamı Alexei Nechaev’in, bazı oligarkların da desteğiyle bu genç ismin oy pusulasında yer almasını sağladığı söyleniyor.
Öte yandan, siyasetin “ağır topların” adaylığı söz konusu olabilseydi; Putin için daha prestijli bir zafer söz konusu olabilecekti. Bahsettiğimiz “ağır toplar”, Yeni İnsanlar’ın lideri Alexei Nechaev veya Komünist Parti’nin lideri Zyuganov: Kremlin, her ikisinin de aday olmasını istiyordu ancak, kendileri yanaşmadı. Bu durum da, başlı başına kriz göstergesi.
Neticede, Kremlin’in Putin’e karşı toplamda yüzde 20’lik bir muhalefeti tolere etmesi etmesi mümkün. Hatta, bu düzeyde bir muhalefet, Putin’in de arzuladığı bir şey. Çünkü, tamamen “tavşan adaylardan” oluşan bir seçim “yarışı” yerine; bir “tık” olsun rekabetin olduğu oylamada katılımı arttırmakta daha kolay. 2018 başkanlık seçimlerinde Putin, yüzde 67,5 katılım oranını tutturmuş ve yüzde 76,7 oy almıştı. Şimdiki seçimlerde, her iki “rekorun” da kırılması gerekiyor. 2018’in katılım ve oy oranlarının aşılması, Putin’in hala “özel askeri operasyon” olarak adlandırdığı Ukrayna Savaşı’na onay olarak lanse edilebilecek.
Ukrayna Savaşı ertesi “görev onayı” yoklaması gibi
Bu seçimler, Putin’in ülkesini böyle büyük bir savaşa soktuktan sonraki “görev onayı”nın ölçülmesi gibi. Sandıktan Putin’in arkasında buluşan ulusal birlik gösterisine dönüşecek bir sonuç çıkması, sadece onun değil; savaşın meşruiyetini de daha da güçlendirecek. Kremlin, ayrıca işgal altındaki beş Ukrayna eyaletinde de oylamayı, “halkın Rusya ile yeniden birleşmekten duyduğu derin memnuniyetin” kanıtı olarak yansıtacak.
Fakat, sonuçlar ne olursa olsun, Yeni İnsanlar’ın lideri Alexei Nechaev veya Komünist Parti’nin lideri Zyuganov gibi, Putin’e rakip olamayacak ama bir nebze olsun ağırlığa isimlerin bile Rusya’nın “sandık oyununda” figüran olmayı reddetmeleri dahi başlı başına bir gösterge.
Seçimlerden sonra, Rusya üzerine çalışan siyasi analistlerin “yönetilen demokrasi” (managed democracy) diye adlandırdıkları sistemi pekiştirmek için Kremlin’in harekete geçmesi olası. Bu da, “korku düzeyinin arttırılması” ve Ukrayna Savaşı’na, ülkedeki yönetime yönelik en ufak eleştirisi olanın cezalandırılması anlamına geliyor.