Türkiye’nin yorgunluğu, AB’nin yorgunluğu ve basın özgürlüğü
Gazetecileri Koruma Komitesi’nden (CPJ) AB’nin Türkiye İlerleme Raporu’na bir bakış

12.10.2014
CPJ / 9 Ekim 2014
“Avrupa Komisyonu (Tükiye’de) hukukun üstünlüğü ve temel haklar konusundaki gelişmelerle ilgili ciddi endişeleri olduğunu dile getirdi.” Brüksel’de ilerleme raporu sezonu açıldı. Her yıl ekim ayı başında genişlemeden sorumlu komiser, Avrupa Birliği yasalarını ve standartlarını benimsemekte bütün aday ülkelerin kaydettiği ilerlerlemeyi değerlendiren belgeler ortaya çıkarır ve Türkiye ön sırada yerini alır.
Türkiye demografik ve ekonomik ağırlığı, jeopolitik konumu ve siyasi önemiyle, daha küçük adayları (Makedonya, Karadağ, vs.) gölgede bırakıyor. Türkiye’nin tam üyeliğinin AB’nin iç düzeninde ve dışarıdaki duruşunda büyük etkisi olacaktır.
Raporda Türkiye’nin ekonomik reformlarıyla ilgili değerlendirmesinin yanı sıra Kopenhag kriterleri denen siyasi istikrar, demokrasi ve insan haklarına uyumuyla ilgili ayrıntılı bir analiz de sunuluyor. Geçen yıl Gezi Parkı hareketinin bastırılması ve Recep Tayyip Erdoğan ve yönetimindeki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) yükselen otoriterizmi Brüksel’de büyük endişeye sebep oldu. Bu bağlamda basın özgürlüğü, ülkede demokrasi ve insan haklarının genel durumunun anahtar barometresi haline geldi.
Raporun diplomatik üslubu, yıllar süren karşılıklı suçlamalar ve oyalamalardan sonra AB’nin Ankara’yla alakadar olma isteğini yansıtıyor. Raporu kaleme alanlar, özellikle mart ayındaki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planı’nın hayata geçirilmesi gibi çeşitli ilerlemeler kaydedilmesinin hakkını teslim ediyor. Başta YouTube’a erişim yasağı olmak üzere hükümetin aldığı bir dizi sakıncalı önlemi fesheden ve “Ergenekon ile Balyoz davaları ve soruşturmalarının yanlış yürütüldüğüne” dikkati çeken Anayasa Mahkemesi’nin oynadığı yapıcı rolü selamlıyor. Her ne kadar yetersiz görülse de, yargılama öncesi tutukluluk vakalarının azalmasını sağlayan Terörle Mücadele Kanunu’nun kaldırılmasını iyi karşılıyor.
Fakat raporda, uzun başarısızlıklar listesinden ötürü duyulan “ciddi endişe” de açıkça ifade ediliyor: “İnternet yasası dahil olmak üzere, ifade özgülüğünü daha da kısıtlayan yasalar,” “YouTube ve Twitter üzerindeki mutlak yasaklar,” “Eylem Planı’nın, Terörle Mücadele Kanunu ya da Türk Ceza Kanunu’nun ilgili bütün hükümlerinde düzenleme öngörmemesi.”
Rapor ayrıca basına etki eden kurumsal yanlışların da altını çiziyor: Zedelenmiş ve yetersiz bir kuvvetler ayrılığı sistemi; yargının ve Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun siyasallaşması; devlet televizyonunun yanlı yayın yapması, gözetim ve soruşturma hususlarında Milli İstihbarat Teşkilatı’na tam yetki ve neredeyse tam dokunulmazlık tanınması.
Avrupa Komisyonu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhalif sesleri teşhir etmesini açıkça eleştirmişti: “Siyasetçilerin tehditkâr açıklamaları ve eleştirel gazetecilere yönelik davalar ile medya sektöründeki patronaj yapısı, gazetecilerin işten çıkarılmasının yanı sıra, yayın kuruluşu sahipleri ve gazetecilerde geniş çaplı otosansüre yol açmıştır.”
Türkiye Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır’ın ilerleme raporunu, yayınlanmasından birkaç saat sonra, “nesnel ve dengeli” olarak tanımlaması, eylül ayında dışişleri bakanlığının açıkladığı AB stratejisini doğrulamayı amaçlayan bir işaret oldu. Özellikle Irak ve Suriye krizlerinden ötürü Türkiye’nin karşı karşıya olduğu baskılar, AB üyeliğini her zamankinden daha elzem hale getirdi.
Ne var ki hızlandırılmış müzakere ihtimali Brüksel açısından o kadar umut verici değil. Yeni Avrupa Komisyonu Başkanı, Lüksemburg’un eski Hıristiyan Demokrat Başbakanı Jean-Claude Juncker, kendi beş yıllık başkanlığı döneminde hiçbir yeni üye devletin kabul edilmeyeceğini açıkladı. Genişleme dosyasını da, Avrupa’da genişlemeye şüpheyle yaklaşan ülkelerin başında gelen Avusturya’dan bir komisere verdi.
Bazı gözlemciler genişleme yorgunluğunun esas olarak gerçek ilerlemeyi donduracağını ifade etse de, bazıları da yeni bir AB-Türkiye diyaloguna manevra yaptırmak için daha çok alan olduğunu söylüyor.
Raporda yer alan temel haklar, adalet ve özgürlük fasıllarının müzakereye açılması tavsiyesine güvenerek, hem Türkiye’nin katılımını savunanlar hem de Brüksel’deki liberal çevreler bu süreci Türkiye’nin reform yorgunluğuyla mücadele için kullanmaya niyetli.
Yolun uzun, engebeli ve hiçbir başarı garantisi sunmadığını biliyorlar, ancak AB’nin eski Ankara Büyükelçisi Marc Pierini’nin kısa bir süre önce dediği gibi, "Türkiye hızlı ve net bir şekilde hukukun üstünlüğünün temel alındığı bir yapıya dönmezse, katılım süreci formalite icabı yürütülen bir faaliyet olarak kalacak. Farklı bir açıdan bakan biri, şu anda Türkiye’nin iç siyaseti (ve siyasi taktikleri) ile AB hedefleri arasında uyumsuzluk olduğunu söyleyebilir; her ne kadar AB hedefleri hükümetin söyleminde hiç olmadığı kadar öne çıkmış olsa da."
Rapordaki tavsiyeler hâlihazırdaki çıkmaz sokaktan çıkabilmek için bir yol haritası sunuyor.
CPJ Avrupa Temsilci Marthoz, Belçikalı bir gazetecidir. Tecrübeli bir basın özgürlüğü ve insan hakları savunucusu olan Marthoz, Université catholique de Louvain’de uluslararası gazetecilik dersleri vermektedir ve Belçika’da yayınlanan günlük Le Soir gazetesi ile üç ayda bir yayınlanan Enjeux International için muhabirlik yapmaktadır.