Trump’ın gündüz düşleri: Hayaller Riviera Gerçekler Orta Doğu

Trump’ın olası Filistin’i işgal planı, hem uluslararası hukuka hem bölgesel dengelere hem de ABD’nin iç muhalefetine çarparak geri dönecektir. Filistin halkıysa mutlaka direnecektir

ASLIHAN GENÇAY

11.02.2025

Neredeyse bir nükleer füzeye benzeyen Trump, yine ortalığı birbirine kattı. Bu defaki bombası, Filistin’e yönelikti.

5 Şubat’ta Beyaz Saray’da İsrail başbakanı Netanyahu’yla görüşen Trump, ortak yaptıkları basın açıklamasında tüm dünyayı yine hayretler içinde bıraktı. Trump, ABD’nin Gazze Şeridi’ni devralarak uzun vadeli şekilde sahip olacağını ve gerekmesi halinde buraya Amerikan askerlerinin konuşlandırılabileceğini söyledi.

Trump’a göre Filistin boşaltılmalı ve ABD orayı tekrar inşa etmeliydi. ABD, Filistin’i bir riviera haline getirecekti. Bu inşa planı yıllarca sürecek ve dünyanın gözde beldelerinden biri haline gelecekti Filistin, Dubai gibi. Bu arada ‘önemsiz’ bir ayrıntı olarak 1,8 milyon Filistinli, Mısır ve Ürdün’e gönderilecekti. Hatta Suudi Arabistan, Filistin konusunu önemsemiyordu ve bu planı desteklerdi. Trump’ın açıklamaları karşısında Netanyahu dahi şaşırmış, gazeteciler soru sorduğunda onları Trump’a yönlendirmişti.

Bu açıklamanın üzerine tepkiler çığ gibi büyüdü. Önce Suudi Arabistan, yaptığı resmî açıklamayla; iki devletli çözüm olmadan İsrail’le siyasi ilişki kurmayacaklarını ve Trump’ın dediği gibi Filistin konusuna duyarsız olmadıklarını duyurdu. Ardından Mısır ve Ürdün liderleri, bu planı kabul etmediklerini, ülkelerine Filistinlileri kabul etmeyeceklerini açıkladılar. Hamas, etnik bir saldırı karşısında direneceklerini belirtirken, Filistin yönetimi de bu plana şiddetle karşı çıktı.

Fakat Trump durmadı. Dün Fox News’e verdiği röportajda, planının arkasında olduğunu ve plan dahilinde Filistinlilerin Gazze’ye geri dönme hakkına sahip olmayacaklarını söyledi.

Ürdün ve Mısır’ın Filistinlileri ülkelerine almak istememesine ilişkin ise “Ürdün ile bir anlaşma sağlayabileceğimi düşünüyorum. Mısır ile de bir anlaşma sağlayabileceğimi düşünüyorum. Kendilerine her yıl milyarlarca dolar veriyoruz” diyerek bu ülkeleri satın alabileceğini ima etti.

Hatırlarsak, Trump’ın damadı Kushner da geçen sene Harvard Üniversitesi’nde verdiği bir mülakatta, deniz kıyısındaki mülklerin çok değerli olabileceğini ve İsrail’in, Filistinlileri bölgeden zorla çıkarması gerektiğini, söylemişti. Yani aslında bu planın sahibi Trump değil, damadı ve Yahudi lobisi gibi görünüyor.

Peki, dünyaya kapitalist emlakçılar olarak bakanlar, bu isteklerine ulaşırlar mı, uluslararası hukuk ve bölgesel dengeler bu plana uygun mu?

ABD, Filistin’i işgal edebilir mi?

ABD’nin Filistin topraklarına müdahale ederek işgal etmesi senaryosu, pek olası görünmüyor.

Kabul etmek gerekir ki ABD, askerî alanda dünyadaki en güçlü devletlerden biri. Bu anlamda, teknik ve lojistik açıdan müdahale yeteneği elbette var. Lakin askerî gücün varlığı, bir ülkenin başka bir toprak parçasını işgal edebileceği anlamına gelmez.

ABD’nin uluslararası arenadaki itibarı, müttefikleriyle ilişkileri ve bölgedeki mevcut dengeler göz önüne alındığında, bir müdahale girişimi, hem ABD iç politikasında hem de dış politikada büyük tepkilerle karşılaşacaktır. Bölgesel ittifaklar, uluslararası kamuoyu ve hatta ABD içindeki siyasi muhalefet, böyle bir hamleyi zorlaştıracak önemli unsurlar.

Bölgesel istikrarsızlık yaratılır

ABD’nin Filistin topraklarına müdahalesi, bölgedeki statükoyu da değiştireceğinden, Ürdün ve Mısır başta olmak üzere komşu ülkeler, ciddi güvenlik endişeleri yaşayacaktır. Bu durum, Orta Doğu’daki mevcut çatışma ve gerilimleri daha da alevlendirir.

Olası işgali, uluslararası toplum da onaylamayacaktır. BM, Avrupa Birliği ve diğer bölgesel güçler, samimiyetsiz ve ikiyüzlü politikalarına rağmen, ABD’nin böylesi bir hamlesine tepki göstermek zorunda kalacaktır.

Hele ki Trump’ın, Ukrayna ve Filistin’deki savaşı bitirme vaatleri düşünüldüğünde bir işgal hamlesi, kendi politikalarıyla ters düşmeyi de beraberinde getirecek, iç politikada savaş ve işgal için Filistin’e ABD askerlerinin gönderilmesini onaylamayan bir muhalefet oluşacaktır.

Uzun vadeli çatışmalar kaçınılmaz

Tabii işgal, sadece kısa vadeli askerî çatışmalar yaratmaz. Geçmişte, Irak ve Afganistan işgalleri döneminde yaşandığı gibi uzun süreli bir direnişe veya gerilla savaşına da zemin hazırlar. Bu da hem bölgedeki insani durumu kötüleştirir hem de ABD’nin uzun vadeli askerî ve siyasi kaynaklarını olumsuz etkiler.

Zaten ABD, Irak ve Afganistan işgallerinden çıkardığı derslerle böylesi bir dış politikayı benimsemiyor, yerel güçleri eğitip donatmayı tercih ediyordu. İşgal girişimi, köklü bir politika değişikliği demek olur ki bu da şimdilik pek olası görünmüyor.

Uluslararası hukuka uygun mu?

Bugünün uluslararası hukukunda en büyük önem, devletlerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne atfediliyor. Mesela BM Şartı ve uluslararası anlaşmalar, kuvvet kullanarak bir ülkenin toprak bütünlüğünü ihlal etmeyi yasaklar. Dolayısıyla, ABD’nin başka bir ülkenin topraklarına işgal amacıyla müdahale etmesi, uluslararası hukuka elbette ki aykırıdır.

Herhangi bir askerî müdahale veya işgal girişimi, BM Güvenlik Konseyi’nin açık onayı olmadan uluslararası hukuk çerçevesinde meşruiyet kazanamaz. ABD işgale kalkışırsa, uluslararası toplumun büyük bir bölümü bu eylemi hukuken kabul edilmez bulacaktır.

Ayrıca işgal altındaki topraklarda sivillerin korunması, insani yardıma erişim gibi konular da uluslararası insancıl hukuk kapsamına girer. Olası bir işgalde bu normların ihlali, ABD’nin eylemlerinin daha ciddi tepkiler almasına yol açar.

Yani kısaca ABD’nin Filistin topraklarını işgal etme olasılığı, askerî kapasitesinin buna uygun olmasına rağmen siyasi, diplomatik ve hukuki engellere takılacaktır. Bölgedeki hassas denge de göz önüne alındığında, Trump’ın ifadesi, somut bir politika beyanından ziyade, ajitatif bir söylem de olabilir. Zira ABD’nin bir işgal girişimi, her açıdan büyük bir maliyetle sonuçlanır ve Trump’ın kabinesinin bunu bilmemesinin olanağı yok. Dolayısıyla hayalleri riviera olsa da gerçeklerin Orta Doğu olduğunu Trump’a mutlaka hatırlatacaklardır.

Peki, daha göreve geleli bir ay dahi olmadan bu kadar boş ve provokatif konuşan bir adamla dünya halkları ne yapacak, orası meçhul. Önce Panama’yı alacağını söyledi, sonra Kanada’yı eyalet yapmak istedi, şimdi de Filistin’i riviera yapma düşü kuruyor.

Bu konuda hayranları ve yandaşları Elon Musk’ı, dikkat çekmek için ne yapacağını şaşırmış, Hitler hayranı Kanye West’i Trump’a “akıl vermeleri” için göreve davet etmekten başka çare yok anlaşılan!

Uluslararası Af Örgütü’nün Filistin raporu

Şimdi biraz da gerçeklerden bahsedelim: Uluslararası Af Örgütü, 5 Aralık’ta önemli bir rapor yayınladı. Raporda; İsrail’in işgal altındaki Gazze Şeridi’nde Filistinlilere soykırım uyguladığı ve uygulamaya devam ettiği sonucuna varmak için yeterli dayanak olduğu açıkça belirtildi.

Rapor, İsrail’in 7 Ekim 2023’ten Temmuz 2024 başına kadar geçen dokuz aydan uzun bir süre içinde Gazze’de işlediği ihlalleri ayrıntılarıyla ele alıyordu. Uluslararası Af Örgütü, saldırılardan zarar gören Filistinlilerin, tanıkların, Gazze’deki yerel yetkililerin ve sağlık çalışanlarının da aralarında bulunduğu 212 kişiyle görüşmeler gerçekleştirmiş, saha çalışması yürütmüş, uydu görüntüleri de dahil geniş kapsamlı görsel ve dijital kanıtları inceledikten sonra bu raporu hazırlamıştı. Ayrıca, İsrail hükümeti ve ordusundan üst düzey yetkililerin ve İsrailli resmî kuruluşların açıklamalarını analiz ettiklerini de belirtiyorlardı.

Örgüt, 7 Ekim 2023 ile 20 Nisan 2024 tarihleri arasında, 141’i çocuk en az 334 sivilin öldürülmesine, yüzlerce sivilin ise yaralanmasına yol açan 15 hava saldırısı hakkında yürüttüğü araştırmaların sonuçlarını değerlendirerek, Gazze’de Filistinlilerin öldürülmesini, ağır ruhsal ve bedensel hasara maruz bırakılmasını içeren soykırım eylemlerini belgelemiş, kamuoyuna sunmuştu.

“İnsan Değilmiş Gibi Hissediyorsun: İsrail’in Gazze’de Filistinlilere Yönelik Soykırımı başlıklı rapor, İsrail’in, 7 Ekim 2023’te Hamas önderliğinde İsrail’in güneyine gerçekleştirilen saldırıların ardından başlattığı askerî saldırı sırasında, Gazze’de nasıl kural tanımadan, devamlı olarak ve tam bir cezasızlıkla Filistinlilere yönelik cehennem ve yıkım yarattığını aktarıyordu.

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard ise yaptığı açıklamada; “Raporumuz, İsrail’in, Gazze’de Filistinlileri yok etmeye yönelik özel niyetle Soykırım Sözleşmesi uyarınca yasaklanmış eylemleri gerçekleştirdiğini göstermektedir. Bu eylemler öldürmeyi, Gazze’deki Filistinlilerde ciddi bedensel veya ruhsal hasara yol açmayı ve onları kasten fiziksel varlıklarını ortadan kaldıracak şekilde hesaplanmış yaşam koşullarına maruz bırakmayı içermektedir. İsrail aylarca Gazze’deki Filistinlilere insan hakları ve onuruna layık olmayan insanlık dışı bir grup gibi davranarak, Filistinlilerin fiziksel varlığını ortadan kaldırma niyetini ortaya koydu” diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyordu:

“Kahredici bulgularımız, uluslararası toplumu alarma geçirmelidir. Bu bir soykırımdır. Derhal durdurulmalıdır. Bu eylemlerin gerçekleştirildiği, önceden var olan mülksüzleştirme, apartheid ve hukuksuz askerî işgal bağlamı göz önüne alındığında, akla yatkın tek bir sonuca ulaşabiliriz: İsrail’in niyeti, Gazze’deki Filistinlilerin fiziksel varlığına son vermektir.”

İnsan değilmiş gibi hissediyorsun

Rapora göre; acımasız askerî saldırıda, 7 Ekim 2024 tarihi itibarıyla, çoğu doğrudan veya kasten gelişigüzel saldırılarda olmak üzere 13 bin 300’den fazlası çocuk 42 binden fazla Filistinli öldürüldü, 97 binden fazlası yaralandı. Saldırılar, genellikle birden fazla kuşaktan insanların oluşturduğu aileleri tamamen yok etti ve emsalsiz bir tahribat yarattı.

Uzmanlar bu tahribatın, 21. yüzyıldaki diğer herhangi bir çatışmada görülmemiş boyutlarda ve hızda meydana geldiğini, şehirleri topyekûn yıkıma uğrattığını, kritik altyapıyı, tarım arazilerini, kültürel ve dinî mekanları ortadan kaldırdığını belirtiyordu. Böylelikle, Gazze’nin geniş bölgeleri yaşanmaz hale getirildi. İsrail Gazze’de yetersiz beslenme, açlık ve hastalıkların damga vurduğu yaşam koşulları oluşturdu ve Filistinlileri ağır, hesaplanmış bir ölümle karşı karşıya getirdi. Aynı zamanda, yüzlerce Gazzeli Filistinliyi hücre hapsi, işkence ve diğer türde kötü muameleye maruz bıraktı.

Mart 2024’te ailesiyle birlikte Gazze şehir merkezinden kaçan ve Mayıs 2024’te bir kez daha yerinden edilen Muhammed, korkunç koşullarda verdikleri yaşam mücadelesini raporun satırlarında şöyle anlatmıştı:

“Burada, Deyr El Balah’ta kıyamet kopmuş gibi… Çocuklarını böceklerden ve sıcaktan koruman gerekiyor ve temiz su yok, tuvalet yok, bir yandan da bombardıman hiç durmuyor. Burada insan değilmiş gibi hissediyorsun.”

Evet, ateşkes öncesi yayınlanan bu raporda çok fazla korkunç ve gerçek detay mevcut.

Şimdi İsrail’in yarım bıraktığını, Trump mı bitirmeye çalışacak?

Unutulmamalı ki bu defa uluslararası toplum aynı utancı yaşatmayacak ve Filistin halkının yanında yer alacaktır. Ayrıca Filistinlilerin de kaybedecek bir şeyleri yoktur ve mutlaka direneceklerdir.