CAFER SOLGUN
Toplam 227 yazı.
Toplam 227 yazı.
Süreçle ilgili devlet adına konuşanlar sık sık “Pazarlık yok, müzakere yok” açıklamaları yapıyorlar. “Pazarlık” neyse de “müzakere” kavramından neden bu denli rahatsız olunuyor, tuhaf. Ama bu bir yana, insan düşünmeden edemiyor, “müzakere” olmaksızın yürütülen bir sürecin hedefinde barış inşa etmek var mıdır gerçekten?
Ağızlarına çağdaşlık, ilim, bilim gibi lafları pelesenk etmelerine, hatta bazıları “çağdaşlık” ne kelime, kendilerince “komünist” takılmalarına karşın, Dersim deyince “Saldır Co!” komutu almış gibi ayaklananlar var. Hâlâ var. Bazen bunlara nereden esiyorsa “Dersim değil Tunceli” diye tutturuyorlar
Bu bazısı “solcu”, bazısı “gazeteci”, bazısı entel-dantel görünümlü patolojik tiplerin gözünde Kürtler, AKP’ye karşı muhalefetin “kitlesi” olmalı. Kendi başına bir siyaseti, duruşu ve tavrı olmamalı. “Köprüyü” geçtikten sonra da bu zevat artık Kürtlere hak, hukuk adına ne lütfedecekse
O, Hasan Ocak’ı işkence ile katledip kimsesizler mezarlığında gizleyen katilleri ifşa eden ve varlığını “kayıplar için adalet!” mücadelesiyle özdeşleştiren yılmak, yorulmak bilmez bir adalet ve hakikat direnişçisi, “Bir Hasan kaybettim bin Hasan kazandım” diyendi
Siz bulunduğunuz makamın yüklediği sorumluluk gereği kendi alanınızla ilgili soru ve sorunlara üslubunuzu bozmadan cevap vermek, insanların endişe ve tedirginliğini gidermek, iddiaları objektif biçimde soruşturmak ve soruşturmanın sonuçlarını kamuoyuna açıklamakla mükellefsiniz. Bunu yapmak sizi sıkıyorsa o koltuktan kalkıp başka işlerle iştigal edeceksiniz
Bu adımları atmış olmak “barış oldu” demek değildir, “devlet, devletimiz oldu” demek de olmadığı gibi. Bu adımları atmış olmak, barış ve demokratik haklar için siyasi ve barışçıl mücadele araç ve imkânlarını esas almak demektir. Dolayısıyla durduk yere devlet “devletimiz” olmaz!
Kalıcı, nihai ve onurlu bir barış; iktidar koalisyonunun “terörsüz Türkiye” dedikleri durum; örgütün kendini feshetmesi, silahlarını teslim etmesi ve bunun karşılığında devletin de Öcalan’a “umut hakkı” tanıması demek değildir. Kaldı ki hala siyasi bir genel af ilan etmenin, onu da geçtim hasta mahpusları serbest bırakmanın lafını bile etmiyorlar
Bunların anladığı ve bugüne değin sistematik bir zor ve zorbalıkla dayattıkları birlik-beraberlik ideolojisi şu: Kürtler Kürt olmayacak, anadilde eğitim de dahil bir halk olmaktan ileri gelen hiçbir hakları olmayacak; Aleviler de Alevi olmayacak; “gayrimüslim” vatandaşlar yatıp kalkıp hâlâ yaşıyor olduklarına şükredecekler
Bir “gelecek” duygunuz ve duyarlılığınız varsa eğer, o duygu ve duyarlılığın timsalinin çocuklar olduğunu da bilirsiniz. Bu duygu ve duyarlılığı içimde hep canlı tutmaya gayret ettim. Her şey daha iyi olsun diye ise çabamızın özü ve özeti, bu gerçek ve çocuklar aklınızın bir köşesinde olmalı hep ve kalbinizin tabii ki…
İnsan sormadan edemiyor; bizim annelerimiz “kayıpları” için az mı mücadele etti? Az mı coplandı? Az mı yargılandı? Az mı feryat etti? İnsan hakları savunucuları az mı devletle karşı karşıya geldi? Kuşkusuz ki kıyaslamak doğru değil, hele ki “kayıplar” gibi bir insanlık suçu konusunda. Ama devletlerin tutumu pekâlâ kıyaslanabilir…
Savaş, acı, kan, gözyaşı, ölüm ve yıkım demektir. Savaşın ne olduğundan habersiz uydurukları kendi bunalımları ile baş başa bırakmak ve sahici bir barışın hala uzun soluklu bir demokrasi mücadelesi konusu olduğunu kavramak gerekir
1 Mayıs’ın özellikle yakın tarihimiz itibarıyla hikâyesi burada özetlediğimden daha kapsamlıdır. Sadece kısaca hatırlatmaya çalıştım. Bu hatırlatmanın meramı ise, demokrasi ve özgürlüklerin “bahşedilen” değil, “kazanılan” hakların öğrettiği bir kültür ve uygarlık düzeyi olmasıdır
İnternet sitemizde çerezler kullanılmaktadır. Çerezleri nasıl kullandığımız hakkında daha fazla bilgi için Çerez Politikamızı ziyaret edebilirsiniz.
Çerezler, internet sitemizin kullanımını ve işlevselliğini geliştirmenin yanı sıra performans ve analiz amaçlı olarak da kullanılmaktadır.