Sunucunun dayanılır naifliği (!)
Çok ustaca işini yapıyor ve çok iyi biliyor ki bu cinayetler biterse ya da kayıplar olmazsa belki de işsiz kalacak.

28.02.2022
Anam bacım, hastane macerası yazılarım şimdilik bitti, daha doğrusu ara verdim.
Yaklaşık 15 yıldır evime televizyon almıyordum. Lakin kardeşime gidince tipik ev hâli, tv açık olur, izlemek zorunda kalıyordum. Aslında biriyle birlikte izleyince eğlenceli de olabiliyor bazen. Sabah programları evlere şenlik! Özellikle Müge Anlı ve Esra Erol.
Aklı başında olan bir insan, bunları izlediği zaman beyin dalgalanması yaşıyor ya da, şöyle söyleyeyim, kalp ritmi bozukluğu gibi beyinde ritim bozukluğu oluyor resmen. Zavallı biçâre bir kadın geliyor, örneğin; gerçekten çaresiz kalmış kızını ya da oğlunu arıyor. İnsanın aklına direkt şu soru geliyor: Devlet niye var? Polis ne iş yapıyor? Ya da bu konuda yetkili kurumlara, kuruluşlara kıran mı girdi de insanlar çareyi bu programlarda arıyorlar! Ha bir de, bilirkişi heyeti var: psikolog ve avukat! Bu heyet dertli kadını çapraz sorguya alıyor, insanın aklına gelmeyecek sorulara bir de azarlama eşlik ediyor! Artık o kadar ki, kadının saçları elektrikleniyor ve gözleri sekmeye başlıyor.
Gelelim işin başka bir boyutuna; örneğin, biri öldürülmüş, katil aranıyor. Ve taraflar geliyor programa, mahkeme kuruluyor, sonra olay bir şekilde gelip namusa takılıyor. Mesela, kaynata gelinini becermiş, yetmemiş gelini de devam ediyor, sülalede ne kadar kadın var ise hepsini… Bakıyorsun, diğer tarafta da benzer olaylar! Halıda kaçan ilmek gibi namus tüm köyde kaçmış ve aynı zamanda herkese bulaşmış, övündükleri aile kurumu yerlerde sürünüyor, ahlak ortada yok nereye gitmiş belli değil! Girdap gibi bir yerde katil aranıyor! Ha, bu arada işlenen cinayet namus cinayeti(!). Namus namlunun ucunda mübarek.
Kahramanımız sunucu kadın, kurtarıcı edası ile elinde oklava gibi bir kalem, olayı bazen çizerek çözmeye çalışıyor! Bir hafta ya da bazen haftalarca saç saça baş başa tartışılan programda sonunda ortaya çıkıveriyor katil genelde! Ve yarı sunucu yarı polis “kahraman” kadın alkışlanıyor, kurtarıcı ilan ediliyor.
Adını yazdık artık, Müge Anlı! İlk zamanlardaki gibi değil. Epey değişmiş, özellikle daha “feminist” bir dil kullanıyor. Aynı zamanda ırkçı söylemlerden kaçınmaya da epey dikkat ediyor. Bence bu feminist hareketle Kürt hareketinin ürettiği politikaların başarısı.
Peki Müge Anlı samimi mi, gerçekten bir kurtarıcı mı o? İşte bundan emin değilim ben! Programı daha politik bir pencereden izlediğimde aslında nasıl da kıvrak bir şekilde reyting peşinde olduğunu anlıyorum. Çok ustaca işini yapıyor ve çok iyi biliyor ki bu cinayetler biterse ya da kayıplar olmazsa belki de işsiz kalacak.
Misal, boşanmak üzere programa gelmiş karı-kocanın arasını yapmaya çalışıyor. Ya da olayı çözmeye çalışıyor diyelim. Kadın diyor ki, “kocam bana şiddet uyguluyor, tokat attı!” Sunucu dönüyor kocaya, “gerçekten vurdun mu” diye soruyor. Adam pişkin bir şekilde “evet” diyor… Sunucu “neden” diye sorunca da: “Abla akşam eve geliyorum, yemek yok!” Sunucu dönüyor kadına, “gerçekten yemek yapmadın mı, e bir tas çorba yap sende” diyor. Bazen arada “ne olursa olsun dövezmesin” dese de Müge Hanım… DÖNÜP ADAMA “KARDEŞİM SEN KENDİN YAP YEMEĞİNİ” DEMEDİĞİN MÜDDETÇE ŞİDDET MEŞRU OLUYOR! Naif ve zarif Müge Ablamız! Tam da bu noktada samimiyetini sorgulamamız lazım.
Başka ve çok önemli bir konu daha var: Çok fazla trans kadın öldürülüyor Türkiye’de. Hunharca işlenen bu cinayetleri neden masaya yatırmıyorsunuz? Madem o kadar içiniz yanıyor? Hiç mi bir eşcinsel cinayeti size denk gelmedi? Şimdi yukarıda yazdığım gibi, namus ahlak birbirine girmişken, Türk aile yapısı ortada ve kirli ve muhtelif kötülüklerin yuvası hâlindeyken biz mi namussuz ve ahlaksız oluyoruz? RTÜK, LGBTİQ ile ilgili herhangi bir terimini kullanmayı örf, adet, bilmem neye uygun bulmuyor ama tüm sülalesini beceren bir adamın ekranda boy göstermesine “aile babası” diye dokunmuyor! Üstelik münferit de değil bu olay! Hani eskiler bazen diyorlar ya, “ay yok, eskiden yoktu böyle şeyler, sosyal medya yüzünden oluyor” diye. Nah yoktu! Sadece teknoloji değişti. Eskiden çeşmebaşı en büyük sosyal platformdu. Samanlık, dere kıyısı, yayla yolu vs… yine aynı şeyler oluyordu! Ve üstü bir güzelce kapanıyordu. Çünkü açığa çıksaydı o namus var ya namus… herkesin bir yerinden çıkardı!
Gelelim yine günümüze; bu gibi programlar kesinlikle feminist deneyimi olan kadınların eşliğinde yapılmalı! O kerli ferli herifleri koyacaklarına ekrana, bu tartışmaların ataerkil zihniyeti sorgulayan, eşitlikçi kadınların denetiminde olması şart! Aksi takdirde cinayetlerin sonu gelmez, gelmiyor!
Ha unutmadan, Müge Anlı hiçbir şekilde polise ve askere asla laf ettirmez! Mesela bir programda, “olaya adı karışanlardan biri polis” dediler. Ay küplere bindi, olamaz da olamaz asker polis yapmaz böyle bir şey! Ayol ya kim yapıyor? Eminönü’ndeki hamal mı, yoksa simitçi mi? Neye göre seçiyorsunuz kötü adamları? Alın Müge Anlı’nın samimiyetini şüpheye düşüren bir örnek daha.
Anacığım haftaya Esra Erol'a bir dokunacağım. Ve bu iki örnekten sonra çıkan yeni tiplerin nasıl da “babalarına” benzemek için çaba harcadıklarına da bir el atacağım ya da kalem sallayacağım diyelim.
Not: Sağlık durumum ile ilgili güzel gelişmeler oluyor. Artık sahneye çıkabileceğim. Rutin üç aylık kontrollerim de altı ayda bire düştü. Yeni doktorum da çok tatlı vallahi, ay bir de yakışıklı. Yeni oyun çalışmalarına da yakında başlıyorum, daha ne olsun. Devamı gelecek anacım.