BuzzFeed ve HuffPost sonrası gazetecilik kaygıları

Bu iki yayın organının içine girdiği ekonomik darboğaz ana iş modellerinin çıkmazıyla ilgili

ERKAN SAKA

30.01.2019

 
Geçtiğimiz hafta dijital gazeteciliğin iki önemli örneği BuzzFeed ve HuffPost’ta büyük çaplı işten çıkarmalar oldu. Bu da gazeteciliğin geleceğiyle ilgili aslında hiç de varlığını kaybetmeyen ekonomik kaygıların daha da sesli dile getirilmesine yol açtı. Bazı yazılar çok daha karamsar bir ton taşırken bazıları suçu teknoloji devlerine, başta Facebook ve Google, atmayı tercih etti.
 
Öncelikle ön  belirterek yazıya başlayayım ama burada çalışanların işini kaybetmesinin her halükârda gayet üzücü olduğunu da belirteyim. Bu iki yayın organına da hiçbir zaman fazla ısınamadım.
 
Buzzfeed klik tuzağını yaygınlaştıran yayın organlarının başında geldi. Son dönemlerinde önemli gazetecilik adımları atsa da yayıncılık tarihine çok kötü bir pratiği kazandıranların başında geliyor. Ciddi gazetecilik yapma iddiaları da bazı fiyaskolarla dolu. Geçtiğimiz günlerde başkan Trump aleyhine yaptığı bir haber bizzat Mueller soruşturması tarafından yalanlandı. Bunun gazeteciliğin itibarına nasıl bir darbe vurduğunu görmemek imkânsız.
 
İtiraf edeyim ki bir dönem HuffPost benim için yeni dönemin ideal örneklerinden biriydi. Eski bir gazeteci olan Ariana Huffington’ın 2005’da başlayan bu girişimi gelecek için büyük ümitler vadediyordu. Ancak 2011’de AOL’a satılan HuffPost yıllarca üzerinden büyüdüğü yüzlerce blogger ve benzerini yüzüstü bıraktı. O dönemi anlatan şu yazıya bakılabilir.
 
Her ne kadar yasal olarak kullanıcıların katkılarına dayanan sosyal medya platformları ile aynı konumda olsa ve bu sayede tazminat ödememiş olsa da HuffPost bir medya kuruluşu olarak ortaya çıkmıştı. Telifsiz içerikle büyüyüp sonra kurucularını zengin eden bir yapının pek de parlak olmayan kökenlerine dikkat çekmek isterim.
 
Tabii ki etik kökenlere bakıldığında tamamen temize çıkacak pek fazla medya organı olmayabilir. Bu iki yayın organının içine girdiği ekonomik darboğaz ana iş modellerinin çıkmazıyla ilgili. İçerik için okuyucudan ücret talebi giderek yaygınlaşırken bu iki yayın organı bedava içerik sunmaya devam ediyor. Bunu da yarattıkları trafik ile elde ettikleri reklam gelirine borçlular.
 
Ancak dijital reklam gelirleri artık iki büyük platformun tekeline girmiş durumda: eMarketer verilerine göre Google ve Facebook 2018’deki reklam gelirlerinin yüzde 57.7’sini elde etmiş. Bir önceki yıl bu oran yüzde 45.5 idi. Amazon da onların peşinde üçüncü sırada.
 
Var olan şartlarda reklama dayanan iş modeli artık daha küçük medya organlarının işine yaramıyor. Bu devler artan miktarda reklam gelirine el koyuyor. Buzzfeed geçen kasımdan beri ayda 5 dolarlık bir abonelik sistemi başlatmış. Ana sayfa hâlâ herkese açık, bu abonelikle ek içerik sunuluyormuş. Çalışan azaltımından sonra yeni modeller üzerine kafa yormaya devam edilecek gibi gözüküyor ama sahip oldukları okuyucu kitlesi yeni modelleri kabul edecek mi göreceğiz.
 
The Guardian’ın 200 yıllık tarihindeki ilk kadın genel yayın yönetmeni Katharine Viner ile yapılan söyleşi ümit verici ve HuffPost ve Buzzfeed örneklerinin darboğaza girmesine karşın kaliteli gazetecilik mecralarının ayakta kalma şanslarının sürdüğüne güzel bir işaret.

The Guardian içeriği herkese açık tutuyor ama okuyucularının bağışları sayesinde abonelikten gelecek gelir kadar miktar kazanılmış oluyor. Yıllardır süren dijital gazetecilik deneyimi ve kaliteli gazetecilik sayesinde gazete hem bedava içerik sunup hem de ekonomik sürdürülebilirlik hedeflerini tutturuyor. Viner, içeriği açık tutarak daha büyük kitlelere ulaşabildiklerini, bunun da daha büyük ölçekli denemeler yapabilmelerine olanak sağladığını belirtiyor…
Geçmiş yazılarda  başka iyi örnekler de vermeye çalıştım. O yüzden pek de kaliteli gazeteciliğe dayanan bir şekilde büyüme göstermemiş iki medya kuruluşunun yaşadığı sıkıntılar genel bir karamsarlığa dönüşmemeli.