Şantajcı kendini ele verdi
Tehditle yüzyüze kalanlar, Kaşıkçı’nın üç ayrı sosyal medya projesiyle ilgili kimselerdi. Hepsinin telefonuna casus yazılımı sokulmuştu
29.01.2020
De Becker’in raporunun sonuç ve hüküm kısmını dayandırabileceği bariz ve matrak olay, National Enquirer ve bağlı olduğu AMI’daki aklıevvellerin, Bezos ve De Becker’e şantaj yapmaya kalkarken her şeyi açık etmeleri. Evet, Suudilerden aldıkları fotoğraf ve mesajlarla Bezos’u alt etmeye çabalarken, el altından kendilerini temize çıkaracak bir “anlaşma” da önerdiler. Bu tabiî, “hakkımızdaki araştırmanızı durdurmaz ve şunu şunu yapmazsanız elimizdeki her şeyi yayımlarız” tehdidini de içeriyordu.
AMI, De Becker ve Bezos’un imzalaması talebiyle sekiz sayfalık sözleşme göndermişti. Burada, Enquirer’ın Bezos hakkındaki özel bilgileri “herhangi bir telekulak işlemi veya hack’leme yoluyla elde etmediğinin” kabul edilmesi, buna aykırı beyanda bulunulmaması isteniyordu. De Becker, “Oysa o ana kadar bizim ağzımızdan telekulak veya hack’leme lafı çıkmamıştı ki!” diye yazdı. Henüz ortada böyle bir iddia yoktu ki lafı edilsin!
Şantajcıların kendilerine kurdukları tuzak bundan ibaret de değil. Bezos’un yasak ilişkisi haberini “dış güçlerin teşviki, dikte etmesi veya tesiri altında” yapmadıklarının tescilini de istiyorlardı! De Becker şaşırmıştı haliyle: “Dış güçler mi? Ne tuhaf ifade.” Başka hiçbir emare olmasaydı bile, AMI’dan gelen sözleşme ve şantaj mektubu, hem Suudi bağlantısı hem telefon hack’leme işi hakkında güçlü delil sayılabilirdi.
Karine, delil ya da hattâ itiraf yerine geçebilecek, kesin doğrulanmamış bir bağlantı daha var. MbS’nin Bezos’a şöyle bir mesaj gönderdiği biliniyor: “Jeff, işittiğin veya sana anlatılanlar doğru değil ve gerçeği anlaman zaman meselesi, benden veya Suudi Arabistan’dan sana veya Amazon’a karşı bir terslik olmaz”. Mesajın gönderildiği tarih, 16 Şubat 2019. Üç ayı aşkın zamandır, Bezos ile MbS arasında herhangi bir görüşme, mesajlaşma yok. Peki MsB burada ne kastediyor?
İşte “bakın burası çok önemli”! Mesajın gönderilişinden iki gün önce, Bezos’a iki ayrı telefon görüşmesinde, kendisine karşı Suudilerin düzenlediği internet kampanyası hakkında ayrıntılı bilgi verilmiş!
Peki Bezos’un telefonu aynı zamanda bir şekilde dinleniyor muydu? Buradaki karışıklığı çözecek veriye ulaşamadım. Ama bu ayrıntıdan sizi mahrum bırakmaya da gönlüm elvermedi. Devam edeyim.
AMI’dakiler, Bezos ile De Becker sözleşmeyi imzalamaz ve hayatları boyunca herhangi bir zamanda sözleşmeye aykırı laf ederlerse ellerindeki mahrem fotoğraf ve mesaları yayımlayacaklarını da bildirerek ultimaton vermişlerdi. De Becker AMI’nin avukatını aradı, isteklerini yerine getirmeyeceklerini bildirdi.
Jeff Bezos’un tepkisi de ilginç oldu. Bezos, bir nevi serbest kürsü yayını sayabileceğimiz Medium’da kamuoyuna açıklama mahiyetinde bir yazı kaleme aldı ve AMI’dan gelen şantaj e-postalarını yayımladı. AMI yöneticilerinin “Suudi Arabistan adına” birçok iş yaptığına dikkat çeken Bezos, yukarıda sözünü ettiğim “Yeni Krallık” adlı propaganda dergisinden de sözetti.
Bezos’un yazısının en çarpıcı yeri, şüphesiz, şantaj e-postasında yeralan fotoğraf tasvirleriydi. Enquirer’cılar, isteklerine yerine getirilmezse yayımlayacakları özel fotoğrafları “şurada şu şekilde dururken, belden aşağısı çıplak…” gibi ifadelerle tek tek tasvir etmişlerdi. Bezos bu ifadelerin yeraldığı e-postaları bizzat yayımlayarak, özel hayat ifşası ve şantaja karşı önemli bir hamle yapmış oldu.
Bu esnada, De Becker’in araştırması kadar Birleşmiş Milletler bünyesinde yürütülen soruşturmaya da güvendiğini düşünebiliriz.
İyad el-Bağdadi’nin söyledikleri
Yukarıda, Suudilerin hedef aldığı yurtdışı muhaliflerden İyad el-Bağdadi’nin sözünü ettim. Şimdi, “MbS Bezos’un telefonunu hack’ledi” haberi artık resmî BM raporu hükmüne dönüştüğünde Bağdadi’nin söylediklerine kulak verelim. “Bütün hikâyeyi bilen birkaç kişiden biriyim!” diye tweet attı, Filistinli gazeteci ve aktivist Bağdadi ilk olarak. Biz de önce onun hikâyesine göz atalım.
2019’un Nisan ayında Norveç’te yaşayan Bağdadi, “size yönelik tehdit var” denerek, polisçe korumaya alındı. Kendilerine yönelik benzer tehditlerin saptandığı başka iki kişinin kimliklerini de hesaba katınca, Bağdadi, tehdidin kaynağının MbS ve -Kaşıkçı cinayetinde de başrol oynayan- sağ kolu Saud el-Kahtani olduğunu anladı. Tehditle yüzyüze kalan üç kişi -İyad el-Bağdadi’nin kendisi dahil-, Cemal Kaşıkçı’nın geliştirdiği üç ayrı sosyal medya faaliyeti projesiyle ilgili kimselerdi: Yahya Esiri ve Ömer Abdülaziz. Hepsinin telefonuna Pegasus casus yazılımı sokulmuştu. El-Bağdadi bunları 2019 Mayıs’ında Washington Post’a yazdı.
Filistinli yazar, Oslo’da basın toplantısı yapmış, Bezos’un Suudi Arabistan’da yatırımlarının olduğunu, MbS ile de ilişkisinin bulunduğunu, ancak Kaşıkçı’nın öldürülmesi üzerine Washington Post’un yaptığı yayınların MbS’yi çok rahatsız ettiğini, MbS’nin bu tavrı bir nevi ihanet olarak gördüğünü anlatmıştı.
İyad el-Bağdadi, De Becker’in araştırmasına katkıda bulunmuştu, Kaşıkçı cinayetinin yarattığı rüzgârla havalanan eteklerini zaptedemeyen MbS’nin bu yüzden, yurtdışındaki başka muhalifler ve Suudi Arabistan’daki insan hakları aktivistleriyle birlikte kendisini de hedef aldığını düşünüyordu. Ona göre, Bezos’a şantaj yaparak MbS, kendisiyle derdi olan herkese şu mesajı veriyordu: Dünyanın en zengin adamını tâ dünyanın öbür ucunda tehdit eden ben, kafamı bozarsanız size neler yapmam!
Kendisini reformcu genç Suudi veliahtı kimliğiyle sunmayı beceremeyen MbS’nin tamamen çizgi değiştirdiği ileri sürerek şöyle yazdı Bağdadi: “Dünyayı Suudi Arabistan’ın Atatürk’ü olduğuna ikna etmeyi beceremeyince Suudi Arabistan’ın Putin’i olmaya göz dikti.”
BM raporunda MbS’yi huzursuz edecek talep
Yazımızın sonuna BM raporunun son kısmıyla gelelim. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin iki özel araştırmacı-raportörü tarafından hazırlanan raporda öncelikle, “Suudi veliahtın Jeff Bezos’un telefonunu hack’lediği iddialarının soruşturulması” talep ediliyor. Cemal Kaşıkçı cinayetinin soruşturmasında görev alan iki uzman, yargısız infazlar ve cinayetler konusunda özel raportör Agnès Callamard ile ifade özgürlüğü konusunda özel raportör David Kaye, “derin endişe” duyduklarını belirterek, taleplerinin dayanağını şöyle açıkladılar: “eğer susturmak için değilse etki altına almak için”, Suudi veliaht prensi MsB, Washington Post’un sahibi Jeff Bezos’u takip etti. İki BM uzmanına göre, Suudi devletinin yurtdışındaki başka muhaliflerine yönelik olarak da benzer sindirme faaliyetleri yürütüyor oluşu, soruşturmayı sürdürmek için bir başka dayanak.
Ancak eldeki raporun etkisi Bezos’un mahrem bilgilerinin ele geçirilmesi hadisesiyle sınırlı kalmayacak gibi. BM uzmanları bunun için dil döküyorlar âdeta. Soruşturmayla elde edilecek bilgilerin, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin soruşturma açısından da önem taşıyabileceğini vurguluyorlar. Nitekim, Kaşıkçı cinayetinin sorumlusuna ilişkin soruşturmayı sürdüreceklerini belirtiyor iki uzman. “Bezos’un hack’lenmesinin koşulları ve zamanlaması”, diyorlar, MbS’nin Kaşıkçı cinayetindeki rolü konusundaki soruşturmanın ilerletilmesi gerektiğini gösteriyor.
Bazı gazetecilik icapları bazen çok gereksiz gözükür. Ama bütün bu hantal ve mânâsız gereksizlik manzarası da olaya dair hükümlerimiz konusunda duyduğumuz güveni artırabilir. bu yüzden, şöyle bitireyim:
Suudi Arabistan bütün bunları yalanladı. Telefonun hack’lenmesi meselesi 21 Ocak gecesi birden tekrar gündemi işgal edince, Suudi Arabistan ABD Büyükelçiliği hesabından tweet atıldı: “Jeff Bezos’un telefonunun hack’lenmesinin arkasında Krallığın olduğu yolundaki haberler saçma. Gerçeklerin ortaya çıkması için bu iddialarla ilgili soruşturma başlatılması çağrısında bulunuyoruz.” İddiayı ortaya atanlar soruşturulsun istiyorlar
Ardından, Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda konuşan Suudi Dışişleri Bakanı Faysal bir Ferhan, “Bence absürt tam doğru kelime,” diye girdi lafa. “Veliaht Prens'in Jeff Bezos'un telefonunu hack’leyeceği düşüncesi tam bir saçmalık.”
Niyeyse, bana da absürt ve saçmalık doğru kelimeler gibi görünüyorlar. Ama sanırım bakanla aynı yönden yaklaşmıyoruz hadiseye. Bari farklı yönlere doğru uzaklaşalım.
EK: WhatsApp güvenli mi, biz ne yapmalıyız?
Bitirirken, muhtemelen çoğunuzun aklına takılacak soruya da cevap vermeye çalışayım: Peki bütün bunlardan sonra WhatsApp ya da benzeri kanallara güvenebilir miyiz? Çünkü şu rahatsız edici gerçek, yolun üzerine düşmüş, kimsenin geçmesine imkân vermeyen kocaman kaya gibi ortada: Dünyanın en zengin ve güçlü adamlarından birinin iPhone X’ini hack’leyenler bize neler yapmaz!
Evet, 2018 Şubat ayı itibarıyla dünyada yaklaşık 1,5 milyar kişinin kullandığı haberleşme yazılımı WhatsApp’a güvenebilir miyiz?
Can alıcı olanı baştan söyleyeyim: güvenebilirsiniz. Ama hemen eklemem gerekir: Bazı koşullarla.
“Güvenebilir miyiz?” endişesi elbette ilk elde, WhatsApp benzeri haberleşme kanallarını çok sık kullanan gazetecileri sardı ve derhal teknoloji uzmanlarına koşup bilgiler aldılar. Kabaca aktarayım.
WhatsApp’ı güvenli kılan, mesajları uçtan uca şifrelemesi. Bu, mesajın yalnız yazan-gönderen ve alan-okuyan kişi için anlamlı şekilde okunması, “yolda” bunu ele geçirebilecek kimse için anlaşılmaz kalması demek. Mesaj şifrelenip yola çıkıyor, ancak vardığı yerde şifresi açılıp normal okunur yazı haline geliyor. Bizzat WhatsApp merkezindekiler bile başkalarının mesajlarını çözüp okuyamıyorlar.
Bezos’un iPhone X’inin “tercihler”i, gönderilen eklentiyi otomatikman indirmeye ayarlıymış. Bu, mesaja ekli video dosyasına gizlenmiş casus yazılımın videoyla birlikte otomatikman telefona girip çalışmasını sağlamış.
Buradan, “Peki, ne yapmalı?” aşamasına ilk adımı atabiliriz. Demek ki telefonumuz veya bilgisayarımızdaki herhangi bir yazılımın “bize sormadan” yaptığı işleri azaltmalıyız. Otomatik indirme işlemleri hakkında endişe duymalıyız. Olan biteni denetlemeliyiz.
Fakat en başta, sanal âleme bağlı, başkalarınca ulaşılabilir dijital cihazlarımızda başkalarının eline geçmesini istemediğimiz hiçbir şeyi bulundurmamalıyız.
MbS-Bezos-hack olayından sonra görüşü sorulan uzmanlar, meselenin bir noktasına ilişkin olarak, “WhatsApp ne yapsın?” dediler. Haklılardı. Tanıdığınız, güvendiğiniz biri size titizlikle hazırlanmış kötü amaçlı yazılımın gizlendiği dosya yollarsa, neyle yollarsa yollasın, tıklarsınız, açarsınız. Demek tedbir alması gereken, yazılım veya cihaz değil; biziz.
MbS’nin WhatsApp’tan haberleştiği birçok devlet, hükümet ileri geleni, iş insanı, teknoloji gurusu, şu bu var. Hiçbiri huzurlu değil. Hangisinden ne tırtıklandı, bilmek, şantajla karşılaşana kadar imkânsız.
“Dünyanın en zengin, en korunaklı insanlarının bile başına bunlar gelebiliyorsa, bizim halimiz ne olur” diye düşünmek, öyle anlaşılıyor ki, şu durumda hiç yanlış değil. Aksine, gayet sağlıklı. Görüş sorulan uzmanlardan biri şöyle demiş: “Bazı şeyleri iletmek için biriyle yüzyüze görüşmeyi beklemek… Neden olmasın?”