“Kim bu vatandaş”

Karar, Cumhuriyet, Sözcü ve Birgün gazetelerinin manşeti gündemde öne çıktı.

24.03.2021

Karar gazetesinin manşetinde, “Kim bu vatandaş” başlıklı haber yer aldı. Haberde şöyle denildi:

“128 milyar dolarlık rezervin akıbetine yönelik tartışma sürerken önceki gün dikkat çeken 6 milyar dolar tutarındaki döviz satışı hakkındaki ‘vatandaş tarafından yapıldı’ açıklaması kafa karıştırdı. Faiz artışının liranın cazibesini arttırdığı günlerde bile dövizini satmayan vatandaşın finansal riskin katlanmasının ardından toplam 6 milyar dolarını elden çıkarması ilginç bulundu. MB’ye yönelik adımlara piyasaların sert tepkisi sürdü. Borsa İstanbul ikinci günde de işlem kapattı. Kavcıoğlu’nu işaret eden Financial Times, ‘Albayrak’ın ipleri elinde tuttuğunun kanıtı’ değerlendirmesi yaptı. Belirsizlik sürecinde dolara talep yönünde beklenti varken Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut ‘Vatandaş ve şirketler 7.5 milyar dolar sattı’ ifadesini kullandı. Bunun 6 milyarının yerli yatırımcı olduğu dile getirildi. Ancak ‘Mart başı dolar yüksek risk düşüktü. O zaman satmayan vatandaş neden risk yüksekken yastık altındaki dövizini çıkardı’ sorusu karşılık bulmadı. MB’nin 128 milyarının akıbeti tartışılırken bankalar üzerinden gösterilen satış dikkat çekti. Gelecek Partili Kerim Rota ‘Yüzde 10 değer kaybı yurtiçi tasarrufçuların satışına rağmen gerçekleşmiş. Devreye girmeselerdi TL kim bilir nerede olurdu’ dedi.” 

“‘Millet iradesi ayaklar altında’”

Cumhuriyet gazetesi manşetinde, “‘Millet iradesi ayaklar altında’” başlıklı habere yer verdi:

“Kılıçdaroğlu, Meclis’te kabul edilen İstanbul Sözleşmesi’nin bir kişinin kararı ile feshedilmesini ‘zorbalık’ olarak değerlendirdi. Ses çıkarmayan TBMM Başkanı’na tepki gösteren Kılıçdaroğlu, ‘Umutsuzluk yok. O zorba oradan inecek’ dedi. Kılıçdaroğlu, ekonomiye ilişkin de 9 çözüm maddesi önerdi. Akşener, Meclis’in yetkilerini gasp eden Erdoğan’ın çarpık zihniyetli bir azınlığın oyu uğruna kadınları feda ettiğini söyledi. ‘Erdoğan’ın çöp öğütür gibi bürokrat öğüttüğünü’ de dile getiren Akşener, ‘Türkiye’nin makroekonomik sorunu yoktur. Türkiye’nin MacroErdoğanik sorunları vardır’ dedi.”

“Ağbal’ın faturası!”

Sözcü gazetesi manşetindeki, “Ağbal’ın faturası!” başlıklı haberinde, “MHP eski Milletvekili ve Türkiye Stratejik Analizler Merkezi (TÜRKSAM) Başkanı Sinan Oğan, Merkez Bankası Başkanı'nın gece yarısı görevden alınmasının Türkiye'ye maliyetinin çok ağır olduğunu açıkladı. Türkiye'nin 106 milyar dolar kamu dış borç tutarı olduğuna dikkat çeken Oğan, ‘Döviz kurundaki her 10 kuruşluk artış bize bir Avrasya Tüneli kaybettiriyor. Cumadan pazartesiye 2 tane Atatürk Barajı, 7 tane Avrasya Tüneli, 1.800 kilometre hızlı tren hattı kaybettik’ dedi. Normal ülkelerde merkez bankası başkanlarının 10-15 sene görevde kaldığına dikkat çeken Oğan, ‘Naci Ağbal sadece 4.5 ay görevde kalabildi. Bir mevsimlik işçinin bile görev süresi 3 aydır’ dedi. Sinan Oğan, burada dikkat edilmesi gereken temel meselenin güven olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘Siz bu ülkeye dışarıdan para getirmek zorundasınız. Türkiye'nin dış borç stoğunun içerisinde dövizin oranı 2011'de yüzde 27 iken, 2020'nin ocak ayında bu oran yüzde 56'ya çıkmış. Ve Türkiye'nin çok ciddi şekilde dış borç yükü artıyor. Bu ülkeye yabancı sermaye çekmek için birinci kural güven, ikinci kural öngörüdür. Naci Ağbal'ın yaptıklarını biraz beklesek, yaza doğru toplumda yastık altındaki döviz stokları çözülmeye başlardı. 128 milyar dolar döviz stoğumuz eridi, o da yavaş yavaş dolmaya başlayacaktı. Ancak spekülatör gruplar böyle bir karar alabilir. Hükümetteki tek adama bağlı atama kararında inisiyatif kaybedildi’” ifadelerine yer verdi.

“AKP sebep, gericilik sonuç, laiklik çözümdür”

Birgün gazetesinin manşetinde, “AKP sebep, gericilik sonuç, laiklik çözümdür” başlıklı haber yer aldı. Haberde şu ifadeler kullanıldı:

“Yaklaşık altı aydır gündemde olan ve ‘İptal önerisi Meclis’e gelecek mi, gelirse ne olur’ tartışması yürütülen İstanbul Sözleşmesi, Erdoğan’ın bir imzasıyla kaldırıldı. İslamcılardan Perinçek’e kadar AKP kuyrukçularının alkışlarıyla neticelendirilen süreç bir dizi talebi de peşinden getirdi. Laiklik mücadelesinin ne kadar elzem, laik cumhuriyet talebinin ne kadar doğru olduğunun en yalın biçimde görüldüğü gelişmeler yaşandı. Yandaş gazeteler sözleşmenin iptalini sahiplendiği gibi hemen el yükselttiler. Yeni Şafak gazetesi zinanın yeniden suç olması için yasa değişikliği önerirken Akit hilafet ilanının 15 dakikalık iş olduğundan dem vuruyordu. Burada bir diğer önemli talep yandaş sendika Eğitim Bir-Sen’den geldi. Genel Başkan açıklamasıyla sendika, okul öncesinde dini eğitim talep ediyordu. Kuran kursları ve sübyan mektepleriyle yapılan uygulamayı artık tüm devlet okulları için istiyordu. Eğitim alanında yaşanan bunca soruna rağmen sendikanın öne çıkardığı mesele aslında asıl hedef konusunda da ipuçları verdi. Anlaşılan o ki ‘milli-manevi değerlerin korunması’, ‘aile bütünlüğü’, ‘dini hassasiyetlerin korunması’ gibi kavramlar önümüzdeki dönem en çok duyulacak sözcükler. İslami bir bakış açısını egemen kılan, yalnızca o kodlarla konuşmaya izin vermeye çalışan havanın dağıtılmasının tek yolu laiklik mücadelesinin yükseltilmesi. Sadece dini kodlarla yapılabilen tartışmada ve bu tartışmaların sonucunda gidilecek seçimlerden yurttaşların hayrına bir sonuç çıkmaz. Bu yüzden laiklik mücadelesi, emek ve özgürlükler mücadelesi gibi önemli ve acil görev olarak duruyor.”