Reuters raporu: Haber endüstrisinde neler oluyor?
Tamamen uydurma haberlerde Avrupa’da zirveye oynuyoruz: ABD’de bu oran % 31 iken Macaristan’da % 42, Yunanistan’da % 44, Türkiye’de % 49
14.06.2018
Reuters Enstitüsü’nün her yıl açıkladığı “Digital News Report” başlıklı dijital haber raporu, hem akademide hem medya endüstrisinde beklenen raporlardan biri. Dünyada ve farklı ülkelerde medya kuruluşları yönlerini bu rapora ve benzerlerine bakarak çiziyor, diğer ülkelerdeki örnek ve trendlere bakarak geleceği kestirmeye çalışıyorlar. Bu nedenle 14 Haziran 2018 tarihinde açılan 2018 tarihli raporu ve içerdiği kimi sonuçları ele almakta fayda var.
Öncelikle, raporu yazanların öne çıkardığı anahtar bulgularla başlayalım.
Sosyal medyanın haberler için kullanımı, bir dizi önemli pazarda – yıllarca süren sürekli büyümeden sonra – düşmeye başlamış. Amerika Birleşik Devletleri'nde kullanım oranı % 6 düşerken, Britanya ve Fransa'da da düşüş yaşanmış. Raportörlerin yorumuna göre bu düşüşün hemen hemen tamamının, Facebook'taki haberleri bulma, gönderme ve paylaşmadaki belirli bir düşüşten kaynaklanmış.
Okurlar (haber tüketicileri demek daha doğru olabilir), paylaşma ve iletişim için daha özel (çatışmaya daha az açık) alanlar aradıklarından mesajlaşma uygulamalarının kullanımında önemli bir artış var. WhatsApp, söz konusu haber paylaşımı olduğunda Malezya'da
% 54 ve Brezilya'da % 48 oranlarıyla çevrimiçi kullanıcılarımızın yaklaşık yarısı kadar kullanılırken ve İspanya'da % 36 ve Türkiye'de % 30 (yaklaşık üçte biri) tarafından kullanılıyor. Bu, medya platformlarının sosyal ağ kavramını Facebook, Twitter ve Instagram’la sınırlamalarının ne denli yanlış olduğunun bir göstergesi olarak da görülebilir. Dahası raporda da belirtildiği üzere, ülkelerde ifade özgürlüğüne baskı arttıkça, Whatsapp ve uygulamanın sunduğu güvenli olduğu iddia edilen iletişim olanağına yönelik talep de buna bağlı olarak artıyor. Norveç, İsveç ve Danimarka gibi demokrasinin ve ifade özgürlüğünün iyi durumda olduğu ülkelerde uygulama kullanımının azalması buna bir işaret olarak görülüyor.
Tüm ülkeler genelinde, genel olarak haberlere olan güvenin genel seviyesi % 44 seviyesinde görünürken, araştırmada soruları yanıtlayanların % 51’i çoğu zaman kullandıkları haber medyasına güvendiklerini ifade ediyorlar. Buna karşılık, ankete katılanların % 34'ü, arama yoluyla buldukları haberlere güvendiklerini belirtirken, % 25’i ise sosyal medyada buldukları haberlere güvendiklerini söylüyor.
Araştırmaya katılanların % 54’ü Internet’te gördükleri içerikler arasında neyin gerçek olduğunu neyin olmadığını anlamak konusunda sıkıntı yaşadıklarını söylemiş. Bu da post-truth ve fake-news kavramları üzerinden tartışılan durumun okurca da hissedildiğini gösteriyor. Araştırmaya katılanların çoğu, yayıncıların (% 75) ve platformların (% 71) sahte ve güvenilmez haberlere ilişkin sorunları çözme konusunda en büyük sorumluluğa sahip olduğunu düşündüklerini belirtiyor. Avrupa ve Asya’da devletlerin sahte habere karşı mücadele etmesi gerektiği düşüncesi önemli bir oranda karşılık buluyor.
Enstitü bu yıl ilk kez raporda haber okuryazarlığını ve buna bağlı geliştirilen davranışları ölçmüş. Rapor, haber okuryazarlığı seviyesi yüksek olanların televizyona nazaran gazeteleri tercih ettiklerini ve sosyal medyaya yönelik ilgilerinin çoğunlukla haber tüketimi odaklı olduğunu söylüyor. İyi haber okuryazarı olan kitlelerin hükümetler tarafından fake news alanıyla yapılacak müdahale konusunda da daha tedbirli olduklarını not etmekte fayda var.
Ankete dayalı marka güven puanlarını algoritmalarına dahil etmek isteyen Facebook ile, bu raporda 37 ülkedeki benzer metodolojilere dayanan en az ve en güvenilir markaları ortaya koyuyoruz. Yayın yapan arka plan ve uzun bir mirasa sahip markaların en çok güvendiği, popüler gazeteler ve dijital doğan markaların en az güvendiğini görüyoruz.
Haber uygulamaları, e-posta haber bültenleri ve mobil bildirimler ise önem kazanmaya devam ediyor. Ancak bazı ülkelerde kullanıcılar çok fazla mesajla rahatsız edildiklerinden ötürü şikâyet etmeye başlamış durumda. Raportörler bunun kısmen Apple News ve Upday gibi toplayıcılardan gelen uyarıların artmasından kaynaklanıyor gibi göründüğü yorumunu yapıyor.
Elbette araştırmada Türkiye pazarı da ele alınıyor. Araştırma, birçok uluslararası araştırma gibi Türkiye’deki kentli nüfusu esas alıyor ve bunu da dipnot olarak belirtiyorlar. Daha önce belirttiğim üzere, Türkiye’de ve bazı baskıcı rejimlerde Whatsapp güvenli bir iletişim ve haber paylaşım limanı olarak önemli bir rol üstleniyor. Geçtiğimiz yıl Facebook’u haber kaynağı olarak kullanan insan kaynağı oranı % 54’ken bu yıl bu oran % 51’e düşmüş. Whatsapp’ta ise % 25’ten % 30’a çıkmış.
Söz konusu tamamen uydurma haberler olduğunda da Avrupa’da zirveye oynuyoruz. ABD’de bu oran % 31’ken, Romanya’da % 38, Macaristan’da % 42, Yunanistan’da % 44, Türkiye’de ise % 49. Türkiye’den araştırmaya katılanların % 68’i devletin yalan haberler konusunda bir şey yapması gerektiğini düşünüyor. Bu elbette bambaşka tartışmaların kapısını açabilecek bir istatistik.
Türkiye’yle ilgili şaşırtıcı istatistiklerden biri de podcast. Soru yöneltilenlerin üçte ikisi podcast show’larını dinlediklerini söylüyorlar. BBC’nin programları gibi programlar öncelikli. İnsanlar özellikle İngilizce yetilerini geliştirmek için podcast kullandıklarını söylüyorlar. Ancak Ünsal Ünlü’ye ve Açık Radyo’ya podcast’ler kısmında özel bir yer ayrıldığı görülüyor. Podcast’lerle ilgili yapılan genel değerlendirmedeki ifadeye değinmekte fayda var: Podcast’ler mevcut yayıncılara hem tehdit hem de fırsat olarak bir şeyler söylüyor.
Raporun 108 ve 109. sayfalarında Türkiye odaklı bir kısım var. Bu kısımda haber amaçlı Youtube ve Twitter kullanımlarındaki artış darbe girişimi sonrasındaki medyanın durumuna bağlanırken, Doğan Holding’in Demirören’e satışına da özel olarak yer veriliyor. Araştırmada belirtildiğine göre Fox TV geleneksel alanda, CNN Türk Online ise dijital alanda en çok haber alınan kaynaklar durumunda.
Burada dikkat çekmesi gerkeen detaylardan biri de “özgür haber platformları” olarak sayabileceğimiz Cumhuriyet gibi platformların hem geleneksel hem de online listelerinde çok gerilerde olması. Araştırmanın verilerine göre, görece iktidardan bağımsız hareket eden bir platform olarak Sozcu.com.tr’nin online performansı dışında “havuz” tabir edilen medyanın dışında pek bir etkinlik görmek mümkün değil.
Söz konusu haber ve güven olduğunda da Türkiye’de ilginç sonuçlar var. 37 ülke arasında habere güven konusunda Türkiye 27. sırada. Kendi tercih ettikleri haber platformlarına dahi güvenenlerin oranının % 47 olması derin bir umutsuzluğun da habercisi gibi.
Son olarak sosyal ağ kullanımına dönelim. Araştırmaya katılan kitlenin % 56’sı sosyal hesaplarından ya da e-mail aracılığıyla haberleri paylaştıklarını belirtmiş. % 44’ü ise haberleri bir şekilde yorumlamış. İlgi çekici bir detay daha var. Kitlenin % 26’sı haber için para ödüyor, % 33’ü ise Adblocker kullanıyor. Sırasıyla Türkiye’de en çok kullanılan sosyal ağ platformları ise Facebook, Youtube, Twitter ve Whatsapp olarak sıralanıyor. Onları Instagram ve Facebook Messenger takip ediyor.
Bu yılın raporunun önceki raporlarla karşılaştırılması yapıldığında göze ilk batan şeylerden biri gazeteciliğe ilişkin güven krizinin yaşanıyor olduğu ve Türkiye’nin güven sıralamasında oldukça geride olduğu. Güven sıralamasında Fox TV, NTV, CNN Türk, Cumhuriyet ve Sözcü’nün ilk 5’i oluşturduğunu görüyoruz ki, bu da CNN Türk ve NTV bağlamında göstermelik de olsa merkezin hâlâ önemli bir yeri olduğunu, Fox TV’nin de özel bir vaka olarak değerlendirilmesi gerektiğini gösteriyor. Podcast ve Video tipi içeriğe ulaşmak amacıyla yurttaşların alışkanlıklarını değiştirmesi, Medyascope benzeri projeler etrafında kümelenen podcast ve vlog’larla haber içeriğini yeni bir aşamaya taşıyan gazetecilerin ortaya çıkması gibi durumlar ise bana kalırsa yılın en sevindirici haberleri. Ancak Türkiye ile ilgili bu “kentli nüfus temsil problemi”, Türkiye’nin demokrasisi ve medyanın geleceği bakımından bu verileri okumayı ne yazık ki zorlaştırmaya devam ediyor.