Erilleme (Mansplaining) ve kadınların saçmalama hakkı

“Sen kenara çekil ben konuşacağım bu erkek takımıyla” diyen köşe yazarından her türlü platformda çok ve boş konuşan eğitimli erkeklere kadar…

ASLI TUNÇ

02.10.2016

Geçtiğimiz aydan bu yana televizyon tartışma programlarında sırf erkek katılımcıların olmasına gelen tepkilerde hangi noktada olduğumuzu sizlerle paylaşarak başlayalım bu haftaki konumuza. Bu süre içinde meslektaşım sevgili İdil Elveriş’in de katkılarıyla özellikle sosyal medya üzerinden (#sırferkekpanel) konu epeyce tartışıldı. Platform24 sayfasında alevlenen tartışma en son Pınar Tremblay’in kaleminden Al-Monitor haber/yorum sitesine taşındı

Tabii, normal koşullarda ve derdimizin sadece cinsiyet ayrımcılığı olduğu zamanlarda olsak bu konuyu daha fazla tartışır, çözüm üretmeye çalışırdık. Ancak malum olağanüstü koşullarda, olağanüstü trajik meselelerle uğraştığımız bir toplumda böyle konular lüks gibi görünüyor. Oysa tüm haksızlıklar ve anti-demokratik tutumlar birbirini bütünlüyor. Hiçbir toplumda kadın meseleleri özgürlüklerin kısılması tartışmalarından bağımsız değil. Tam aksine kadınlar, her dönemin mağdurları olarak tartışmaların hep merkezinde. İster eğitimli, beyaz yakalı, ister alt gelir grubundan mavi yakalı kadın olsun üstesinden gelinmesi gereken sayısız cinsiyetçi sorun mevcut. Amerikan Başkanı adayı olsanız bile bu gerçek değişmiyor. Geçen hafta milyonlarca insanın izlediği ilk televizyon tartışma programında Trump Clinton’ın lafını tam 51 kere kesiyor. Tartışmanın ilk 26 dakikasında 25 kez kadın adayın sözü kesiliyor. Clinton ise Trump’ın sözünü 17 kez bölüyor. Trump, Clinton konuşurken yüzünü şekilden şekile sokuyor, bağırıyor ve karşısındakini konuşturmamaya çalışıyor. 

Bu tipik bir “mansplaining” örneği. Bu kavram man ile explain kelimelerinin birleşiminden oluşuyor, yani “erkek/adam” ile “açıklama”. Feministler bu kavramı son dönemde epeyce yaygınlaştırdılar. Bu, erkek dilinin her daim baskın olması ve erkeklerin her konuda bilgiçlik taslaması olarak da açıklanabilir. Bu durum hiçbir kadına yabancı değil kuşkusuz. Mansplaining kavramına Türkçe karşılık arayışı ise hâlâ sürüyor. “Erilleme”, “erkekleme”, “erk-açıklama”, “erksist açıklama” gibi karşılıklar dolaşıyor ortalıkta. Radikal feministler argo kullanımla erkeklik organı üzerinden bir karşılık kullanıyorlar. Buraya yazmayacağım. Merak eden Ekşi Sözlük gibi platformlardan araştırabilir. Amerikalılar bu kavramı “daima kendisini yücelten erkek sendromu” olarak da tanımlıyorlar. Daha yalın bir tanımla, o erkek bilmişliğiyle her şey hakkında bir lafı olan, öğreten, gösteren adamlar. Yabancısı değiliz onların. Saldırıya uğrayan kadın şarkıcı için “Sılacığım sen kenara çekil ben konuşacağım bu erkek takımıyla” başlıklı yazılar yazan köşe yazarından, iş toplantılarından televizyon programlarına kadar her türlü platformda kadınlara laf bırakmayan, çok ve boş konuşan eğitimli erkeklere kadar geniş bir yelpaze bu.


Karikatür: Kaye Blegva

Yale Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma erkeklerin güçlendikçe daha fazla konuştuklarını ancak bu doğal görülen ilişkinin kadınlar için böyle olmadığını ortaya koyuyor. Bunun nedeni ise kadınlar genel olarak olumsuz olabilecek sonuçlardan çekiniyorlar ve kendilerini frenliyorlar. Bunda da haksız değiller, kadınlar erkekler kadar konuştuklarında yırtıcı ve saldırgan bulunuyorlar. Diğer bir değişle erkekler çok konuşunca ödüllendirilirken, kadınlar cezalandırılıyor. Bu sorun kültürleri aşan bir küresellikte.  Harvard Üniversitesinde yapılan bir araştırma, kadın hocanın olduğu sınıflarda kız öğrencilerin daha fazla konuştuğunu tespit ediyor. 

Aynı çalışma, kadınların konuşurken kendilerini denetlediklerini, sözcüklerini daha özenle seçtiğini ve lafı uzatırlarsa özür dilediklerini vurguluyor. Erkekler ise uzun uzun açıklamalardan kaçınmıyor. Bu durum popüler kültür ürünlerine bile yansımış durumda. Örneğin, Disney filmlerinde kadın karakterler eskisine göre daha az konuşturuluyor. Bütün hikâyenin üzerinde döndüğü prenses karakterleri bile bu gruba dahil. 2013 yılında çekilen Frozen (Karlar Ülkesi) çizgi filminde konuşmaların yüzde 59’u erkek karakterlere ait. Üstelik en iyi monologlar hep erkek seslerin. Star Wars (Yıldız Savaşları) filminin ünlü karakteri Prenses Leia’yı saymazsanız kadın karakterler 386 dakikanın 63 saniyesinde yer buluyor.

Kadınlar ekranda, filmlerde, konferanslarda yer bulsa bile sözleri kesiliyor, ya da erkeklerin uzun uzun konuşmalarına maruz kalıyor. Yani kadınlar için bir sandalye bulmak her zaman sesini duyurmak anlamına gelmiyor. Kadınlar tabii ki her zaman anlamlı, içi dolu ve sağduyulu laflar etmeyebilir ancak en azından erkekler kadar saçmalama hakkına sahip olmalılar.