Yörüngeden çıkmış ülke ve seçim fırsatı…
HDP baraja takılırsa, ki bu risk bence henüz ortadan kalkmış gözükmüyor, o zaman tüm muhalefet meclis çoğunluğunu AKP’ye kaptırmış oluyor
20.06.2018
İleride siyasi tarihçiler bu dönem için bir tanım yapacak olurlarsa acaba ne derlerdi.
Onların ne diyeceğini bilemem de, ben içinden geçtiğimiz döneme “Seri Seçimler Dönemi” diyorum.
2015 yılından beri her yıl bir iki seçim, seçimsiz bir günümüz, ayımız ve yılımız kalmadı.
Anlaşılan o ki önümüzdeki yıllarda da bu seçim süreci devam edecek.
AKP sözcüleri daha şimdiden “seçimler kaybedilirse yeniden seçimlere gidilecek” diyorlar.
Bunu bir yandan seçmene “ver oyunu bize, git tatilini yap” diye söylüyorlarsa, diğer yandan seçmeni adeta tehdit ederek “bizden sonrası tufan” demeye getiriyorlar.
Bu “Seri Seçimler Dönemi” sürecek diye tahmin ediyorum dedim ya işte bunun nedenleriyle ilgili kaygı ve öngörülerimi paylaşmak istedim.
Bu dönem sürecek, çünkü Türkiye bir bütün olarak yörüngesinden çıkmış bir uzay aracı gibi ne yapacağı ve hangi yöne doğru gideceği bilinmez duruma düşürüldü.
Sorular muhtelif:
Örneğin, batı dünyası kurumlarına bağlı olan Türkiye bugün adeta bu kurumlarla çatışma içine girdi.
Ortadoğu politikasında iyi komşuluk ilişkileri üzerinden giden bölge siyasetinin yerini, bugün komşuların iç işlerine müdahale eden yeni bir tehdit unsuru aldı.
ABD ve Rusya ilişkilerinde, ABD ve AB ekseninden kaydı; tam bir orta yolcu kişiliksiz bir zemine, her tarafın güvenini kaybedecek bir şekle büründü.
Darbe ve OHÂL süreçleri planlı olarak Türkiye’yi yeni demokratik bir anayasa sürecinden uzaklaştırdı, bugünkü hukuksuzluk ve zorbalık rejimine sürükledi.
Ve bugün bölgede ve dünyada her alanda itibar kaybına uğramış ne yapacağı ve nereye gideceği belli olmayan bir ülke ortaya çıkarılmış durumda.
Türkiye bu durumdan daha çok seçim yaparak mı çıkar yoksa neyi seçeceğini bilerek mi çıkar?
Asıl soru bu bence…
Bu sorunun karşılığının bendeki yanıtı şöyle: Türkiye yeni bir siyasi, toplumsal ve ekonomik yörüngeye oturtulmalı ve bu seçimler bu hedef için araç olarak değerlendirilmeli.
24 Haziran seçimleri yeniden yeni bir yörüngeye Türkiye’yi oturtmak için hem önemli bir fırsat sunuyor ve hem de hayatî bir tehdit içeriyor.
İşin önce tehdit yanını biraz açalım.
Yeniden AKP’nin çoğunlukta olduğu bir meclis ve Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduğu bir Türkiye, öngörülemezliğin ve sürdürülebilir olmaktan uzak bir ülke olmanın olası tüm bedellerini ödemeye daha fazla açık duruma gelmiş olur.
Düşünsenize OHÂL devam ediyor. Uluslararası ilişkiler de güven kaybolmuş, ekonomi baş aşağı süratlenerek gidiyor. İçerde yasaklar tutuklamalar devam ediyor. Döviz sepeti daha da çıldırmış, patlamış. İşsizlik, yoksulluk almış başını gidiyor.
Önce Afrin, şimdi Münbiç; Suriye savaşının ortasına düşmüş debeleniyoruz. İflaslar, kepenk kapatmalar ve siftahsız dükkân kapatan esnaf… Gelecek umudunu ve güvenini kaybetmiş bir köhne ülke durumuna düşürülmüşüz.
Bu tablo bir hayal mahsulü değil, ucuz bir seçim propagandası değil, aksine eldeki tüm parametrelerin ortak yorumu ve çıkan sonucun kendisidir.
Kaldı ki bu sonuçları öngören kimi iş adamları ve akademisyenler ve çeşitli kesimlerden insanlar kendi ülkelerinden kendileri ve çocukları adına ümidini kestikleri için başka ülkeler kabarık sayılarda göç ediyorlar.
Şimdi…
24 Haziran seçiminin bir ayağında bu anlatmaya çalıştığım bir seçenek var.
Diğer ayağında ise muhalefet bloğu var.
Aslında bölünmüş bir muhalefet var dersek daha yerinde bir tanım yapmış oluruz.
HDP’ye muhalif olmasına rağmen bu blokta yer verilmedi. Büyük bir siyasi yanlış yapıldı.
Neyse şimdi muhalefet iki başlı oldu. Bir yanda CHP,İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti; diğer yanda ise HDP bulunuyor.
Millet İttifakını oluşturan partiler için % 10 seçim barajı sorunu yok, ancak HDP için var.
HDP baraja takılırsa, ki bu risk bence henüz ortadan kalkmış gözükmüyor, o zaman tüm muhalefet meclis çoğunluğunu AKP’ye kaptırmış oluyor.
İktidar adeta “seçimsiz seçim” stratejisi izleyerek, sonucu önceden belli olan bir seçim oyununu sahneye koymak istiyor.
Bunun için devletin tüm olanaklarını cepheye sürerek, HDP’yi barajda boğarak meclis çoğunluğunu ele geçirmek istiyor, hem de çok çok istiyor.
Diğer yandan ise Cumhurbaşkanlığı seçimini ilk tur kazanmak için şeytan dahil herkesle anlaşarak ve her türden hukuksuzlukları göze alarak elinden geleni ardına koymayacak bir yol izliyorlar.
Şimdi, Millet İttifakının seçimleri kazanması kadar hayatî bir durum da HDP’nin barajları aşarak meclise girmeyi başarmasıdır. Bu başarının elde edilmesi için HDP’ye destek vermek ve oy vermek bu seçimlerde tüm muhalif seçmenlerin sorumluluğunda bulunmaktadır.
Muhalefet seçimleri kazanırsa ne olur?
Ne olur, öncelikle Türkiye bugünkü gibi yörüngesinden çıkmış bir uzay aracı durumundan güvenilir, yaptıkları ve söyledikleri üzerinden öngörülebilir, sürdürülebilir bir normalleşmeye yüzünü dönmüş, umut veren bir ülke durumuna yeniden gelir.
Düşünün bir kere; OHÂL’in hemen kaldırıldığını, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğünün sağlanması için adımların atıldığını, gazetecilerin serbest bırakıldığını, basın üzerinde yasakların kalktığını, OHÂL sürecinde haksız yere işini kaybetmiş memurların işe iade edildiğini.. sadece bunların yapılması bile Türkiye’nin uluslararası alanda kötüleşmiş imajını değiştirmekle kalmaz, ekonomik parametrelerde bir iyileşme ve hareketlilik hemen kendini hissettirir.
Devam eden süreçte de, yeni demokratik bir anayasa girişiminin başlatılması, Kürt sorununun geçmiş çözüm süreçlerinden ders alarak yeniden ele alınması, Suriye ve bölge ülkeleriyle iyi komşuluk ilişkilerine yeniden dönüşün sağlanması, AB ilişkilerinde müzakere sürecinin karşılıklı canlandırılması gibi adımlar atılırsa bu Türkiye için yeni bir yörünge ve nereye gideceği belli olan bir kişilik kazandırır.
Herkes kazanır.