Fotoğraf: Gazze, 16 Ekim 2023. (Gazeteci Motaz Azaiza)

Yazar Fehim Taştekin: İsrail’in arzusu, Filistinlisiz Gazze

“ABD, İsrail’e, Orta Doğu’da onu yoracak büyük bir işin içerisine girmemesini söylüyor. Kara harekâtının gecikmesi, bundan dolayı.”

ASLIHAN GENÇAY

23.10.2023

7 Ekim’den bu yana Filistin, dünyanın gözü önünde bir cehennemi yaşıyor. Hamas’ın 7 Ekim’de yaptığı kabul edilemez vahşilikte saldırının ardından İsrail; hastane, kilise, cami, okul, mülteci kampı demeden, tüm gücüyle bombalar yağdırmaya başladı Gazzelilerin üzerine.

Bu korkunç ve orantısız saldırı, neredeyse bir soykırıma, toplu katliama dönmüş durumda. Kuzeyi boşaltın güneye gidin, dediği Gazzelileri güneyde de öldürmeye devam eden İsrail, sırtını iki uçak gemisini Akdeniz’e gönderen ABD yönetimine ve Avrupa ülkelerinin hükümetlerine dayamış durumda. Filistin içinse, Karadeniz’deki hipersonik füzelerinden bahseden Rusya’yla birlikte Çin ve İran çıktı sahneye. Uluslararası toplum ve insan hakları kuruluşları, İsrail’in vahşeti karşısında cılız sesler çıkarırken, ateşkes ve barış, dünya liderleri tarafından dillendirilmiyor henüz.

Hâl böyleyken bu korkunç ve can yakan tablonun tüm parçalarını, İsrail’in planını, bölge ülkelerinin tutumunu, ABD ve Rusya’nın hesaplarını ve kara harekâtı olasılığını, yıllardır Orta Doğu, Filistin ve İsrail konularında uzmanlaşmış gazeteci yazar Fehim Taştekin’le enine boyuna konuştuk. Süreci, Taştekin’in verdiği önemli bilgilerle takip etmekte ve olasılıklara hazırlıklı olmakta fayda var.

Hamas’ın 7 Ekim saldırısından sonra, bu saldırının İsrail’in önünü açmak için yapıldığını söyleyenler, düşünenler de oldu. Hamas neden bu saldırıyı yaptı?

Komplo teorilerine katılmıyorum. Kendini işgale karşı bir direniş hareketi olarak konumlandırıyor Hamas ve bu eşyanın tabiatında var. 2020’den bu yana Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te Filistinliler üzerinde devam eden bir baskı mevcut. Bu sene, 7 Ekim öncesine kadar Batı Şeria’da 172 Filistinli öldürüldü. Filistinliler, birkaç yıl şu konsepti tartıştı; “Bundan sonra Batı Şeria ve Gazze ayrışması olmayacak. Bütün cepheler birleşmeli.” ve bir strateji olarak benimsediler. 2021’de Gazze’den başlayan roket salvoları, Doğu Kudüs’teki Yahudi yerleşimcilerin, Filistinlilere estirdiği terör nedeniyle yapılmıştı. Şimdiki konseptleri; savaşı İsrail’e taşımak ve birbirine bağlı cephelerin oluşması. Abraham Anlaşmaları’nı da eklemek lâzım. Filistinliler, bu anlaşmaya Suudi Arabistan’ın dahil olmasını istemiyor. Bu da 7 Ekim hamlesinin ardındaki itici faktörlerdendi. Bakış açıları: “Gazze’de ablukayı sürdürmeye devam ederse, İsrail’in de ödeyeceği bir bedel var.”

“Zaten Hep Bedel Ödüyorduk”

Filistinliler, bu saldırıya şiddetli bir yanıt geleceğini bekliyorlar mıydı?

İsrail’in altında kalmayacağını, şiddetli bir yanıt vereceğini Gazze’deki her Filistinli bilir. Gazze’deki insanlarla konuştuğumda; “Zaten hep bedel ödüyorduk, yine ödeyeceğiz. Dünden farkı yok.” diyorlar. Hamas, Hizbullah’ın yaptığı gibi, çatışmanın kurallarını ben de belirlerim, demek istedi.

İsrail bir nevi krizi fırsata mı çevirdi?

Evet, ama Filistinliler bunu öngörüyorlardı. Mevcut statükoyu çok ağır bedeller karşılığında yarmak istediler.

Hamas’ın saldırısına yanıt vermek dışında, neyi hedefliyor İsrail?

İsrail, sadece Hamas’ı yok etmeyi değil, Gazze’yi küçültmeyi de istiyor. Nüfusun en az yarısını atarak, kuzeyi fiilen insansız bir askeri bölgeye dönüştürecek. Şu anda tampon bölgenin ardında bulunan tarım alanlarının kullanımını, imkânsız kılan bir güvenlik şeridi var. Kuş bile yaklaşsa otomatik tüfekle taranıyor. Muhtemelen bu alanı genişletecek ve kuzeyde geniş bir insansız bölge yaratacaklar. Kara harekâtıyla tampon bölgeyi olabildiğince genişletip, Filistinlilerin asla dönemeyeceği şekle getirebilirler. İnsanları, Refah, Han Yunus gibi Mısır sınırına yakın yerlere itecek ve kendilerince sorunu sınırlayacaklar.  Arzu ettikleri, Filistinlisiz bir Gazze.

“Gazzeliler Mısır’a, Batı Şeria’dakiler Ürdün’e”

İsrail’in saldırılarında, ABD’nin rolü nedir sizce?

İsrail, saldırı planlamasını kendisi yapar çünkü emindir ki ABD her koşulda onu destekler. İsrail’in sert yanıtı, yeni cephelerin açılmasına neden olabilir. Zaten Hizbullah, Lübnan sınırında İsrail’i oyalayacak bir cephe açacağını, söylemeye başladı. ABD ise kendine, savaşın Gazze dışına taşmasını önleme misyonu biçti. Ayrıca askeri yardımları ve politik desteği var. ABD’nin, İsrail’in planına yüzde yüz destek vermediğini görüyoruz.

İsrail’in Gazze’deki Filistinlileri Mısır’a, Sina Çölü’ne sürme planını mı desteklemiyor, yoksa şiddetli saldırılarını mı?

Sina Çölü planını, önce Mısır’a kabul ettirmek lâzım. ABD, İsrail’e, Orta Doğu’da onu yoracak büyük bir işin içine girmemesini ve dikkatli olmasını söylüyor. Kara harekâtının gecikmesi, biraz da bundan dolayı. ABD; Lübnan ve Suriye’de cepheler açılırsa, müdahale edeceğini söylüyor. Irak’ta, Yemen’de, Suriye’de hareketlilikler oldu ve ABD üsleri hedef alındı. Bu da, ABD’nin İsrail’e olan desteğine, karşı tarafın bir yanıtı diye okunabilir. ABD, hem Ürdün hem de Mısır’la görüşüyor. Konuşulan konulardan biri, sivillerin güvenli şekilde çıkarılması. Bu, göçertme siyasetinin diplomatik dille ifade edilmesidir. İsrail, Mısır’a, Gazze’yi Sina Çölü’ne sürmeyi, karşılığında da Necef Çölü’nden toprak vermeyi teklif ediyor.

Peki, Batı Şeria’daki Filistinlileri ne yapacaklar?

Gazzelileri Mısır’ın, Batı Şeria’yı da Ürdün’ün sırtına yıkmak istiyorlar. Bu teklifi, Abdünnasır’a, Sedat’a, Mübarek’e de yapmışlardı. Şimdi Sisi’ye sunuyorlar.

“Mısır ve Ürdün, Planı Kabul Etmiyor”

Mısır ve Ürdün, bu planı neden kabul etmiyor?

Sisi, bunu yapmak Filistin sorununu benim sorunuma dönüştürür, dedi. İsrail’e saldırılar Mısır topraklarından yapılabilir. Mısır, sorunun parçasına dönüşmek istemiyor ve resmî tutumunu bu şekilde belirliyor. Mısır’a, borçlarının silinmesinin teklif edildiğine dair de iddialar var ki doğru olma ihtimali yüksek.

Tehdit ve teşvik yoksa Mısır bunu kabul etmez. Mısır’ın önemli bir sorunu da Müslüman Kardeşler. Hamas, Müslüman Kardeşler’in uzantısı. Silahlı ve eğitimli olan Filistinli Müslüman Kardeşler, Mısır’a giderse, Mısırlı Müslüman Kardeşleri de dönüştürebilir. Bu, Mısır siyaseti açısından çok tehlikeli bir senaryo.

Ürdün, neden bu plana karşı?

Filistin meselesi, Ürdün’ü siyaseten yok edecek bir bomba. Mesele, Batı Şeria değil. Ürdün nüfusunun yüzde 70’i Filistin kökenli. Ticareti Filistinli nüfusa bırakarak, hassas bir denge kurdular ve yıllardır buna dikkat ediyorlar. Ürdün’e bir mülteci akışı, siyasi denklemi değiştirebilir ve kraliyet açısından tehlikeli sonuçlara yol açar. Ayrıca Mısır için geçerli olan, Ürdün için de geçerli. 1970’te FKÖ, İsrail’e karşı savaşını Ürdün’den yönetmek istemiş, çatışmalar çıkmıştı. FKÖ’yü Ürdün’den kovdular ve FKÖ, Lübnan’a gitti.  Ürdün, bu tecrübeye sahip ve sorunun Ürdün’e çekilmesini, siyasi geleceği açısından tehlikeli buluyor. 1994’teki barıştan sonra, İsrail’le yeni bir çatışma istemiyor.

“Kara harekâtı, yeni cepheler doğurur”

İsrail’in bir kara harekâtı başlatması olası mı?

İsrail, 2014 veya 2021’de yaptığından farklı olarak, coğrafyada siyasi ve demografik bir değişiklik hedefliyor. Kara harekâtı planlaması, bu hedefe göre uzadı. Detaylandırmaya çalışıyorlar.  Başladıklarında ciddi askeri kayıplar verebilirler ve bunu en aza indirecek bir planlama peşindeler.

Bir diğer konu, ABD’nin savaşın bölgeselleşmesini istememesi. Kara harekâtı, başka cephelerin açılma riskini artırdığından, bir kırmızı çizgi. ABD, emin olana kadar kara harekâtının başlamasını istemeyebilir. İran ve Hizbullah’ın üzerinde caydırıcılık oluşturmaya çalışacak. Ayrıca, İsrail’in bunlara yanıt verme gücü ve kapasitesini de görmek istiyor. İsrail ise ısrarla, eğer Gazze’ye girmezsek caydırıcılığımızı ve Orta Doğu’daki stratejik etkimizi kaybederiz, diyor. ABD, ince eleyip sık dokumak zorunda çünkü kendi de güç kullanmak durumunda kalabilir. Temkinliler ve İsrail’i üzmeyecek uyarılarda bulunuyorlar. Çevreyi daha güvenli kılmayı planlarken, rehineleri de düşünmek zorundalar.

Kara harekâtı başlarsa, bölgeye ve Türkiye’ye nasıl yansır?

Bölge, özellikle Suriye, ciddi anlamda karışırsa Türkiye bir şekilde müdahale edecektir. Kendi bölgesinde pozisyon almak zorunda kalacak. Suriye’deki operasyon alanlarını genişletmesi, ülke içindeki çatışma dinamiklerini de harekete geçirebilir. Tüm bunlar önemli riskler ama Türkiye, Filistin-İsrail çatışmasına doğrudan müdahil olmayacaktır.

Erdoğan, İsrail’le yakaladığı uyumu bozmak, 2009’a geri dönmek istemiyor. Hem ABD hem de İsrail’le ilişkileri, onun açısından önemli. Daha düşük tonda tepkiler veriyor ve bu, Erdoğan’ın sicili açısından son derece sıra dışı. Bu meselenin birebir yakacağı ülkeler; Lübnan, Mısır, Suriye ve Ürdün’dür. Özellikle Lübnan’ı nasıl bir gelecek bekliyor, öngörmek kolay değil.

Türkiye arabulucu olabilir mi?

Evet, istiyorlar ve yapabilirler ama Türkiye’nin arabuluculuk şansı, Mısır’ın çok gerisinde. Bölgede asıl arabulucu, Gazze’yle olan tarihî geçmişi ve konuya hâkimiyeti nedeniyle her zaman Mısır’dır. Ateşkese yakınlaşırsa İsrail de Mısır’ı tercih eder ama şu anda kimse ateşkesi konuşmuyor, ne Kahire zirvesi ne de Türkiye’nin girişimleri sonuç verdi.

ABD’nin tutumu önemli. Bir yerden sonra İsrail’e, “Bu kadar yeter. Artık ateşkes zamanı. Mısır arabuluculuğuyla bu işi çözün.” diyebilir ama o noktada değiller. Türkiye’nin rolü, insani yardım anlamında öne çıkabilir. BM platformlarında da meseleyi gündemleştirebilir.

“Çin de artık büyük oynuyor”

İsrail’in yanında ABD ve Avrupa hükümetleri, Filistin’in yanında ise Rusya, Çin, İran ve hatta Kuzey Kore görülüyor. Tablo bu mu?

ABD; Rusya’yı Ukrayna’da köşeye sıkıştırdı. ABD’nin Orta Doğu’yla meşgul olması, askerî ve siyasi kapasitesini oraya yönlendirmesi, Rusya’yı rahatlatır. Ruslar, eskiden beri Filistin meselesinde dengeliler ama şu dönmede ABD’yi de içine alan bölgesel bir çatıma, Rusya’yı rahatlatır.

Aynı şey Çin için de geçerli. Çin, bölgedeki etkinliğini artırmaya çalışıyor. Çin, eskiden bu çatışma alanlarında sessiz kalır, taraf tutmaz ve köşeli tavır almazdı ama şimdi büyük oynuyor. Bu da Türkiye’nin, Filistin meselesinde önemsediği bir konu. Çin’in öne çıkması ve bir denge oluşturacak olması, Türkiye’yi de heyecanlandırdı.

“Avrupa’da kırılmalar yaşandı”

Fransa’da Filistin’e destek amaçlı gösterilere yapılan müdahaleler ve Brüksel’deki terör saldırısı düşünüldüğünde, bu işin sonunda Avrupa ırkçılaşır ve İslamofobi güçlenir mi?

Avrupa’da mülteci meselesiyle başlayan sağcı bir yükseliş var ve bu devam ederek ırkçılaşıyor. IŞİD saldırıları, Fransa’yı derinden etkiledi ve siyaseti de şekillendirmeye devam ediyor. Şu anda sürekli bomba ihbarları yapılıyor ve çok sayıda kişi tutuklandı. Fransa’nın ciddi anlamda dert ettiği, Afrikalı ve Orta Doğulu bir nüfusu var. Bu konu, iç siyasette ve seçimlerde öne çıkıyor. Hamas’ın ilk saldırıları, Avrupa’yı ciddi anlamda çıkmaza sürükledi ve o yasaklar, içerdeki nüfusun tetiklenip radikal tepki göstermesi olasılığından kaynaklandı. Fransa, kısa süre önce ciddi bir isyanla çalkalandı. Filistin’in de benzer bir tetikleme riski var ve Avrupa bunu ciddiye alıyor.

Tabii İsrail’in yanıtı aşırı kanlı olunca, başka bir kırılma daha yaşandı. Müslüman olmayan Fransızlar da sokağa çıkıp, Filistin lehine gösteri yapıyor. Avrupa’nın diğer yerlerinde de, İsrail’in başta yakaladığı ivme, tersine çevrildi. Hastane ve kilisenin bombalanması, kamuoyunu etkiledi.

“Hamas’ın cihadizmi sınırlı”

Filistin’in haklı davasını savunmak için Hamas ve diğer cihatçı örgütleri desteklemek yerine, FHKC adını kullanmayı tercih ediyor Türkiye’deki solcu ve demokratlar. Bu konuda düşünceniz nedir?

Seküler, solcu direniş gücü FKÖ’nün; İsrail’le barışması ve Oslo Anlaşması’ndan sonra İsrail’in güvenliğini garantileyen pozisyona düşmesi, Filistin davasının alternatif güçlere kaymasına neden oldu. Sol hareketler, inanılmaz derecede yolsuzlaştılar. Bu kirlenme de Hamas ve İslami Cihad’ı öne çıkardı. Filistin meselesi, İslamcı güçlere kaldı ve bu İsrail’in işine geliyor.

Normal zamanlarda biz de çok tartışıyoruz fakat şu anda olayın dehşeti yaşanırken bu argümanı kullanmak, İsrail’in mazur görülmesine yarar. Hamas, tam bir Müslüman Kardeşler örgütü değil. Mısır ve Suriye’dekilerle aynı değiller. Hamas, IŞİD’i Gazze’ye sokmadı ve yapılanmasını bitirdi.

Mesela El Kaide’nin cihat anlayışı küreseldi, sınırları aşıyordu. Modern cihadizmde, bu kavram çok önemli. Suriye’deki cihadizm, Suriye’yle  sınırlı kalması koşuluyla ABD tarafından da desteklendi. Filistin’deki örgütlerin cihadi görüntüsü, İsrail’i hedef alıyor ve meselenin odağına, cihatçı bir söylemi koymuyorlar. Filistinli örgütleri, coğrafyanın diğer bölgelerindeki örgütlerle kıyaslarken dikkatli olmak zorundayız, bağlamları örtüşmüyor.

Şunu da unutmayalım; Hamas, 2006’da seçim kazandı. İsrail ve El Fetih, işbirliği içinde Hamas’a darbe yapmaya kalktı. Hamas, gücünü kullanarak Gazze’yi kontrol altına aldı ve FKÖ’yü kovdu. Kendisi de Batı Şeria’dan kovuldu. Şu anda bir seçim olsa, yine Hamas kazanır.

Hamas, Filistin’e özgürlük getirebilir mi peki?

Şu anda Hamas’ın herhangi bir yeri özgürleştirmesi ya da bağımsız Filistin sağlaması mümkün değil. Bu yüzden, Hamas gelirse şeriatı getirir, tartışması farazidir. Bölgenin kendi dinamikleri de var. Filistinliler, Arap dünyasındaki en eğitimli halk ve inanılmaz derecede dinamikler. Çatışma varken Hamas öne çıkar ve desteklerler ama barış sağlandığında Hamas dünyası, Filistinliler arasında büyük tereddüt yaratır.

FHKC ne durumda şu anda?

Fazla askeri güçleri yok. Farklı alanlarda, genellikle tıp alanında, hizmet bölümünde aktifler. Hamas’la nasıl yan yana geldiklerini merak edip sorduğumuzda ise;“Bugün hepimiz Hamas’lıyız” diyorlar.

“Niye bizi gerizekalı sanıyorsunuz?”

El Kassam Tugayları’nın basın açıklaması görselleri, Meksika’daki Zapatista’ların bir dönem çok popüler olan halkla ilişkiler tarzına da benziyor. Bu bir PR çalışması mı aynı zamanda?

Filistinli arkadaşlarla konuşurken biri, 7 Ekim’de yaşananlar için, “İsrail bu kadar gelişmiş bir güvenlik ağıyla bunu kaçıramaz, izin verdi.” dedi. Filistinli bir arkadaş da; “Niye bizi gerizekalı sanıyor, sürekli ağlak dolaşan, dilenen insanlar olarak görüyorsunuz?” cevabını verdi. Demek ki kendilerini geliştirmişler.

Filistin halkı, Gazze’de kalmak için ne kadar direnebilir sizce?

Çok zor tabii ama kaçacak yer de yok, direniyorlar. Şu anda, birkaç yıl daha direniriz, diyorlar. Filistinliler kolayca çekilmez ve tünellerle direnmeye devam ederler. Silah stokları ne durumda, bilmiyoruz. Kara harekâtı olursa, arkadan çevirme yapıp, şaşırtma taktikleriyle İsrail’i zora sokabilirler. Tüneller önemli bir konu ve toplam uzunlukları 400 km’yi geçiyor. Ciddi bir ağ var.

Halkın kayıpları, şimdiden 4 bini aştı ama kolay pes etmezler. İsrail zaten bitirebileceğine inansa, bir gün bile tereddüt etmez.

*Röportaj, 20 Ekim 2023’te yapıldı.