Veda ederken okuyucularınıza ne söyleyeceksiniz?

Baskıcı hükümetler tarihin kara sayfalarında eleştirilirken gazeteciler iktidara direnişleriyle anılır…

CEREN SÖZERİ

31.05.2015

Cumhuriyet gazetesinin MİT tırlarıyla Suriye’ye silah taşındığını ifşa eden haberinin ardından yandaş medyada kıyamet koptu. Hükümetten önce gazeteciler meslektaşlarını “vatan hainliği” ile suçlayarak tutuklanmaları gerektiğini söylediler. Kimileri şimdi değil seçimden sonra tutuklansınlar diye taktik bile verdi. Peşi sıra son zamanlarda sürekli ısıtılıp önümüze sunulan Guardian’ın Edward Snowden’ın ABD Ulusal Güvenlik Kurumu NSA’in gizli dinleme ve izleme faaliyetlerinin ifşasından örnekler verildi. Bu dezenformasyon bir süredir devam ediyor, bazı gazeteciler ısrarla Guardian’ın yayınlamış olduğu bu belgeler nedeniyle Britanya Hükümeti tarafından kapatıldığını “dünyada da işler böyle yürüyor” minvalinde iddia ediyor. Oysa geçtiğimiz günlerde okuyucularına bir veda yazısı yazan Guardian’ın 20 yıllık genel yayın yönetmeni Alan Rusbridger yaptıkları yayını başarı hanelerine sayarken bu yayın sebebiyle almış oldukları Pulitzer Ödülü ile de gurur duyduklarını ifade etti.

Yandaş gazeteciler bir yerde haklı, evet Britanya ve ABD Hükümetleri gerçekten Guardian gazetesini ve çalışanlarını düşman ilan etti. Belgeleri yayına hazırlayan Guardian muhabiri Glenn Greenwald istihbarat örgütlerinin hedefi haline geldi, partneri gözaltına alındı ve terörist muamelesi gördü ancak vazgeçmediler, direnmeye de devam ediyorlar. Bu olay nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dile getirilen “kapatıldıkları” iddiası ise tamamen gerçek dışı. Doğru olan baskı uygulayan hükümetlerin pek çok gazetecilik örgütü tarafından kınandıkları ve bu haberler sonrasında ABD Başkanı Obama’nın her ne kadar ifşadan hoşnut olmadığını ifade etse de bu tartışmadan memnuniyet duyduğunu ifade etmesi ve eleştirilerin dikkate alınarak dinlemelere sınır getirileceğinin açıklanması. NSA’in uygulamalarının savunulacak bir tarafı olmadığı gibi sonrasında atılan küçük adımların övülmesinin de gereği yok. Ancak bunlar üzerine kurulan dezenformasyonun açığa çıkarılması gerekiyor, bazı gazeteciler ya İngilizce bilmiyor ya da okuduklarını anlamak işlerine gelmiyor.
Gazetecileri sonlarının Julian Assange, Chelsea Manning ya da Edward Snowden gibi olacağı ile tehdit etmek de bir işe yaramaz. Hukuk ve tarih profesörü Eben Moglen’in de dediği gibi Snowden demokrasiyi koruma çabalarını cesaretle ilerleten bir kahraman ama NSA’in yasadışı dinlemelerinden 2004’te haberdar olduğu halde yayınlamayan gazeteler başarısız ve bunlar artık açığa çıktığına göre şimdiden sonrası bizim sorumluluğumuz. Ya kamu yararına yapılan gazeteciliğe, basın özgürlüğüne sahip çıkacağız ya da tarihte suça ortak olanlar safında yer alacağız.

Cumhuriyet’in haberine karşı açılan soruşturmaya gelince pek çok gazeteci örgütü açıklamalarında ifade etmiş oldukları gibi bu gazetecileri yıldırmaya yönelik bir girişim ve kabul edilemez. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde ifade edildiği gibi “gazetecinin halka karşı sorumluluğu, başta işverenine ve kamu otoritelerine karşı olmak üzere, öteki tüm sorumluluklardan önce gelir” ve “gazeteci, devleti yönetenlerin belirlediği ulusal ve uluslararası politikalar konularında önyargılara değil, halkın haber alma hakkına dayanır. Onu mesleğin temel ilkeleri ve özgürlükçü demokrasi kaygıları yönlendirir.”

Gazetecinin görevi dünyanın her yerinde kamu yararı için çalışmaktır hükümetlerin çıkarı için değil. Sorumluluğu ise doğruluğundan emin olduğu bilgileri yayınlamak, elde ettiği bilgiler içinde özel yaşamın konusuna girebilecek kamu yararı içermeyen kısımları ayıklamak. Rusbridger daha önce bu elemeyi titizlikle yapmış olduklarını ifade etmişti yine de veda yazısında 20 yıldır baskılara direnirken zaman zaman hata da yaptıklarını söylüyor. Tek başına tüm sorumluluğu ve gücü üstlenmenin yanlışlığının farkına vardığını da ekliyor. Bazı genel yayın yönetmenleri gibi ben olmazsam direnemezdik demiyor mesela…

Son kertede baskı uygulayan hükümetler tarihin kara sayfalarında eleştirilirken gazeteciler iktidara direnişleriyle anılır, ödülleriyle hatırlanır ve böyle günü gelince onurlu bir şekilde okuyucularına yaptıklarının hesabını vererek veda eder. Hükümetlere “gazetecilik yapıyormuş gibi” yandaşlık edenlerse… İşte onların hiçbir şekilde veda edebileceklerini ya da hatırlanacaklarını sanmıyorum.