Trump’ın dünyaya verdiği dersler

Başkanlık sisteminin en büyük dezavantajı, bir şarlatanın elinde bir tek-adam yönetimine, otoriter bir rejime doğru gidebilecek olması

ŞAHİN ALPAY

28.04.2020

Yürütme gücünün bütün yetkileri elinde toplamasına izin vermeyen denge ve denetim mekanizmalarından yoksun, yani liberal olmayan, yani sadece çoğunluk yönetimi anlamında demokrasinin, çoğunluk diktatörlüğüne dönüşebileceği teorik olarak biliniyordu… Gerek faşist, gerekse komünist diktatörlükler de halk çoğunluğunu temsil etme iddiası üzerine kuruluydu.

Elitizmin, bürokratik vesayetin (kısaca asker – sivil seçkinlerin yönetimin dizginleri elde tutmasının) demokrasiyi kör – topal edebileceğini kendi öz tecrübelerimizle öğrenmiştik. Daha sonra bürokratik vesayetin doğurduğu tepkilerin, demokrasiyi popülizme (kısaca sokak dalkavukluğuna) kurban edip beter edeceğine de tanık olduk. Bunlar "yerli ve milli" tecrübelerimizin bize öğrettikleri.

Son yıllarda tek başına demokrasinin yalnız görece yeni olanlarda değil beşiği olduğu ülkelerde dahi kimi şarlatanları, hiçbir şekilde liderliğe layık olmayan şahısları iktidara getirebildiğini görüyoruz. Halk tarafından seçildim deyip tek – adam yönetimine yönelenler yayılıyor: Hindistan'da Müslümanlara karşı ayrımcılık uygulayan Modi, Macaristan'da koronavirüs salgınını bahane edip bütün yetkileri elinde toplayan Orban, Brezilya'da "Anayasa benim" diyen Bolsonaro ve başka yerlerde başka örneklerin dersleri o kadar açık ve net ki, onların üzerinde durmaya bile değmeyebilir.

Asıl üzerinde durulması gereken, beşiği olan ülkelerde dahi (halkın, sıradan yurttaşların çıkarlarının seçkinler tarafından dikkate alınmadığı ya da çiğnendiği iddiasıyla ortaya çıkan) popülizmin şarlatanları nasıl iktidara getirebildiğinin en açık örneği ABD. Yöneticiliği hiçbir şekilde hak etmeyen, niteliksiz biri olduğu gittikçe açığa çıkmakta olan, (uluslararası medyanın açıkça "geri zekalı" ilan ettiği) Donald Trump, yasamanın ağırlıklı kanadı Senato'yu ve yaptığı atamalarla yüksek yargıyı denetimi altında tutarak giderek keyfî bir yönetime yönelmekte. Muhalefetteki Demokrat Parti sözcüleri ve liberal eğilimli anayasa hukukçuları Trump'ın liberal demokrasiyi, yani yurttaşların, azınlıkta kalanların temel hak ve özgürlükleriyle sınırlı çoğunluk yönetimini tehdit ettiğini bas bas bağırmaktalar. Temsilciler Meclisi'ndeki Demokratların Trump'ı azletme girişimleri Senato'da akamete uğradı. Trump pekala bir kez daha seçilebilir, ABD ve dünya bir dört yıl daha onunla yaşamaya mecbur kalabilir.

Trump ABD'de liberal demokrasiyi nasıl tehdit ediyor? Harvard Üniversitesi'nden bir anayasa hukuku profesörü Michael Klarman şöyle sıralıyor:  (1) Bağımsız yargıya saygı duymuyor. (2) Özgür ve bağımsız medyaya hoşgörüsü yok. (3) Daha önemlisi idarenin içindeki bağımsız organlara saygı göstermiyor. (4) Siyasi tartışmaların barışçı çözümüne destek vermeyip çatışmayı teşvik ediyor. (5) Seçimlerin meşruiyetine saygısı yok. (6) Hukuk sistemini siyasal muhaliflerine karşı kullanıyor. (7) Yabancı ülkelerdeki otokratik yöneticilere hayranlık duyuyor. (8) Yönetimde şeffaflığa izin vermiyor. (9) Kamu görevlilerinin çıkarlarıyla kamu çıkarı arasında ayrım yapmıyor. (10) Doğru söylemeye asgari bir sadakati yok. ("Trump and the threat to democracy," Harvard Law School Democrats, December 10, 2019.)

Trump'ın dünyaya verdiği ikinci ders, başkanlık sisteminin bilinen zaaflarını büsbütün gözler önüne sermesi. Bilindiği gibi liberal demokrasilerde üç tür hükümet sistemi var: Yürütmenin yasamanın içinden çıktığı parlamenter sistem (beşiği Birleşik Krallık); tek kişilik yürütmenin genel oyla belirlendiği başkanlık sistemi (beşiği ABD) ve yürütme gücünün genel oyla seçilen başkan ile yasama organınca seçilen başbakan arasında paylaşıldığı yarı – başkanlık sistemi (beşiği Fransa). Bu hükümet sistemlerinin hiçbiri kusursuz değil; her birinin diğerlerine nazaran avantajları ve dezavantajları mevcut. Başkanlık sisteminin en büyük dezavantajı, bir şarlatanın elinde kolaylıkla bir tek-adam yönetimine, otoriter bir rejime doğru gidebilecek olması. Bunun dünyada görülen çeşitli örnekleri hakkında geniş bir siyaset bilimi yazını mevcut.

ABD'deki başkanlık sistemi gibi demokrasinin otoriter bir kişi yönetimine dönüşmesini önlemeye yönelik denge ve denetim mekanizmalarının mevcut olduğu bir anayasal rejimde bile, yalan üstüne yalan söyleyebilen Trump, liberal demokrasiyle bağdaşmayan kararlar almayı sürdürüyor. Biz ise, bağımsız yargı ve özgür basın gibi denge ve denetim mekanizmalarının bulunmadığı türden, "yerli ve milli" başkanlık sisteminde rejimin otoriter tek – adam yönetimi haline geldiğini yaşayarak öğrendik.

ABD'de Trump başkanlığının dünyaya verdiği üçüncü ders ise, dünyayı tek bir köye indirgemekte olan globalleşmenin sonuçları. Malum Trump, bütün dünyanın gözleri önünde, dezenfektan içmenin ya da vücuda zerkedilmesinin koronavirüse karşı etkili bir korunma yöntemi olabileceğini söyledi. (Şimdi tevil etmeye çalışıyor.) Buyrun, söylediklerinin sadece Türkiye'deki sonucu: Tekirdağ'ın Çerkezköy ilçesi Cumhuriyet Mahallesi'nde yaşayan Barış Çimen (45), koronavirüsten korunmak amacıyla etil alkol ile dezenfektan içti. Mide bulantısı şikâyetiyle hastaneye kaldırılan Çimen tedavi altına alındıysa da kurtarılamadı. (Gazeteler, 26.4.2020)

Trump için ne demeli? Atalarımızın dediği gibi, "Bir musibet bin nasihatten evlâdır.”