Tehlikeli eğilimler – Makbûl yurttaş platformları

Sanırım geleceğe yönelik başka birçok mevzuda tekrarlayacağımız bir slogana kavuşuyoruz: “Büyük Birader biziz!”

ÜMİT KIVANÇ

06.10.2019

ABD’deki sosyal medya örgütlenmelerinden biri, 21. yüzyılda toplum hayatının nereye doğru evrildiğine dair ilginç göstergeler sunuyor. Bizde olsa muhtemelen “kapı komşum” gibi bir isimle karşılanacak olan “Nextdoor”, bir tür mahalle dayanışması hedefiyle kapalı haberleşme ağları oluştururken, çok tehlikeli sonuçlara yolaçabilecek bir kültürel-ideolojik atmosfer yaratıyor. Burada kolayca yayılabilen zehirli havanın fiilî, fizikî sonuçlar doğurması da çok kolay.

OneZero’daki yazısında Nextdoor’un yarattığı toplumsal tehlikeyi ele alan Rick Paulas, eksene evsizlerin düşmanlaştırılmasını oturtuyor. Yazar, bazı Twitter hashtag’leri kullanılarak yürütülen faaliyetler ya da “mahalle bekçisi” türü isimler altında işleyen Facebook gruplarında da evsizlerin “evli-barklı” insanlara tehdit oluşturduğu yollu kışkırtıcı görüşlerin bol bol dile getirildiğini, ancak Nextdoor’da hem ötekileştirmenin yapıtaşı gibi bulunduğunu hem de düşmanlaştırmanın aşırı boyutlara vardığını belirtiyor.

Nextdoor’un gruplarını, birbirine “komşu” sayılabilecek yakınlıkta oturan mahalle veya semt sâkinleri meydana getiriyor. İnsanların böyle bir platformda haberleşerek sorunlarını tartışma ve ortak iradeyle çözmeye çalışması şüphesiz, tabandan yönetim idealine uygun, heves ve iyimserlik uyandırıcı bir tablo gibi görünüyor. Ancak farklılığı, aykırılığı baştan tehlike potansiyeli olarak gören ben-merkezci, grup-merkezci, tecritçi, ötekileştirmeci Zamâne Ruhu karakter çizgisine uygun olarak, sözkonusu sosyal medya mecrası, semt sâkinlerinin biraraya toplaşıp kendilerini “yabancılara” karşı korumak için örgütlendiği platforma dönüşüyor. En yakındaki “tehdit”, el altındaki “öteki” ise haliyle civardaki evsizler.

Nextdoor’a getirilmiş üyelik koşullarından biri, başlarının üstünde kendilerine ait ya da kirasını ödedikleri çatı olmasa da belirli bir mahallede -sabit karavanda, çadırda, metruk tesiste vs.- yaşayan evsizleri baştan devre dışı bırakıyor. Onların “semt sâkini” sayılmalarını başkan imkânsızlaştırıyor. 2011’den beri faaliyet gösteren sosyal medya platformu, üyelik için başvurandan, “mahalle-semt” olarak sınırlanmış-tanımlanmış alanlardan herhangi birinde sabit adres göstermesini talep ediyor. Adresi gösterebilen, üye olduğunda, o adresin yeraldığı mahalle veya semtteki insanlarla iletişim kurabiliyor.

Tahmin edebileceğiniz üzre, haberleşmesini yalnız kendi semtindeki benzerleriyle sınırlaması istenen insanların çeşitli devlet kuruluşlarına dilediklerince “açılması”na herhangi bir sınır getirilmiyor. Nextdoor üyeleri, polis başta, itfaiye, belediye ve çeşitli acil hizmet kuruluşlarıyla doğrudan bağlantı kurabiliyor. Bu bilgileri aldığım yazının müellifi Paulas, Nextdoor’un “haberler” sayfasının tepesinde yeralan fotoğrafa dikkat çekiyor: Mahalle sâkinleri ile polisler birarada. Ben tasviri genişleteyim. Önce: İtfaiyeciler ve sağlıkçılar değil de polisler; boşuna değil. Biri beyaz, güneş gözlüklü, öbürü siyah, iri kıyım. Hepsi gürbüz, sağlıklı semt sâkinlerinden sadece biri siyah. Ve erkek. Ve ceketli ve güneş gözlüklü. Fotoğraftakilerin en yaşlısı. Yaşlı yok. Fazla uzun boylu iki beyaz erkeğin, fotoğraftan taştıkları için yüzlerini göremiyoruz, ama ağızlarını (gülüşlerini) görebiliyoruz. Gülen dört kadının hepsi beyaz. İkisi güneş gözlüklerini takmış, biri güneş gözlüğünü başına kaldırmış. İkisi,  ABD orta sınıfının simgesi sayılabilecek endâma sahip. Fotoğrafın tam ortasına ne denk geliyor, tahmin edin: Siyah polisin tabancası! Paulas, Nextdoor’un “manifesto”sundan sözler hatırlatıyor: “Teknolojinin mahalleleri yuva diyebileceğimiz daha sağlam, güvenli yerler haline getirmek için güçlü bir araç olduğuna inanıyoruz. Mahalle gözetimi (mahalle bekçiliği de diyebiliriz -ük) için buradayız.”

Nextdoor üzerinden haberleşen mahalle sâkinlerinin hemen her hırsızlık olayında civardaki evsizleri suçlamaları, gündelik vaka. Biri kaybolan eşyasından sözettiğinde başkalarının hemen “evsizlerin kaldığı parka bak” türünden cevaplar vermesi gayet sıradan hadise. Evsizler buraya üye olamadıkları için, haklarındaki iftiralara, suçlamalara cevap verme şansları yok. Böylece süratle “doğal” hale gelen dışlama ve biriken nefret, orta sınıfın kendini taarruz silahlarıyla serbestçe donatabildiği bir ülkede, evsizlere yönelik toplu saldırılara yolaçarsa kimse şaşırmaz herhalde. Nitekim ABD’de evsizlere saldırılarda artış gözleniyor.

Burada şüphesiz her şeyden önce bir insanî felaket potansiyeli var. Ancak bu defa dikkat çekmeye çalıştığım, işin insanî boyutu değil. Gerçek ihtiyaçla meşrulaştırılan  sınırlama-dışlama pratiği aracılığıyla toplumun geçerli birimleri tanımlanıyor, bu birimin içinde yeralan makbûl yurttaşlar birbirleriyle iletişime geçirilirken, aynı zamanda devlet güçlerinin denetimindeki bir ağın parçası haline getiriliyorlar ve “huzur ve düzen” açısından tehlike-tehdit olarak görülen insanların dışlandığı, gözetlendiği, gerekirse bastırılacağı, daha da gerekirse imha edileceği bir mekanizma oluşturuluyor. Öyle ki, mahallelinin, “komşular”ın kendiliklerinden baş edemeyecekleri ölçüde arızalar çıkmazsa, devletin, gözetlemek, işlerin çığırından çıkmaması isteniyorsa bunu güvence altına almak dışında parmağını oynatması gerekmeyecek.

Sanırım geleceğe yönelik başka birçok mevzuda tekrarlayacağımız bir slogana kavuşuyoruz: “Büyük Birader biziz!”

Özellikle “zenci avlamak” için oluşturulan “sivil inisiyatif”lerin zengin tarihe sahip olduğu ABD gibi bir yerde, dijital platformda çabucak haberleşme ve örgütlenme imkânının ne gibi sonuçlar yaratabileceğini öngörmek zor değil. Ancak yeni dönemde, her türlü dışlayıcı faaliyeti gayet basit, meşru, “pratik” gerekçelere dayandırmak ve öyle adlandırmak pek kolay. “Mahalleli”nin, “komşular”ın, haberleşip sorunlarına çözüm aradığı platform, yukarıda da ifade ettim, şahane fikir gibi görünmüyor mu? Taban demokrasisi ise, alın size taban demokrasisi!

Görüyoruz ki, bizzat internetin bütünü başta, sıradan insanlar arasında işlevsel iletişime yolaçabilecek her türlü platform devletler tarafından karşıtına dönüştürülmeye çalışılıyor. Ve bu yolda, kendini aslî yurttaş sayan, başka birilerini de kendi güvenli dünyasına sokmamaya uğraşan, kendi toplumunda en fazla üst orta sınıfta yeralsa bile, dünya nüfusunun çoğunluğuyla kıyaslandığında sayısız ayrıcalığa sahip kesimin gönüllü hizmetinden yararlanılıyor.

Sabit adresi olmayanın mahalle sâkini sayılmaması, bir süre sonra evsizlerin mahalle-semt diye tanımlanan hiçbir yerde barındırılmamasına yolaçabilir. Sonraki adım, bu insanları gözönünden çekip biryerlerde “toplamak” olacaktır haliyle. Mahalle sâkini sayılmayan, neden yurttaş sayılsın ki? Ayrıca teknolojik gelişme işsizleri, toplumsal eşitsizliğin roket hızıyla artışı evsizleri artıracak. Sonra da… onlara ne olduğunu merak eden çıkacak mıdır?