Putin’in son demi: Asıl soru yerine kim gelecek?
Her odak kendi “veliaht” adayını hazırlıyor. 2024’e kadar, Rusya’da Putin’in halefi belirlenecek
22.03.2018
Rusya'nın, Sovyetler Birliği zamanında Josef Stalin'den sonra en uzun görev yapan lideri Vladimir Putin olacak. 18 Mart 2018 günkü seçimler sonucunda kazandığı zafer, Putin'e 2024'e kadar "Rusya Federasyonu Devlet Başkanı" olma hakkını da vermiş oldu.
Putin, zaferini, Moskova'da dondurucu soğukta toplanan kalabalığın önüne çıkarak, coşkulu biçimde "Rusya, Rusya" diye tempo tutarak kutladıktan sonra, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Yöneltilen sorulardan biri, "2024'te yeniden aday olup olmayacağı" idi. Rusya Anayasası'na göre, Putin'in iki kez üst üste başkanlıktan sonra yeniden aday olması mümkün değil. Daha önce bu "ayrıntı," Putin başbakanlığa "inerken," belirlediği bir adayın (Dmitri Medvedev) başkan olmasıyla çözülüyordu. Putin de, bu soruya, "100 yaşına kadar kalacak hâlim yok herhalde" mealinde bir yanıt verdi.
Bu yanıtın da işaret ettiği gibi, Kremlin içinde ve dışında yaygın kanaat, bu dönemin artık Putin'in "son dönemi" olduğu. 2024'te 72 yaşında olacak Putin'in, tüm mutlak gücüne rağmen, iktidarda bir "metal yorgunluğu" yarattığı konuşuluyor.
Rusya içinden gözlemcilerin sıklıkla dile getirdiği yorum şu: "Kremlin'in 22 kulesi olduğu gibi, Rusya'da iktidar içinde de onlarca farklı güç odağı ve düşünce var. Bu iktidar odaklarının hepsi, kendi çıkarlarını ve kendi görüşlerini ileri sürüyor ama son söz Putin'e kalıyor. Farklı odaklar arasında güç çekişmesi ve rekabeti dengeleyen figür Putin. Tüm bu odaklar, sonsuza kadar bu dengenin korunmayacağının farkında. Bunun için de, hepsi kendi “veliaht” adayını hazırlıyor. 2024'e kadar olan süreç, Rusya'da Putin'in halefinin belirleneceği dönem olacak."
Dışarıdan bakınca, yekpâre bir bütün gibi gözüken Kremlin'in içinde aslında müthiş bir yarış var. Bunun ötesinde de, her ne kadar ülke genelinde medya, büyük ölçüde iktidar kontrolü altında da olsa, Rusya'nın gidişatı ile "homurdanmalara" artık daha sık rastlanıyor. Örneğin, Putin'in Mart başında, Rusya'nın dünyadaki herhangi bir noktayı vurabilecek "Kinjal/Hançer" süpersonik füzeleri geliştirdiklerini duyurması, medyada, "bizim silahlanmaya değil, okul-hastane-yol gibi şeylere ihtiyacımız var" yorumlarına neden oldu.
Zaferin ardındaki sorular
Evet; görünüşte Putin müthiş bir zafer kazandı; Rusya'nın seçimiyle ilgili iki önemli "başarı" göstergesini yakaladı sayılır. Seçim öncesi, Kremlin tarafından belirlenen başarı çıtası, "70/70" idi. Yani, seçimlerin yüzde 70'i aşan katılım oranıyla ve Putin'in yüzde 70'i aşan destekle sonuçlanması. "70/70 hedefi" penceresinden bakınca, Putin'in yüzde 76,6'lık destek oranını yakalaması söz konusu oldu. Ama, katılım oranı, yüzde 63'te kaldı. 2012 seçimlerinde bu oran, yüzde 65 civarı idi. 1991'den beri yapılan başkanlık seçimlerine bakınca da, en düşük katılım oranı bu seçimlerdekiydi.
Bağımsız araştırma kuruluşu Levada, katılım oranın yüzde 50'leri ancak bulabileceğini iddia ediyordu: hattâ, sandığa "kesin gideceklerini" söyleyen seçmenlerin oranı sadece yüzde 28'di.
Katılımın yüzde 50 altına düşmesi, Putin için ciddi bir meşruiyet sorunu yaratırdı. Bu nedenle de, seçim gününün "bayram gibi geçmesi" için, Kremlin tarafından birçok hazırlık yapıldı. Sandık kurulan merkezlerde konserler düzenlendi, bu merkezler özellikle süslendi ve Rusya genelinde "neşeli bir pazar" yaşanması için organizasyonlar düzenlendi. Ancak, aylardır yapılan propaganda, oy verenler arasında telefon gibi ödüllerle yapılan çekilişler, sandık başında yapılan indirimli votkadan patatese ve iç çamaşırı satışlarına kadar promosyonlar, katılımı yüzde 60'a çekebildi. Üstelik, Moskova ve St. Petersburg gibi büyük şehirlere baktığımızda ancak yüzde 40'a zor yaklaşan bir katılım söz konusu. Ülkenin batısına, zengin ve kozmopolit yerlerine gittikçe, katılım oranı düşüyor.
Çeçenistan'da da, "normal şartlarda" yüzde 99'u bulan katılım oranı yüzde 30'lara çakıldı. Bu da, Çeçenistan'da Ramzan Kadirov rejiminin bu kez Putin için çaba göstermediğinin bir işareti.
Ülke genelinde katılım oranını yukarı çeken, Rusya'nın en fakir ve izole köşeleri: Rusya'nın orta bölgelerinden Kemerovo ve Tuva Türkleri'nin yaşadığı Tuva ile Alaska'ya komşu, Güney Sibirya'daki Çukotka, yüzde 75-80 oranında katılımın gerçekleştiği "istisna" yerler.
Tabii, özellikle "gözden uzak" yerlerde katılımı (ve Putin'e desteği) artıran şu faktörler de önemliydi: bazı örnekleri kameralarla da tesbit edilen biçimde, sandıklara toplu oy zarfları atılması, otobüslerle taşınılarak kafileler halinde oy verdirilenler, oy sayma işlemi başlayacağı anda kameraların karartılması, memurlar-bürokratlar-bazı işyeri çalışanlarının oy vermeye zorlanması.
"Gerçek siyaset muhalifler arasında"
Ülke genelinde daha sandıklar kapanmadan, muhalif liderler de kendi aralarında çekişmeye başladı. Seçimlere katılmasına izin verilmeyen Aleksey Navalny ve seçimlere katılımı artırması için Kremlin tarafından ileri sürüldüğü iddia edilen Ksenia Sobçak, YouTube'dan yapılan canlı yayında kavgaya tutuştular. Konu da, "katılım oranı" idi. Navalny, seçimlerin boykot edilmesi çağrısında bulunmuştu. Sobçak ise, yüzde 1-2'lik oy potansiyeline rağmen, seçimlerde sandık başına gitmeyenlerin Putin'in oyunu olduğundan "şişkin" gösterdiğini savunuyor. İki muhalifin kavgası, sosyal medyada oldukça ilgi gördü ve en büyük bağımsız televizyon kanalı "Dozhd/Yağmur"da bir siyasi yorumcunun deyişiyle, "seçim günü, ülkede gerçek politikanın nabzının attığı tek anlar bu çekişme esnasında yaşandı." Her iki muhalif de henüz genç; daha 40 yaş civarındalar ve her ikisinin de ortak fikri, "oyunun daha yeni başladığı." Kremlin'in kapalı kapıları ardında "hazırlanan halefler" arasında onlar mı, başka isimler mi var; zaman gösterecek.