Tecavüz, İşkence, Cinayet: Fuhuş Çetelerini Kim Koruyor?

Sibel, Milas’ta işkence gördü, tecavüze uğradı, ellerinden kurtuldu. Fuhuş çeteleri ise işlerine devam ediyor, kadınları pazarlayıp para kazanıyorlar.

ASLIHAN GENÇAY

25.09.2023

Milas’ta yaşayan Sibel Yavuz, 3 Mart 2020 günü Facebook’ta yayınlanan bir iş ilanına başvurdu, hem tecavüzcü hem de fuhuş çetesi şüphelisi Mutlu Erbey’le de böyle tanıştı. İlanda, prestijli bir şirket olan Lezita Balık’ın adı kullanılsa da aslında ilanı veren Mutlu Erbey’di.
 
Ertesi gün iş görüşmesi için Erbey’le buluşan Sibel, tahmin edemeyeceği kadar büyük bir kâbusun içine düştü. Mutlu Erbey çeşitli bahanelerle onu, içinde Ali L. ve Pınar G.’nin de bulunduğu araca bindirerek Ali L.’nin çiftlik evine götürdü. Çiftlikte Pınar G.’nin kız kardeşi Ayşe G. de bulunuyordu. Yemek masasına oturttukları Sibel’i, sabıka kayıtlarını sayarak korkutmaya ve senet imzalatmaya çalışan Ali L., Pınar G. ve Ayşe G. kabul etmemesi üzerine onu, Mutlu Erbey’le bırakıp çiftlikten ayrıldılar.
 
Erbey, Sibel’e saatlerce işkence yaparak tecavüz etti. Sibel, insanüstü bir çabayla direndi. İlk iki kaçma girişimi, kapıda yakalanması ve saçlarından sürüklenerek tekrar eve getirilmesiyle sonuçlansa da üçüncüde başardı ve kaçtı. Çiftliğe yakın bir benzin istasyonuna sığınan Sibel, orada çalışan Y.S.’nin yardımıyla jandarmaya ulaştı.
 
Bu arada yaşadıkları delilsiz kalmasın diye Erbey’i arayarak konuşturmuş, yaptıklarını ona doğrulatmış ve bu konuşmayı kaydetmişti.
 
Jandarma fiziki ve psikolojik olarak perişan hâldeki Sibel’in şikâyetine ve darp raporuna rağmen, soruşturmayı ihmaller silsilesiyle yürüttü. Ne Sibel’in anlattıklarını tam anlamıyla ifade tutanağına geçirdi ne de delil aramak için çiftliğe zamanında gitti. Mutlu Erbey dâhil hiçbir sanık tutuklanmadı.
 
Sibel, kolluk güçlerinin bu ihmalkâr tutumuna rağmen, tek başına ona bu kâbusu yaşatanları araştırmaya başladı ve bir fuhuş çetesinin eline düşmek üzereyken kurtulduğunu anladı.
 
Ne zaman ki Sibel’in davasını İHD Genel Başkanı avukat Eren Keskin üstlendi, işte o zaman yaşadıklarını ve Milas’taki fuhuş çetelerinin varlığını kamuoyu duydu. Kadın örgütleri ve Bodrum Kadın Dayanışması da Sibel’in yanındaydı. Mutlu Erbey bu sayede tutuklandı fakat çete soruşturması bir adım bile ilerlemedi.
 
Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava, 21.01.2022 tarihinde sonuçlandı. Mahkeme ortada bir çete görmemiş, sadece Mutlu Erbey’i nitelikli cinsel istismardan suçlu bulmuştu. Avukat Eren Keskin’in itirazına rağmen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi de bu kararı onadı. Şimdi dosya; diğer sanıkların da cezalandırılması ve olayın organize bir çete işi olarak soruşturulması talebiyle Yargıtay’da. Ayrıca Bodrum Ağır Ceza’nın kararında yer aldığı üzere Mutlu Erbey, nitelikli cinsel istismara ek olarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da yargılanacak.
 
Eren Keskin: Fuhuş Çetesi Söz Konusu
Buraya kadar olanlar sizi tatmin etmemiştir umarız zira suç, şüpheler ve iddialar mahkemenin “gördüğünden” çok daha boyutlu. Bir fuhuş çetesinin varlığını soruşturacak kadar da çok done var dosyada.
 
Sadece dava dosyasında dahi şu çelişkiler mevcut:
*Madem Sibel’e yapılanlar sadece Mutlu Erbey’in kişisel tecavüzü ve alıkoymasıydı, olay neden tuzağa dâhil olan Pınar G. ve Ayşe G.’nin de bulunduğu Ali L.’nin çiftlik evinde yaşandı?
 
*Bu üç sanık neden akşam saatlerinde Sibel’i Mutlu Erbey’le yalnız bırakarak evden ayrılıp, iki üç saat sonra tekrar çiftliğe geri döndü?
 
*Adları kullanılarak iş ilanları verilmesi suretiyle dolandırıcılık ve tecavüz suçlarının işlendiğini, bizzat mağdurların kendilerine ulaşmasıyla öğrenen Lezita Balık A.Ş.’nin, 2019’dan bu yana konuya dair yaptığı şikâyetler, neden dikkate alınmadı ve Sibel’in dava dosyasına eklenmedi?
 
*Sibel’in sığındığı benzin istasyonu çalışanı tanık Y.S.’nin mahkemede verdiği “Daha önce de benzin istasyonuna bu şekilde bir kadın gelmişti ve başından geçenleri anlatmıştı” ifadesi üzerine, bu işin planlı bir çete organizasyonu olmasından neden şüphelenilmedi?
 
*Tanık R.E.’nin; yine Mutlu Erbey’in verdiği sahte iş ilanına başvurduğunu, Erbey’in onu akşam saatlerinde görüşmek için bir kafeye çağırması üzerine şüphelendiğini ve görüşmeye gitmediğini, bunun üzerine Erbey’den tehdit ve hakaret içerikli mesajlar aldığını aktardığı ifadesi de mi organize bir suça işaret etmiyordu?
 
*Sibel’in ilk kaçış denemesinde, çiftliğin yakınından geçen ve önüne atlayarak durdurduğu minibüsün şoförü H.Ç.’ye neden ulaşılmadı, ifadesi alınmadı? Zira Sibel; minibüs şoförünün, ardından koşarak gelen Erbey’e “Abi bu kadının hâli ne böyle, ne oluyor?” diye sorduğunu, Erbey’in ise “Bizim her zamanki işler işte, sorun yok” dediğini, şoförün Sibel’i orada bırakarak uzaklaştığını anlatmıştı. Neden H.Ç.’ye şu “Bizim her zamanki işler” ibaresi sorulmadı?
 
*Ya da neden benzin istasyonundaki kamera kayıtları incelenmedi ve başka tanıklar bulunmaya çalışılmadı?
 
Sorular uzar. Sibel’in avukatı Eren Keskin’e sorduğumuzda ise dava sürecine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Sibel’e yapılanlar, kadınların üzerinden para kazanmayı hedefleyen bir çetenin işi. Dava duyulunca başka kadınlar da ulaştı Sibel’e ama tanıklık yapmaya çekindiler. Kadınlar kandırılarak tuzağa düşürülüyor ve üzerlerinden para kazanılıyor. Bununla ilgili savcılıkta bir soruşturma var ama bir adım ilerletilmedi. Mesela Lezita Balık şirketinin başvurularına rağmen soruşturmayı genişletmediler. Bence savcı da biliyor çetenin varlığını kaldı ki bunu söylemleriyle de belli etti. Savcının baskı altında olduğunu düşünüyorum. Zaten dava çok geç açıldı. Mutlu Erbey tutuksuzdu, bizim zorlamamız ve kamuoyu oluşturmamızla tutuklandı. Mahkeme sadece Erbey’e nitelikli cinsel istismardan ceza verdi, şimdi üst mahkemenin kararını bekliyoruz. Mutlu Erbey dışındaki sanıklar korundu. Bir fuhuş çetesi var ve devlet içindeki bazı güçler tarafından korunuyor. Buna güvenerek de çalışmalarını devam ettiriyorlar.”
 
Bodrum Kadın Dayanışması’ndan Figan Erozan ise hem Sibel’in davası hem de Muğla ve ilçelerinde yaşanan tecavüz vakalarıyla ilgili şunları söyledi:
“Sibel’in yaşadığı korkunç bir işkence. Bodrum’da aynı tür davaları gördük. Sibel’in davasındaki hâkimler, aslında olayı görüyor ama tek kişiyi suçluyor. Bu mümkün mü? Bizim aklımızla alay mı ediyorlar? Sibel, direngen bir kadın olduğundan ellerinden kurtuldu. Bir kadın, mahkeme sürecini başlatınca tüm erkek sistemi ve kurumları karşısına alıyor. O kadar yalnızlaşıyor ki… Muğla, Türkiye’de kadına yönelik şiddette üçüncü, yaz aylarındaki tecavüzde ise birinci sırada. Sizce bu bir tesadüf mü? Organize hareket ediliyor. Cezasızlık varsa fuhuş çeteleri de varlığını sürdürür. Fethiye, Bodrum, Milas’ta anormal derecede çok tecavüz ve fuhuş olayı yaşanıyor. Mesela Bodrum’da çalıştığı otelde, otel sahibi ve birkaç çalışan tarafından tecavüze maruz kalan kadına; ‘Buraya geldiysen, bunu göze almışsın’ dendi. Sibel davasında ise, niye o çiftliğe gidip onlarla görüştün, denebiliyor ama kimse kadınların niye görüşme yapmak zorunda kaldığını sorgulamıyor. Ortada iş bulmak, hayatta kalmak gibi bir mesele var. Mahkeme salonlarında buna itiraz eden kadınlar, mücadele eden savaşçılardır. Şu anda Sibel’in davasında yargılananlar, Milas’ta ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor. Şimdi daha rahat yapacaklar işlerini çünkü bölgedeki halka şu mesaj verildi: Kadının biri iftira attı, aldı ağzının payını, bizimle uğraşmayın.”
 
Milas-Bodrum-Marmaris Fuhuş Üçgeni
Muğla’nın ilçeleri Bodrum, Milas, Fethiye, Marmaris, sürekli olarak fuhuş operasyonları ve şüpheli kadın ölümleriyle gündeme geliyor. Milas’tan Alanya’ya, hatta Diyarbakır ve Erzurum’a uzanan bir fuhuş ticareti hattı söz konusu.
 
Genellikle şu taktikler kullanılıyor fuhuş tuzağında:
*Sosyal medya üzerinden sahte iş ilanlarıyla tuzağa düşürülen kadınları; işkence ve tehdit yoluyla, tecavüz edip görüntü kaydederek şantaj yoluyla, zorla senet imzalattırmak yoluyla fuhuş yapmaya zorlamak.
 
*Otellere mevsimlik iş için başvuran ve ekonomik zorluk içinde oldukları tespit edilen kadınları, aynı yöntemlerle çıkmaza sokarak fuhuş yapmaya zorlamak.
 
*İş vaadiyle ülkeye getirilen veya ülke içinde tespit edilen yabancı uyruklu kadınları kandırarak, pasaportlarına el koyma ve rehin alma yöntemiyle fuhşa zorlamak.
 
*Lise ve dengi okullardaki genç kadınları, flört yoluyla çekilen görüntülerini kullanıp üzerlerinde baskı kurarak, fuhuş yapmaya zorlamak.
 
Milas’ın Fuhuş Çeteleri
Onlarca Milaslıyla konuştum, hepsi Milas’taki fuhuş çetelerinin varlığını kabul ediyor hatta pek çok isim de veriyorlar. Lakin iş, beyan ve anlatımlarını yayınlamaya veya onları mahkemede tanık olarak dinletmeye gelince hepsi cayıyor ve susuyor. Yani Milas’ta adı konmamış bir omerta yasası hâkim.
 
Tabii bu, bir noktaya kadar anlaşılır zira Selimiye’de bulunan, üst kattaki odalarında fuhuş yaptırıldığı ve kumar oynatıldığı gerekçesiyle 2007’de kapatılan fakat sonra tekrar açılan, Emin İlter ve yeğenleri tarafından işletilen Özkul Gazinosu’nda, geçen sene yaşanan kadın cinayetini hatırlayalım.
 
*18 yaşındaki Zehra Bayır, işten ayrılmak isteyince, gazinonun işletmecileri tarafından dövülerek, işkenceyle öldürülmüş ve cesedi gölete atılmıştı. Gazino/pavyon işletmecileri, delil karartmak için çalışanlara Zehra’nın odasını temizlettirmiş ve onları yalan ifade vermeleri için tembihleyerek tehdit etmişti. Fakat kamuoyunun Zehra’yı sahiplenmesinin de etkisiyle savcılık ve kolluk olayın üzerine gitmiş, tüm deliller toplanmış ve iki işletmeciyle bir çalışan cinayetten ceza alarak tutuklanmıştı. Ama mekânın 2007 tarihindeki kaydına rağmen, olayın fuhuş çetesi ve zorla çalıştırma boyutu soruşturulmadı.
 
Milaslılar; Zehra’nın Özkul Gazinosu’nda öldürülen ilk kadın olmadığını, daha önce de bu tür olayların yaşandığını ama dosyaların kapatıldığını anlatıyor. Genel kanı bu.
 
Tabii Milas-Bodrum-Marmaris üçgeninde şüpheli ölümler de mevcut:
*Ağustos 2010’da Marmaris Selimiye Köyü’nde otel çalışanı S.T.nin aracıyla uçurumdan düşmesi, trafik kazası olarak değerlendirildi. S.T.yi tanıyanların olaya dair şüpheleri ise hâlen sürüyor.
 
*Ocak 2021’de Ukrayna uyruklu K.N. Bodrum’daki evinde elleri arkadan kelepçelenmiş, ağzı bantlanmış ve başına poşet geçirilmiş hâlde ölü bulundu. Olay intihar olarak değerlendirilip dosya kapatıldı. Böyle bir intihar görülmemiştir!
 
*Haziran 2023’te Bodrum Gümüşlük’te otel aşçısı A.Y. otel lojmanındaki odasında ölü bulundu.
 
Siyasi Bağlantı Şüphesi
Görüştüğüm Milaslılar, ilçede açılan kadın kuaför salonları aracılığıyla da fuhuş ticaretinin yapıldığını, hatta bu kuaförlerden birinin, halkın fuhuş şikâyetleri üzerine iki kez kapatıldığını anlattılar.
 
Peki, bu kuaförlerin sahibi kimdi sizce? Sibel’in davasında yargılanan ve beraat eden Pınar G. ile ablası Sevgi G.
 
Sibel’in Sevgi G. hakkındaki iddiaları gayet ciddi. Zaten dosyada adı geçen sanıkların bir çete olduğu şüphesi çok kuvvetliyken, Sibel tek başına verdiği mücadele ve yaptığı araştırmalarla olayı farklı bir boyuta taşıdı. Milaslıların anlattıklarıyla Sibel’in iddiaları ise örtüşüyor.
 
Sibel’in ve Milaslıların anlattıklarına göre:
*Pınar G. ve Ayşe G.nin ablası Sevgi G. önce Bodrum’daki Metro Market’in yanında, sonra da Milas’ın Hacıapti Mahallesi’nde bir kuaför salonu açtı ve bu iki salon da fuhuş şikâyetleri nedeniyle kapatıldı. En son yine Milas’ta açtığı S.L. adlı kuaför salonunun daimi müşterileri ise Zehra Bayır cinayetinde bahsettiğim, kadın cinayetleri ve fuhuşla Milas’ta nam salmış Özkul Gazinosu’nda çalışan/çalıştırılan kadınlar.
 
*Sevgi G.’nin, normal standartlarda bir hayat sürerken, son beş altı yıl içinde lüks daire alması, Mercedes marka araç kullanması, 18 yaşındaki oğlunun ise BMW ile gezmesi, kuaför işletmekle mümkün olabilir mi? Bu soru cevaplanmayı bekliyor.
 
*Sibel, Sevgi G.’nin Milas AK Parti İlçe Yönetim Kurulu’ndan Hüseyin E.Ç. tarafından korunup kollandığını iddia ediyor.
 
*Hüseyin E.Ç.’nin; Hatay Kırıkhan’dan Milas’a geldikten sonra, önce küçük bir cep telefonu dükkânı açıp sade esnaflık yaparken, 2018 yılından itibaren zenginleşip Bodrum’da oto galeri, Milas’ta bir kafe restoran açması, daireler satın alması ve lüks bir yaşam sürmesi, Milas halkının dikkatini çeken konular arasında.
 
*Yine öğrendiğime göre; Pınar G. ve Ayşe G. Sibel’in davasında beraat ettikten hemen sonra, zaten ilişkileri olan Hüseyin E.Ç. ile Sevgi G. evlendi. Sibel; Sevgi G., Pınar G. ve Ayşe G.’nin, Hüseyin E.Ç. himayesinin de etkisiyle, kollukta ve savcılıkta ifade vermeye gittiklerinde dahi ihtimam görüp ağırlandıklarını, kimsenin onları soruşturmak istemediğini aktarıyor.
 
*Ayrıca; Hüseyin E.Ç. hakkında suç durusunda bulunduğunda emniyetteki polislerin ona “Sen kim oluyorsun da bu isme dava açıyorsun, kendini ne sanıyorsun, ifadeni geri çek, başına öyle şeyler gelir ki biz bile seni koruyamayız” dediğini de söylüyor. Durum böyleyse; soruşturmaların yürümemesi ve Milas’ta yaşanan tecavüz, cinayet vakalarının tekil erkeklere bağlanarak çetelerin soruşturulmaması da anlaşılır hâle geliyor.
 
*Bu arada Hüseyin E.Ç.’nin oto galerisi olmasına rağmen sosyal medya hesaplarında ikinci el araçların ayrıntılı tanıtımı yapıp, altlarına GSM numaraları yazdığını da ekleyelim.
 
*Hüseyin E.Ç. aynı zamanda; CHP’den belediye başkan adayı gösterilmeyince AK Parti’ye geçerek aday olan, seçimi kazanamayınca Muğla İl Orman Müdürü olarak atanan, 2019’daki orman yangınlarında ise ihmalleri ve liyakatsizliğiyle gündeme gelen Barış Saylak’ın yakın ahbabı. Sosyal medyada, okey masasında verilmiş gayet samimi pozları mevcut. (Mevlüt Çavuşoğlu, Binali Yıldırım, Bekir Pakdemirli ve elbette Süleyman Soylu’yla olan fotoğraflarını paylaşmayı da ihmal etmemiş H.E.Ç.)
 
*Hüseyin E.Ç.’nin 2018’deki Zeytin Dalı operasyonu sırasında Afrin’e destek tırları götürdüğü (zengin olduğu sene), Afrin’de elinde ağır makineli tüfekle pozlar verdiği, Afrin’den de ona, bozkurt işaretleri eşliğinde çekilen videoların iletildiği, sosyal medya hesaplarında yer alan bilgilerden. Sivil bir “siyasetçi” neden sosyal medya hesabında elinde makineli tüfekle fotoğraflar yayınlar? İlginç!
 
Her Şey Araştırılmalı
Peki, şimdi kısaca özetlediğim tablo buyken Sibel’in iddiaları araştırılmayı hak etmiyor mu? Sevgi G. ve Hüseyin E.Ç.’nin diğer sanıklarla bağlantılarının, zenginleşmelerinin ve mal varlıklarının soruşturulması gerekmiyor mu?
 
Buradan Adalet Bakanlığı’na seslenelim: Uğradığı işkenceyle tecavüzün izlerini hâlen üzerinde taşıyan Sibel ve biz, fuhuş tuzağına düşürülerek rehin tutulan, şüpheli biçimde ölen/öldürülen, işkence gören, tecavüze uğrayan tüm kadınlar ve gelecekteki olası mağdurlar adına sizden sadece şunu istiyoruz: Kuvvetli şüphe barındıran fuhuş çetesi iddiaları araştırılsın!
 
Sibel’in iğneyle kuyu kazarak verdiği takdire şayan adalet mücadelesine duyarsız kalmayın.
 
Organize bir çete soruşturması yapın ve evet sonuna kadar gidin. Bu çeteleri kollayan, müdafaa eden herhangi bir siyasi figür varsa, hangi partiden olursa olsun, yargılayın.
 
Milas-Bodrum-Marmaris bölgesindeki fuhuş çeteleri ancak böyle bitirilebilir ve bölgedeki şüpheli kadın ölümleriyle tecavüzlerin önüne sadece böyle geçilir.