Trump Gerçekleri Söyledi

Trump, BM kürsüsünde BM’yi boşa çıkardı ve açık açık; patron da komutan da benim, dedi. Bu derece net bir emperyal, kapitalist cüret ve “çalışanlarını” kürsüden azarlama, tarihte bir ilkti. Bir de son var ki bu, benim P24’teki son yazım. Daha yazacak pek çok haber dosyası var tabii. Onlar bitmedi. Belki farklı mecralarda yine buluşuruz

ASLIHAN GENÇAY

25.09.2025

İkinci kez göreve geldiğinden bu yana hem ülkesini hem dünyayı önce kendi kârını gözeten bir şirket gibi yönetmeye çalışan ve fakat aslında sadece ABD’nin reklam yüzü olan Trump, salı günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmayla dünyayı salladı.

Biliyoruz ki her ne kadar Trump’ın yetkileri ve özgür karar alma alanları mevcut olsa da ABD’yi her daim kişiler değil, sistemin asli temsilcileri yönetir. Bunlar tekeller ve ordudan müteşekkildir. Yani Trump da bir yere kadar inisiyatif alabilir.

Fakat belirtmeliyiz ki Trump, nevi şahsına münhasır ve pırıl pırıl bir nefret objesi olsa da tarzıyla dördüncü duvarı yıkmış, maskeleri düşürmüştür. O kadar pervasızdır ki ne diplomasi dinler ne de terminoloji. Kartları hep açık oynar, gereğinden fazla dürüsttür, saldırgandır, aşağılayıcı ve kibirlidir. Peki ABD’de neden başkan seçildi? Bunu daha önce yazdık. Bugün önemli olansa Trump’ın, ABD’nin temsili figürü olması ve yaptığı her hareketle dillendirdiği her cümlenin de aslında, ABD’nin vermeye çalıştığı imajı yansıtmasıdır. Delidir, ne yapsa yeridir, deyip geçemeyiz.

Dünyanın tek merkezi, en doğrusu, en güçlüsü, herkesin komutanı, eleştirilemez, kafa tutulamaz, herkesi azarlayan, tokatlayan ama her sözü de dinlenmesi gereken bir patron olduğunu söyledi Trump.

Geçen hafta dünya devletlerinin ikiyüzlülüğünden, Filistin özelinde bahsettik. Aslında ikiyüzlülük, her bağlamda geçerlidir. Misal karbon ayak izi, ekoloji, çevre diyen ve bu konuda kampanyalar başlatıp anlaşmalar imzalayan devletlerin tümü, gezegene, ekolojiye, doğaya, hayvana, insana en çok zarar verenlerdir. Barış diye ortalığı ayağa kaldıran devletlerinse tarihi, sömürgecilik, katliam ve işgallerin tarihidir. Liste böyle uzar gider. Adı konmamış anlaşmaya göre bu devletler, ilk taşı en günahsız olan atsın ve yok birbirimizden farkımız temelinde bir araya geldiklerinde, barıştan, çevrecilikten, kardeşlikten dem vurur, birbirlerinin maskelerini indirmektense imtina ederler.

Peki Trump ne yapar? Son bombasını BM Genel Kurulu’nda patlattı işte: Açık açık Birleşmiş Milletler’i aşağıladı, hiçbir işe yaramadıklarını vurgulayıp, çocuk azarlar gibi azarladı. Aynı fırçayı Avrupa ülkelerine de attı. Ne kadar vasıfsız ve güçsüz olduklarını, yapmaları gerekenleri yapmadıklarını yüzlerine söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump.

Politik doğruculuk yaptıkları için çevreye, sığınmacılara sahip çıktıklarını, Rusya’dan korktukları halde doğal gaz ve enerji satın aldıklarını, bu gidişle cehenneme varacaklarını anlattı durdu. Hem de olağanüstü bir kibir ve üstencilikle. Tek doğru Trump’tı, ABD’ydi.

Diyordu ki Trump; ben kapitalistim, iş insanıyım, sömürürüm, yağmalarım, güçsüzleri, benden olmayanları sahiplenmem, kapılarımı da açmam, önce kendi çıkarım gelir. Çevrecilikle kapitalizm yan yana gelemez, bu bir oyundur ve politik doğruculukla kendinizi kandırıyorsunuz. ABD’ye boyun eğmeyen herkes düşmanımdır. Filistin’i falan da tanımam. Ve en önemlisi, yeni dünya düzeninde gerçek düşman ve tehlike, Rusya’yla temsil ettiği bloktur. Avrupa’nın güvenliği benim elimdedir ve ben ne dersem onu yapacaksınız. Rusya’ya yaptırımlar uygulanacak, siz de ekonomik ilişkilerinizi keseceksiniz. Hava sahanıza girerse NATO ülkeleri olarak uçaklarını düşüreceksiniz, sadece benim ağzıma bakmayacak, işe yarayacaksınız…

İşte olay bundan ibaret. Bu kadar dürüst ve açık bir şekilde sömürgeciliğin, sömürünün savunulduğu, üzerine bununla gurur duyulup, eciş bücüş hak savunuculuğu konseptinin maskesinin düşürüldüğü böyle bir konuşma, tarihte de ilktir.

Hatırlayın, Humeyni de böyleydi. Kötülüğünü çatır çatır savunur, meşrulaştırır, kendini gayet haklı bulurdu. Lakin Humeyni, bir dünya devi değildi.

Peki Trump’ı dinledikten sonra, İsrail’in kimin emir eri olduğunu, Netanyahu’nun kimden akıl aldığını daha iyi anladınız mı? Bu pervasızlık, cüretkarlık, rahatlık, tanıdık geldi mi?

ABD artık çok açık oynuyor, düşmanı da açık. Dünya, iki kutup arasında devinip duruyor, herkesi, yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal misali düşündürerek.

Gerçekler, F-35’ler, S-400’ler…

Evet, Birleşmiş Milletler toplantılarına Filistin damgasını vurdu. Ağzını açan her yetkili, Filistin’e destek verdi, hatta Erdoğan’ın can yakıcı görsellerle desteklenen konuşması, (LGBTİ+ düşmanlığı dışında) başarılıydı, bu doğru. Fakat gerçek şu ki mevcut toplantılar bittikten sonra, dünya yine tam da Trump’ın çizdiği rotada yol alacak: Ya ABD’nin yanında emir erisin ya da Rusya bloğundan tarafsın. Bu kadar net ve açık.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan

Bu noktada İsrail’in tehdit ettiği ülkelerin –Türkiye dahil–  ABD’den F-35 alması mı daha önemli, yoksa Rusya’nın S-400’lerini kullanması mı? (Türkiye’nin belli bölgelerde S-400’leri kurduğu ve halihazırda kullandığı bilgisine ise geçen aylardaki yazılarımda yer vermiştim. Bu bilgi doğrudur.)

Dolayısıyla başarılı kürsü konuşmalarını, vicdanlı oturumları, Filistin için atılan diplomatik adımları bir yana koyarsak, Birleşmiş Milletler toplantılarına Trump da damga vurdu. Siz ne konuşursanız konuşun, günün sonunda benim kapıma gelip yalvaracaksınız, diyerek de son noktayı koydu, Rubio’nun açıklamaları aracılığıyla.

Trump’a göre bu toplantılar; imaj çalışmaları ve boş, başarısız işler toplamıydı. Tahammül ediyordu sadece. Dünyayı etkileyecek politikalar, savaş ve müdahale kararları ise bu toplantılarda alınmıyordu. Sonuçta toplantılar bitecek ve dünya, iki kutbun hamleleri arasındaki işlerliğe dönecekti zaten.

Bir emperyalist, sömürünün simgesi, içi boş Amerikan kültürünün yansıması olarak Trump, tamı tamına gerçekleri söyledi, kendi gerçeklerini, dünyanın gerçeklerini. Rol yapmadı, kimseye de iyi görünmeye çalışmadı.

Tek çözüm barış olmalı

Tabii tüm bunlar olurken, ABD’de Suriye’deki durum da görüşüldü.

Suriye’de yaşanan çözümsüzlük, İsrail’in girişimleri ve SDG ile yapılamayan anlaşmalar, muhakkak ki gündem yapıldı, oturumlarda olmasa da ikili/üçlü görüşmelerde -ki zaten önemli konular, bu şekilde görüşülür.

Şara’nın Suriye devlet başkanı olarak kürsüye çıkması, dünya ülkeleri tarafından tanınması ve liderliğiyle hükümetinin meşrulaşması da önemli gelişmeler arasındaydı.

Ahmed el-Şara

Lakin daha önemlisi, Suriye’de hangi adımların atılacağı. ABD dönüşü bunlar netleşecek ve kamuoyu da gelişmeleri öğrenecektir.

Umudumuz, barışın kazanması ve ortak noktalarda anlaşılmasıdır. Türkiye devlet yetkilileri ABD’den döndüklerinde, bu konu açıklık kazanacaktır. 

Son yazı

Bu platformda son yazım olacak bu.

2023’ten bu yana; insan hakları, cezaevleri sorunları, hasta mahpuslar, ekoloji ve hayvan hakları, LGBTİ+ hakları, Kürtler ve Alevilere uygulanan baskılar, kadın cinayetleri üzerine, birçok haber ve yazılarım yayınlandı P24’te.

Aynı zamanda pek çok uyuşturucu ve fuhuş çetesini burada ifşa ettik, gerçekleri kamuoyuna duyurduk. Yolsuzluk yapan siyasetçi, bürokrat ve belediye başkanlarını okudunuz buradan. Ucu Ankara’ya uzanan çete haberlerim ve yayınladığım yolsuzluk dosyaları nedeniyle faillere soruşturmalar açıldı, önemli bürokrat ve belediye başkanları uçurumdan düşercesine koltuklarını kaybetti. Daha ne olsun? Birlikte başardık.

Barış süreci ve Suriye’deki gelişmelere, bu kapsamda yapılacak yasal düzenlemelere dair bilgileri, ilk olarak buradan okudunuz. Yazdıklarıma önce inanamayanlar, sonra gerçekler açığa çıktıkça hepsinin satırı satırına doğru ve gerçek olduğunu anladılar veya hasetle görmezden geldiler. Hatta haftalar önce yazdıklarımızı, “İlk defa bizden duyuyorsunuz.” şeklinde pazarlamaya çalışanları dahi gördük. Olsun, olur öyle. Türkiye, hak yemeyi sever, önemsemiyoruz.

Ayağına bastığımız, işlerini bozduğumuz güç odakları ve çeteler tarafından sayısız tehdit aldım. Kin duydular, iftira atmaya çalıştılar, kumpaslar kurmak istediler. Halen de devam ediyorlar. Ama olmadı, olmaz zira güneş balçıkla sıvanmaz.

Bazı haberlerime erişim engeli geldi ve son olarak X hesabım, Türkiye’de erişime engellendi. Şu anda haberlerim nedeniyle sanırım on kadar soruşturma ve davam var. Hiç önemli değil. Önemli olan; altını çizerek tekrarlıyorum burada yazdığım her satırın doğru ve gerçek olmasıdır, hem de harfi harfine.

Sonuç olarak, evet bu son yazı fakat elimdeki dosyalar, bilgiler, haberler bitmedi. Daha yazılacak pek çok bomba haber, yolsuzluk dosyası ve ilk defa benden duyacağınız bilgiler var. Artık bunları P24’ten okuyamayacaksınız. Belki ileride farklı bir mecradan size seslenirim veya tüm bilgiler bende kalır, kim bilir?

Şimdilik tüm okurlara ve P24 ailesine teşekkürlerimi, sevgilerimi ileterek gidiyorum. Görüşmek üzere.