“Esat Oktay zihniyeti”

Yeni Yaşam “köpekli işkence”yi manşete taşırken, Cumhuriyet, dayanışma kampanyasında toplanan paraların nasıl “eridiğini” okuyucularıyla paylaştı.

29.06.2020

Yeni Yaşam gazetesinin manşetinde, “Esat Oktay zihniyeti” başlıklı haber yer aldı. Haberde şöyle denildi.

“Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Rojbin Çetin, geçtiğimi gün Diyarbakır’daki evinde yapılan baskında işkence edilerek gözaltına alındı. Çetin, polisin köpekli işkencesine maruz kaldı. Yaşadığı işkenceyi anlatan Çetin, “Kapıyı kırdılar. İçeriye köpeklerle girdiler ve köpekleri üzerime saldılar. Biri üst bacağımdan diğeri de öbür bacağımdan tuttu. Köpekler etimi koparıyordu. Bir taraftan silah dipçikleriyle, tekmelerle vuruyorlardı. Kafamı kaldırdıkça gözümü tekmelemeye başladılar. Dudağımı patlattılar. ‘Evin 5. katta olsaydı direkt oradan atlardın’ dediler. Üzerimdeki elbiseleri ve şalvarımı yırttılar’ dedi. İşkenceye sert tepki gelirken, Çetin’in avukatı, müvekkilinin işkence gördüğünü gösteren fotoğraflarını çektiği için ifadeye çağırıldı. İşkenceye sıfır tolerans diyen hükümet sessizliğini korurken, 3.9.2010’da Diyarbakır’da konuşan Tayyip Erdoğan, ‘Ah şu Diyarbakır Cezaevi’nin dili olsa da konuşsa, yaşananları anlatsa… Ah şu 5. koğuş dile gelip, o insanlık dışı işkenceleri söylese…’ demişti. Bülent Arınç da 16 Aralık 2012’de, Gülten Kışanak’ı hatırlatarak, ‘Genç kızken Diyarbakır Cezaevi’nde o kadar işkenceye maruz kalmış ki ben de aklıma gelse dağa çıkardım’ ifadelerini kullanmıştı.” 

“O parayı erittiler”

Cumhuriyet gazetesi manşetinde, “O parayı erittiler” başlıklı habere yer verdi: 

“15 Temmuz darbe girişiminin ardından şehit yakınları ve gaziler için başlatılan dayanışma kampanyası kapsamında 309 milyon TL tutarında para toplanmıştı. CHP’nin aylarca paranın nerede olduğu konusuna kamuoyunun dikkatini çekmesinin ardından kampanya kapsamında toplanan paranın kurulan Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı’na aktarıldığı ifade edilmişti. CHP’li Murat Emir’in verdiği soru önergesi; Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay tarafından Aralık 2019 tarihinde 338 milyon 971 bin 731 TL olduğu açıklanan kampanya parasının 7 ayda azaldığını gösterdi. Emir’in Oktay’a yönelttiği önergeye Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yanıt verdi. Bakanlığın yanıtında; ‘15 Temmuz Dayanışma Kampanyası kapsamında açılmış hesaplarda toplanan Hazine ve Maliye Bakanlığı Tek Hazine Kurumlar Hesabı’nda tutulan toplam 338 milyon 933 bin 650 TL’lik tutar Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı hesabına aktarılmıştır’ ifadeleri yer aldı. CHP’li Emir; verilen yanıta göre bağış paralarının Hazine hesabında vakıf kurulana kadar en az 7 ay beklediğini ve bu sürede artması gerekirken azaldığına dikkat çekti. Emir, ‘Bu bağışların toplandığı ilk günden bu yana söylüyoruz. Paraların üzerine yattılar, ödemeyecekler. Yanıttan da bu niyeti anlıyoruz. Halen, paraların ödeneceğine dair bir ifade kullanmıyorlar. Önce parayı Ziraat Bankası’nda aylarca beklettiler. Sonra, ‘308 milyon TL’den 339 milyon TL’ye çıkarttık’ diye övündüler. Şimdi de yedi aydır Hazine’nin hesabında bekleyen paranın bırakın faizle artmasını, aksine azaldığını öğreniyoruz’ değerlendirmesinde bulundu.”

“Geriye gidiş kaygı verici”

Karar gazetesinin manşetinde, “Geriye gidiş kaygı verici” başlıklı haber yer aldı. Haberde şu ifadeler kullanıldı:

“11’inci Cumhurbaşkanı Gül ‘Ekonomideki göstergeler geriye gidişi gösteriyor. Bu durum kaygı verici’ dedi. Yazarımız Taha Akyol’a konuşan Gül, son beş yılda yaşananlara rağmen Türkiye’nin ayakta durabilmesinin ardında ilk beş yılda hayata geçirilen yapısal reformların bulunduğunu belirtti. Daha çok şeffaflık, daha çok liyakat vurgusu yaptı: ‘Türkiye uzun vadeli, analize ve uzmanlığa dayalı bir strateji noksanlığını hissediyor. Ekonomik göstergelerdeki ciddi bozulmalar geriye gidişe işaret ediyor. Bu durum kaygı verici. İlk AK Parti hükümetlerini kurduğumuzda hazırlıklıydık. Yapısal dönüşümle yatırımcılar için öngörülebilirlik ve şeffaflık oluştu. Yıllık 30 milyar dolardan fazla doğrudan yatırım geldi. Son beş yılda yaşananlara rağmen bugün hâlâ ayakta durabiliyorsak bu ilk beş yılda ekonomideki yapısal dönüşüm sayesinde. O reformlar sayesinde dayanıklı bir ekonomi oluştu. 2002’de siyasetin gösterdiği irade ileriki yıllarda bozulmaya başladı. Vizyon zamanla gitti. Bugün kamu harcamaları şeffaf değil. Bu durum Türkiye’yi öngörülemez ülke haline getiriyor. Kuvvetler ayrılığına dayalı, güçlü parlamenter sistem olmalı. Çünkü Türkiye’de ideal demokratik hukuk devleti böyle gerçekleşir. Bu da sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın temeli.’”

“Testte ‘sakal at’ dönemi”

Birgün gazetesi manşetindeki, “Testte ‘sakal at’ dönemi” başlıklı haberinde, “Önce bedava dağıtacaklarını söyledikleri maske paralı hale geldi. Şimdi de Covid-19 PCR testine… Yurtdışına çıkışta istenen Covid-19 PCR testi için Sağlık Bakanlığı, yurttaşlardan, bildirilen IBAN numarasına 110 TL yatırmasını istiyor. BAŞTA Almanya olmak üzere AB üyesi ülkeler, Türkiye’den gelenlerden 48-72 saat öncesine ait Covid-19 PCR testi istiyor. Sağlık Bakanlığı yurtdışına çıkışta bu testi yaptırmak zorunda olan yurttaşlara yönelik olarak kamu sağlık kurumlarına bir yazı gönderdi. Yazıda test bedeli olarak ‘TR70 0001 2009 4520 0005 0000 41 IBAN numarasına’ 110 TL yatırılması gerektiği konusunda bilgi verdi. Oysa 9 Mayıs tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) yapılan bir değişiklik ile PCR testi ‘Hizmet Başı İşlem Puan Listesine’ alındı. Böylece Genel Sağlık Sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler için Covid-19 hastalığının tanı ve tedavisinin yapıldığı tüm kamu sağlık tesisleri ile özel sağlık kuruluşlarına bu testin ücreti SGK tarafından ödenmeye başlandı. ABD ve İngiltere başta olmak üzere birçok ülkeye kişisel koruyucu ekipman, test kiti ve sağlık malzemesi göndermekle övünen AKP iktidarı, yurttaşlara vaat ettiği beş adet maskeyi bile ücretsiz dağıtamayınca çareyi satışta bulmuştu. Şimdi de yurtdışına çıkacak vatandaşlardan test ücreti isteniyor” ifadelerine yer verdi.