Abdülhamid günde kaç gazete okurdu?
154 yabancı dergi ve gazeteyi izleyen Abdülhamid’in dış basına karşı geliştirdiği mükemmel bir sansür mekanizması vardı
10.10.2018
Bir yandan basın tarihi yazma çabası içindeyken, diğer yandan da ikide bir, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu saptaması ile söylersek, “iki yazı ve yoruma” ağırlaştırılmış müebbet alıp duran bir sanıksanız, hikâye ettiğiniz dönem de Abdülhamid’in istibdat rejimi ise kendinizi Kafka’ya özenen postmodern bir yazarın yazdığı ürkütücü bir komedinin kahramanı gibi hissediyorsunuz…
Haftada bir yazılan basın tarihi yazıları için en ücra ve kuytu köşeleriyle Osmanlı ve Abdülhamid dönemlerinde eski tarih sahnesindesiniz, farklı zaman aralıklarıyla da bazen Silivri’de, bazen Çağlayan’da, bazen de İstanbul Bölge Mahkemesi için Kartal Maltepe’de, iç içe geçmiş çemberler gibi.
Basın tarihi yazarken, yaşadığın zulümler nedeniyle de basın tarihinin parçası hâline gelmek… Bir sahnede Abdülhamid dönemindeyim, bir sahnede 2018 Türkiye’sinde…
***
Dönemler arasındaki benzerliklerden biri de tepeden tırnağa bir dış basın nefreti.
İçerde Osmanlı matbuatı baskı ve sansürle iyice susturulmuş ama lanet olası dış basın yazmaya devam ediyor, asap bozuyordu.
Abdülhamid bir yandan dış basını yasaklıyor, hiç haz etmiyor, diğer yandan da kurt gibi bunların izini sürüyor, her gün okumayı asla ihmal etmiyordu.
Tarihçiler Yıldız Sarayı’na gelen gazete ve dergi sayısını 154 olarak belirtiyor. Bunlar başta önemliler olmak üzere Abdülhamid’e özet olarak arz ediliyordu.
***
154 yabancı dergi ve gazeteyi izleyen Abdülhamid’in dış basına karşı geliştirdiği mükemmel bir sansür mekanizması vardı.
Yabancı ülkelerde çıkan gazetelerin Türkiye’ye sokulması tabii ki yasaktı.
Bunlar “evrak-ı fesadiye”, bugünün değişiyle sorun çıkaran neşriyat sayılıyordu.
Ama tebaa için yasak olan yabancılar için yasak değildi, nasıl Vikipedi içerde yasak dışarda serbestse onun gibi bir durum.
Yabancıların kendi iletişim sistemi, kısacası postaneleri vardı. Yasaksız, baskısız, sansürsüz işliyordu. Yabancı gazeteler de bu kanaldan geliyordu.
Ayrıca buralarda sadece yabancılara ait kulüpler vardı. Oralarda da tabii ki yabancı basın rahatlıkla izleniyor, yorumlanıyor, konuşuluyordu.
Hafiyeler buralarda sotaya yatmışlar, haberlerin dışarıya sızmasına, özgürlüklerin tebaaya bulaşmasına barikat kuruyorlardı.
***
Yabancı gazete ve dergileri ancak İstanbul’daki yabancılar okuyabildikleri için bu gazeteleri Türklere vermemeleri yolunda sıkı tedbirler alınıyor, parmak ısırtan jurnaller yazılıyordu. Ama yabancılar hakkındaki bu jurnaller pek bir işe yaramıyordu.
Ama jurnal tebaadan biri için yazılmışsa onun yaşamı kararıyordu. Saraya verilen jurnaller üzerine sık sık baskınlar düzenleniyor ve evinde yabancı gazete ve sakıncalı kitap bulunanlar yakalanıp zindana veya sürgüne gönderiliyordu. Toplumsal kromozomlarımıza bakarsanız oralarda bunlar var.
***
Bu konularda farklı ve çeşitli kaynaklardan geniş ve kalıcı bir araştırma yapan Hıfzı Topuz şunları yazıyor:
“Abdülhamid zamanında Yıldız Sarayı’nda Mabeyn başkâtibi olan Tahsin Paşa Sultan’ın dış basına verdiği önemi şöyle belirtmektedir:
‘Sultan Hamid basına çok önem verirdi. Dış basını yakından izletir, bunların yayınlarına cevap verirdi. Yabancı gazeteler içinde en çok önem verdiği şunlardı: Times, Temps, Kölnische Zeitung, Tribuna ve Standart. Bu gazetelerin siyasal makale ve yorumları günü gününe Türkçeye çevrilir ve Padişah’a sunulurdu. Bunların içinde düzeltilmesi gereken yazılara Yabancı Basın Müdürü, Saray mütercimleri ve bazı ünlü yazarların aracılığı ile cevaplar hazırlatır ve bunları yayınlatırdı.’
Yabancı ülkelerdeki elçiler de ayrıca dış basında çıkan Türkiye ile ilgili yazıları telgrafla Saray’a bildiriyorlardı. Böyle bir telgraf alındığı zaman Saray bu gazetelerin Türkiye’ye girmemesi için özel tedbirler alıyordu. Bunun da çeşitli örneklerini görüyoruz:
– 1890 yılında Paris Illustré dergisinde İstanbul’da bir gizli anlaşmanın yapıldığını bildiren bir yazı çıktığı için derginin toplattırılmasına karar verilmiş ve Beyoğlu kitapçılarında yapılan araştırmalarda Paris Illustré’nin 36 sayısı ele geçirilmiştir. Bundan böyle yine bu çeşit zararlı gazeteleri getirecek olurlarsa kitapçı Vafyades, Gristo Doloti ve Avadis hakkında kovuşturma yapılacaktır.
– Sadrazam Cevat Paşa 28 Ekim 1891’de Saray’a yolladığı bir tezkere ile Paris’te çıkan Petit Journal gazetesinin yabancı postanelerle Türkiye’ye sokulup Beyoğlu’nda satıldığını belirtmekte ve bunu önlemesini istemektedir.
– Cevat Paşa 26 Şubat 1894 tarihli bir tezkere ile de 14 Şubat tarihli İspanyol
gazetelerinin Türkiye’ye sokulmamasını istemiştir. Bu gazetelerde Yozgat’ta Ermenilerle Türkler arasında çıkan olaylarla ilgili haberler olduğu öğrenilmiştir.
– 18 Aralık 1894’te yine Cevat Paşa’nın yazdığı bir tezkerede Black and White ve Illustrated London News dergilerinin yasak edilmesi istenmiştir. Bu dergilerde de o sıralarda Fransız Millet Meclisi’nde çıkan bir olayla ilgili yazı ve resimler ve özgürlük üzerine söylenmiş sözler vardır. Bunların Türkiye’ye sokulması sakıncalı görülmüştür.”
***
Özetle bugünü anlamak mı istiyorsunuz düne bakın, toplumun zihnine takılan kelepçenin ilk halkasını orada göreceksiniz.