Zannediyorlar ki gerçeğin üstüne beton dökülecek
Gerçeği kendi arzularına ve hayallerine göre eğip bükecek, ezik, emir-komutaya koşulsuz sadık, yalancı bir medya istiyorlar sadece.
16.10.2015
Bu ülkeyi halka bilgi ulaşmasından korkan, halkın haber alma hakkına saygı gösteren her gazeteciden nefret eden bir hükümet, bir parti yönetiyor.
Korkuyorlar, nefret ediyorlar ve ne yapacaklarını bilemiyorlar.
Ne zaman ucu görev ihmaline dair hesap vermeye; 'istifa et, yeter' taleplerine; eleştirilmeye, sorgulanmaya çıkan bir büyük travmatik olay olsa, onların tek refleksleri 'yayın yasağı' koymak, efelenmek oluyor.
Yapabildikleri, tek hücreli organizmalar gibi en ilkel reflekslerle hareket etmek.
Müflis siyasilerin reflekse dayalı otoriter temayüllerine itiraz etmeden sağa sola yasak yağdıran hakimlerin de Anayasa'nın basın özgürlüğünü düzenleyen ne 26 ve 28'inci maddesiyle ilgili ne de özgürlüklerin korunmasını uluslararası anlaşmalara bağlayan kapı gibi 90'ıncı madde ile ilgili bilgileri var.
Var olanların da özgürlükleri kollamak gibi bir niyetleri yok.
Zannediyorlar ki, böyle dağa taşa yasak koydukça, gerçekler halktan, seçmenden kaçırılacak.
Tek bir dert var, siyasetçi ve bürokratıyla iktidarda kalmak.
O yüzden, hangi gazeteci ki gerçeği halka anlatmaya çabalıyor, tepeden tırnağa nefret ediyorlar.
Ulusal travma ve stres yaratan her olayda, 'normal' ülkelerde medya, gerçeklere dayalı yayın yaparak yetkili makamlara aslında yardımcı oluyormuş; bu Londra’daki metro saldırılarında, Boston’daki maraton patlamasında, Paris'teki Charlie Hebdo teröründe aynen böyle olmuş, umurlarında değil.
Gerçeği kendi arzularına ve hayallerine göre eğip bükecek, ezik, emir-komutaya koşulsuz sadık, yalancı bir medya istiyorlar sadece.
'PKK çıksaydı, yayın mecburiyeti getirirlerdi'
Ankara vahşetine topyekûn yayın yasağıyla ilgili en isabetli ve ironik teşhisi HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş iki cümleyle koymuştu:
“Bu olayın altında milyonda bir PKK bağlantısı olsaydı yayın yasağı değil yayın mecburiyeti getirirlerdi!”
Son olaya getirilen yayın yasağı, şimdiye kadar gelen, sayısı 40-50'yi bulan yayın yasaklarının fersah fersah ötesinde. 'Her haber' gibi ifadeler var içinde.
Memleketin getirildiği bu kritik zamanda, bu 'talimat', kendisini az veya çok bağımsız ve özgür gören hiçbir medya kuruluşu tarafından laylaylom diye geçiştirilecek türden değil.
Ancak Baas rejimlerine yakışan bu tür metinlere Anayasa ve yasalara atıfta bulunarak, demokrasi adına aynı dille cevap vermek daha doğrudur.
'Yayın yasağı yok hükmündedir'
Nitekim dün Cumhuriyet'ten gelen açıklama, ülke tarihinde benzerine ancak darbe dönemlerinde rastlanan sansür girişimine karşı net bir mesleki savunma pozisyonunun altını çiziyor, diğer tüm medya kuruluşlarına da içeriğiyle 'tek ses olun, korkmayın, yılmayın' çağrısı içeriyordu.
Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay'ın imzasıyla ve 'Yayın yasağı bizim için yok hükmünde' başlığıyla yayınlanan metin şöyleydi:
“Misal, bir hakim çıkıp da bir sanık hakkında idam kararı verse buna uyulmasını mı bekleyeceğiz? Yayın yasağı diye bir kararın da hukuken bundan bir farkı yoktur. Bu ülkede, bir hakimin verdiği tahliye kararının bile savcı tarafından yok hükmünde sayılıp uygulanmadığını biliyoruz. O halde, kanunda ve hukukta yeri olmayan bir talimatı, sırf görünüşte hakim kararı var diyerek niye uygulayalım?”
“Kusura bakmasınlar, biz bu yayın yasağı kararını çöpe atıyoruz. Yürütülen soruşturma elbette gizlidir, kanun da bunu düzenliyor ve hangi sınırlar içinde kalınması gerektiğini yazıyor, bunu biliyoruz ve elbette dikkate alırız. Yayın yasağı ise bizim için yok hükmündedir.”
Türk Ceza Hukuku Derneği diyor ki:
“…olayla ilgili açılmış veya devam eden bir ceza davası bulunmadığına göre Ankara’da meydana gelen katliamla ilgili her türlü haber, röportaj, eleştiri yayınlarının yasaklanması sansürdür ve hukuka aykırıdır.”
TV veya gazete, tüm genel yayın yönetmenlerine sesleniyorum:
Hiçbir sansür talimatı, Türkiye gazetecilerinin TC Anayasası'nın 26 ve 90'ıncı maddelerinde güvence altına alınmış özgür mesleki icraat haklarını engelleyemez. Bizim işimiz bellidir. Korkmayın.