Turgut Özal solcu olsaydı…

Gerginlikten, kavgadan uzak, herkesi kucaklayan ve her soruna çözüm üreten yeni bir siyaset anlayışına ihtiyacı var

FİGEN A. ÇALIKUŞU

02.07.2019

Cumartesi günü seçim sonrası durumu tartışma olanağı veren Antalya İl Danışma Toplantısı vardı.

Makûl bir sırada konuşma olanağı olmayınca Türkiye genel siyaseti ile ilgili söyleyeceklerimi kâğıda dökmek istedim.

Türkiye’deki siyasal İslam faşizminin sonuna gelmekte olduğunu görüyoruz. Hukuk ve ekonominin çöktüğü, devletin felç edildiği bunalımlı bir dönem nasıl sonuçlanacak?

Türkiye siyasetinin en güncel konusunu bu soru oluşturuyor. Ankara’da farklı senaryolar üzerinden yürüyen bir hararetli süreç söz konusu. Sınırlandırılmış başkanlık, yarı başkanlık veya parlamenter demokrasi…

23 Nisan’da TBMM Genel Kurulu’nda yapılan özel oturumdaki konuşmasında demokratik parlamenter sisteme dönüş çağrısı yapan Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin siyasal sistemle ilgili talebini altı maddede özetlemişti.

Bu aranışların temel nedeni tabii yaşanmakta olan ve gittikçe her gün daha da ağırlaşan ekonomik kriz. Ülke ve siyaset böylesi bir kasırgadan toplumsal dokusunu çok ağır zedelemeden nasıl kurtulur? Bu da farklı senaryoların, görüşmelerin ve belki de görünmeyen pazarlıkların ana konusunu oluşturuyor. 

Bu kısa özet ardından bu ortamla da bağlantılı asıl meşguliyet soruma geliyorum. 

 

Demokrasiye nasıl döneceğiz? Bu süreci sıkıntısız nasıl başaracağız?

Yükselen bir umuda dönüşen partimiz Cumhuriyet Halk Partisi ne yapmalı, neler yapabiliriz?

Tabii bunun ilk ağızdaki cevabı çok kolay; ülkemizde gerçek bir demokratik cumhuriyetin tam kurul ve kurallarıyla yerleşik hâle gelmesi, partimiz Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar olması ve bu toplumsal güce erişmesi.

 

Ayrıca da bu istikametteki tüm muhalefet partilerinin daha da güçlenmesiyle olanaklı.

Tabii, Antalya’mız da dahil ülkemizin en büyük kentinin belediye başkanlıklarını kazanmamız umudumuzu artırdı, tazeledi, çoğalttı.

CHP için bu yolun adresinin koordinatlarını Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu son grup toplantısındaki konuşmasında verdi, kısaca anımsatayım:

"Türkiye'nin demokrasisini güçlendirmeye, yeni bir siyaset anlayışına ihtiyacı var. Gerginlikten, kavgadan uzak, herkesi kucaklayan ve her soruna çözüm üreten yeni bir siyaset anlayışına ihtiyacı var. 

CHP, artık sadece CHP'lilerin değil 82 milyonun partisidir.."  

"60 yıldır alamadığımız pek çok yerde yeni belediyeler aldık, kazandık. Dolayısıyla biz duvarı yıkmaya ve demokrasiyi güçlendirmeye çalışacağız. Her yerde cumhuriyet olabilir ama cumhuriyetin değeri demokrasi ile anlam kazanır.”

Nitekim bu tespit CHP’li olmayan gözlemciler tarafından teyit edilmektedir. Geçen gün muhafazakâr bir gazeteci şunları yazıyordu:

“24 Haziran 2018 Genel Seçiminde CHP’nin İstanbul oyu yüzde 26.45, Ankara oyu da 26.09’du.

31 Mart’ta Ankara’da Mansur Yavaş yüzde 50.93’le kazanırken İstanbul’da Ekrem İmamoğlu yüzde 48.79 aldı ve geçen pazar günü de yüzde 54 oyla seçildi. CHP’nin adayı, CHP’nin İstanbul oyunun iki katından fazlasını alabildi.

Rakamlar, CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun stratejisinin başarısını ve bu başarının tesadüfî olmadığını gösteriyor. “AK Parti çok hata yaptı, bu sonuçlar geçici” demek yanıltıcı olur. Daha önce de hatalar yapılmıştı ama tablo hiç böyle olmamıştı…

 

Kılıçdaroğlu partisinin içinden ve çevresel kanaat unsurlarından gelen itirazları göğüsleyerek risk almış ve neticeye ulaşmıştır.”

 

Ama daha gidecek yolumuz var.

Biz 82 milyonun partisi olmak için yeni siyaset anlayışını nasıl daha da somutlaştırırız, buna engel olan eksiklikleri ve zaafiyetleri nasıl gideririz, demokratik cumhuriyet hedefini toplumsal reçetelere nasıl yansıtırız? Bunu ev ödevi hâline nasıl getirmeliyiz?

Ve son sorum, bu yeni siyasetin Antalya boyutunda işlevsel hâle gelmesini, doğal müttefikimiz olan bu harika kentte hangi eski alışkanlıklardan uzaklaşıp yeni bir zihinsel tarz oluşturmalıyız?

Bu soruların doğru cevapları muhalefeti güçlendirir, CHP’yi de Türkiye’de iktidar, Antalya’da da birinci parti hâline getirir. Bundan eminim.

Yeter ki taze bir zihinle bunu hedefleyelim. Nitekim CHP’nin yeni bir Parti Programı Kurultay'ı hazırlığı yapıyor olması da bu açıdan çok sevindirici ve umut verici.

Eski kalıpları, siyasal ezberciliği silip atmak pek de kolay değil. Ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun büyük başarı sağladığı yeni dönem ve İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu’nun tavrı üzerinden bakınca kalıcı bir siyasal tavır ne olabilir ve bu nasıl pekişir diye sordum.

Acaba dedim Turgut  Özal solcu olsaydı, Alevi kardeşlerimize de daha sıcak baksaydı kuracağı parti nasıl bir terkip alırdı ?

Tabii bunu dünyada yeni siyasetin temel direğini değişen yeni orta sınıfların oluşturduğu bilinciyle de soruyorum.

Değişen bir çağda, kaygan sosyolojik bir zeminde, tepetaklak giden Türkiye’deyiz…

 

Çare ararken doğru soruları sormak doğru cevapları bulmak kolay değil.

Ancak inkâr edilemez bir başarı söz konusu ise 82 milyonun partisi olmayı hedefleyen bu yeni terkibin kalıcı ve kapsayıcı formülünü muhakkak bulmalıyız. Benim de bu yazıdaki çabam budur.