Yarasalaşan siyasete panzehir

Güç kavgasının temelinde tamamen kazanılmış iktidar nimetlerinin sürdürülmesinin yattığı açık.

FİGEN A. ÇALIKUŞU

17.08.2020

Siyaset, ülke yönetiminde de parti içi iktidar kavgalarının zikzaklı koridorlarında da gittikçe daha fazla kapalı kapılar arkasına çekiliyor.

İktidar partisi de muhalefet partileri de, kısacası berraklıktan korkan siyaset kurumu topyekûn bir şekilde yarasalaşıyor.

Erdoğan-Davutoğlu’nun “one minute” kavgası, yıllardır nasıl uyutulduğumuzu göstermiyor mu?
 
Ya da ana muhalefet partisindeki Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine dair karşılıklı suçlamalar ve ortaya saçılanlar…
 
Siyaset yarasalaştıkça, yönetim de gün ışığında olamıyor.

Yönetimin tüm kurumları çürüyor, dökülüyor.

Yarasanın pek sevdiği karanlık, bizim üzerimize çöküyor.
 
Ama bu çürüme, siyasetin pek umurunda değil.

Siyaset, gün ışığında bir yönetim tercih etmediği gibi parti içi yönetim ve iktidar yarışında da gizlilik ve kapalılığı tercih ediyor.

Siyaset kurumunun siyasetten anladığı, katakulliyle de olsa iktidara bir yerinden yapışmak…

Benzeşen ve yarasalaşan partiler…
 
İktidar partisinden, sisli bulutlar arasından ara sıra çıkan görüntüler ve sızan kulis bilgilerine göre ne olup bittiğini anlama gayreti içindeyiz.

Bizans’da Saray’ı okuma gayreti gibi bir şey…
 
İktidar partisinin ve daha da sisli ve derinlerde kalan ortağının gizlilik perdesi ise sımsıkı kapalı. Zaman zaman beliren çatışmaları, ideolojik bir ayrılıktan kaynaklansa belki bir parça anlaşılır olur.

Ama güç kavgasının temelinde ideolojik bir çatışmanın değil, tamamen kazanılmış iktidar nimetlerinin sürdürülmesi ve denetimsiz keyfîliğin sağlanmasının yattığı açık. 

Bunun neresini ve nasıl anlayacağız…

Bu siyaset değil ki, patolojik bir ruh hâli.
 
Sarayların tapusundan tutun da, eğitim diplomalarına; kararların nasıl alındığından danışmanların sayısı ve maaşlarına, bürokrat seçimi ve atamalarına, kadrolaşma kavgalarına, her şeyin üzerinde ağır bir karartma var. Halbuki hepsinin parasını vergilerle biz veriyoruz.
 
Denetim olsa gün ışığı devreye girecek, sisli puslu ama çok bereketli karanlık, projektör görmüş bir tavşana dönecek.
 
Hesap vermek istemeyenlerin, hattâ yargılanacaklarını bilip de korkanların bırakın gün ışığını, loşluğa bile tahammülü olmadığı aşikâr.
 
Siyaset, iktidar partisinde kapalı kapılar arkasına saklanırken muhalif partilerinde de kapının önüne pek çıkamıyor ne yazık ki.

“Parti içi iktidar” kavgalarında “açık siyaseti” tercih etmediği için zayıf kalan muhalefet, yeterince siyasal boşluğu dolduramıyor.
 
Bu meselenin özünde öncelikle partilerin her birinin milletin değil devletin partileri olması ve 1980 darbesinin yasalarından olan Siyasi Partiler Yasasının baş aktör olması geliyor.

Bu yasayı bir türlü yürürlükten kaldırmayan, kaldırılması için de gerekli mücadeleyi vermeyen anlayış, siyasetin halka açık yapılmasına engel oluyor.

Kurallı, açık, saydam olmayan siyaset önce kendini kurtaramaz ise Türkiye’yi hiç kurtaramaz. Siyaset kurumu krizi daha da ağırlaşır…
 
Siyaset kurumu dirense de aslında tek çare; “açık siyaset.”

İlke, kural, berraklık, dürüstlük, demokratik yarış…

Buna yüreği ve cesareti olmayanlar  kapalı kapılar ardında oyun çeviriyor, kuralları delik deşik ediyor bu rezilliğe de “oyun kurmak” diyorlar.

Bu “oyun kurmak” filan değil düpedüz siyasî ahlâksızlık.

Yalan, dolan, kaşkariko…

Gizli ve kapalı siyaset, hak etmediği bir saltanatı sürdürenler de dahil, toplamda kimseye yaramıyor.
          
Siyaset kurumu yarasanın ışıktan korktuğu gibi aydınlıktan korktukça, Türkiye’nin kurtuluş şansı olabilir mi?

Benim önerim; “gizli ve kapalı siyasetin” tam zıddı olan “açık siyaset” …

Siyaset oyununda ikbal arayan muhteris oyuncuların değil, Türkiye halkının gerçek ve temel sorunlarına çare üretecek, demokratik ve şeffaf yarışma şampiyonlarını ortaya çıkarmak.

Mezrada, beldede, kasabada, ilçede, ilde, belediyelerde, kongrelerde, kurultaylarda, genel merkezlerde, yasamada, yargıda, yürütmede, kısacası her yerde ve Türkiye’de açık siyaset.
 
En iyinin seçildiği… En akılcı çözüm önerisini getirenin seçildiği… En insana ve topluma değenin seçildiği… En hesap verenin seçildiği… En liyakata önem verenin seçildiği… En güçlüyü yol arkadaşı seçenin seçildiği… Kısacası “gizli ve kapalı” siyasette yaşananların tersini uygulayacak bir açık siyaset.

Gizli ve kapalı siyaset öldü, yaşasın açık siyaset!