Seçim öncesi acil özgürlük arayışları
IPI, RSF, Article 19, IFJ/EFJ, Index on Censorship ve Ethical Journalism Network’ten oluşan bir basın özgürlüğü heyeti İstanbul’da
20.10.2015
Türkiye uzun zamandır uluslararası basın ve ifade özgürlüğü kuruluşlarının gündeminden düşmüyor. Sayısız rapor, kapalı toplantı, akademik konferans, basın bildirgeleri, birebir görüşmeler derken yıllardır benzer temel sorunlar üzerinde dönüp duruyoruz. Kimi zaman umutsuzluk, yılgınlık, kimi zaman öfke kimi zaman da kararlılık ve inatla dev, hantal bir sistemin paslı dişlilerini yağlamaya çalışıyoruz.
“Biz” diyorum çünkü bu uluslararası kuruluşlarla ben de sırasında yakın çalışıyorum, onlar için görüş bildiriyorum, rapor yazıyorum. Bir medya akademisyeni olarak Türkiye’deki sorunlarımızın analizine ve çözümüne bir katkım olsun istiyorum. Bu kuruluşların çoğuyla durduğum ve dünyaya baktığım yer örtüşüyor ne de olsa. Her şeyden önce mesele, alanı gittikçe daha da daralan ifade özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmaktan geçiyor. Bunları tek tek yazarak sizleri bunaltmaya niyetim yok ancak 1 Kasım seçimlerine freni patlamış bir medya atmosferiyle gittiğimiz muhakkak. Benzer endişeleri taşıyan ve yedi farklı uluslararası gazetecilik örgütünden oluşan bir heyet acil basın özgürlüğü misyonu için Türkiye’ye geliyorlar.
Şu anda (19-21 Ekim) Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) önderliğinde, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Uluslararası Gazeteciler Federasyonu/Avrupa Gazeteciler Federasyonu (IFJ/EFJ), Article 19, Index on Censorship (Sansür Endeksi) ve Ethical Journalism Network (Etik Gazetecilik Ağı) şimdiye dek görülmemiş genişlikte bir katılımla ülkemizdeler. (Editörün Notu: Bu heyet, 19 Ekimde Punto24’ün Article 19 ile birlikte Pera Palas’ta düzenlediği İfade Özgürlüğü Paneli’ni izledi. Ayrıca Can Dündar, Sedat Ergin, Hasan Cemal gibi gazetecilerle ayrı ayrı bir araya gelerek basının durumunu dinledi.)
1 Kasım seçimlerini bir dönüm noktası olarak düşünürsek misyon katılımcıları, Türkiye'de medyada çalışan meslektaşlarıyla dayanışmak ve bağımsız medyaya giderek artan baskının seçime olası etkisine hem Türkiye hem de dünyada dikkat çekmek için İstanbul ve Ankara'da gazetecilerle, siyasi temsilcilerle ve yabancı diplomatlarla buluşacak.
Artık sorunları kronikleşmiş medya sahiplik yapısına, medya şirketlerinin politik yetkeyle olan sıkı fıkı ekonomik bağlarına, devlet ihalelerine giren medya patronlarına falan bu kadar kısa sürede kimse bir çare bulamaz kuşkusuz. Ancak son dönemde gazetecilere ve medya merkezlerine fiziksel saldırılar, medya kuruluşlarına baskın ve yayınlara el koyma, gazetecilere yönelik tehditler ve hakaret cezalarının gazetecileri sindirmek için kullanılmasında gözle görülür bir artış yaşanıyor. Seçim öncesi medya da toplumdaki ayrışmaya nefret diliyle ortak oluyor ne yazık ki.
Bir de tabii çok sayıda Türkiyeli gazetecinin devam eden tutukluluklarına ve özellikle de PKK ile çatışmayı ya da Türkiye'nin IŞİD'e karşı uluslararası mücadeleye katılımını haberleştirmeye çalışan yabancı gazetecilerin sınırdışı edilmesi konuları var.
Bıkmadan usanmadan vurgulamak lazım. Seçim öncesi her zamankinden daha fazla medya özgürlüğüne ihtiyacımız var. Yurttaşların oy tercihlerini kullanmadan önce bilgiyle desteklenmiş olmaları ancak medyanın özgürce haber vermesiyle mümkün. Gittikçe artan bu politik gerginlik içinde kaliteli haberciliği inatla talep etmek zorundayız. Medya özgürlüğünün genişlemesi adına yabancı dostlarımızdan gelen dayanışma çabasını selamlamak gerek. Bu ülkede demokrasiye giden yol uzun, engebeli, hatta bazen mayınlı. 2 Kasım sabahının özgürlük adına simgesel bir milat olmasını dileyelim.