Basın Tarihi: Anomi…
Anomi, sosyal medya çağında lugatımıza eklememiz gereken bir kavram; ne anlama geliyor diye sorarsanız, kısaca, toplumsallık hissinin yitimi diyebiliriz

19.02.2025
Geçen hafta Basın Tarihi’nde, geleneksel medya ile dijital medyanın 2010 yılındaki durumunu rakamlar üzerinden kıyaslamıştım.
Geleneksel medya aşağıya doğru kayarken, sosyal medya zirveye tırmanıyordu.
***
2025 yılındayız…
Çok farklı bir dünya var.
Dünya, Trump’ın yemin töreni sırasında arkasında sıralanan ileri teknoloji oligarklarını konuşuyor.
Dün Demokrat Parti’yi desteklerken artık Trump’ın “fan”ları haline geldiler.
Bu konuları tartışırken Ömer Altan eski ve yeni medya açısından ilginç bir durumu anımsattı.
Trump’ın arkasında duran Mark Zuckerberg en büyük dijital platformları ve sosyal ağları kontrol ederken, onun yanındaki Jeff Bezos da Washington Post gibi geleneksel medyanın çok köklü bir temsilcisinin sahibi.
İleri teknoloji oligarkları hem eski hem de yeni medyanın patronluğunu birlikte yapıyorlar.
***
Bu karmaşık, çelişkili, sarsıntılı dünyayı nasıl yorumlamalı?
Yukarıdaki medya örneğini veren Ömer Altan durumu “anomi” olarak gördüğünü söyledi.
Bu teşhisi duyunca 1980 kuşağının günümüz dünyasını nasıl gördüğünü merak ettim.
***
Görüşlerini “Çözülen Toplum: Anomi” başlığı altında geniş bir şekilde özetledi:
“Dünya, yıkıcılığa güdülenmiş mitik deniz canavarlarının hedefindeki korunmasız bir ada gibi sarsıntılarla köpürüyor. Her gün yeni fecaatler veri kablolarından ekrana, piksellerden zihne, düşüncelerden gündelik konuşmaya sızarak paylaşım alanımızı pusa boğuyor.
Farklılaşmış bir gerçeklikte yaşadığımızı fark etsek de bu “hakikat sonrası” gerçekliği doğru kavrayışa yerleştirecek felsefi araçlardan mahrum hissediyoruz. Kompleksleşen varoluş matrisiyle etkileşimdeyiz fakat içten içe büyüyen yetersizlik duygusundan da kaçamıyoruz.
Modernizm temelinden sanal gök kubbe inşasına boy atan teknolojik tahakküm karşısında ufacık kaldık, bunu biliyoruz ama insanız ve elbette kabullenemiyoruz.”
***
“Bu kavraması ve kabullenmesi zor etkilerin ortaya çıkardığı duruma ne denebilir diye sorarsak, cevap anomi olur.
Anomi, sosyal medya çağında lugatımıza eklememiz gereken bir kavram; ne anlama geliyor diye sorarsanız, kısaca, toplumsallık hissinin yitimi diyebiliriz.
Günceli şekillendiren felsefi kavram setleri üzerine bir seminer serisini anomi kavramına değinmeden tamamlamak imkânsız olurdu çünkü anomi, küresel ölçekte yaşanan aidiyet krizini açımlamak adına elimizdeki en kuvvetli anahtar konumunda. Birbirinden bağımsız görünen ve bambaşka noktalardan bambaşka ölçeklerde üzerimize yağan yadırgatıcı sosyal fenomenler silsilesi ortak kümeye alınabilir mi?
Çağ yangınının yanıp sönen kopuk kopuk alevlerini yerleştirebileceğimiz bir örüntü mevcut mu? Yoksa sadece pür kaos ortamındayız?”
***
“Bugünün lanetli kapısını anomi anahtarıyla açtığımızda içerideki olayların belli bir düzlemde bağlantılanabileceğini keşfediyoruz.
Böylesi kavramlar, varoluşumuzu ele geçiren dehşet çamurunu silkeleme imkânı sunuyor bize. An an sağduyumuzu lekeleyen korkunç haberlerin arka planındaki mekanizmayı anlayacak güncel felsefi bakışı oluşturabilirsek maneviyatımızı arındırabilir ve daha yapıcı şekilde aksiyon alabiliriz; belki iki yüzyıl önceye gömdüğümüz idealist yaklaşımı yeniden sahiplenmemiz dahi mümkün olabilir.
Dünya daima acılarla örülüydü evet ama ışığı bir daha göremeyecekmişcesine derin yabancılaşma çukuruna düştüğümüzü hissetmemiz görece yeni bir çaresizlik seviyesine tekabül ediyor.
Yaşanan zorluklarla kurduğumuz ilişki değişerek tam anlamıyla yirmi birinci yüzyıla ait karakterini kazanmakta: “Bu kötü günler de geçer” iyimserliğinden “Bunu çok zor aşarız” tükenmişliğine geçişte, bir eksik bir fazla, tüm “küresel köy” hemfikir görünüyor.”
***
Dünyayı, hele hele Türkiye’yi izledikçe iyimser olmak elbette pek mümkün değil.
Ama ben durumu biraz da 18. yüzyıla benzetiyorum…
Bir yanda sanayi devriminin bütün haşmeti, diğer yanda Oliver Twist’ler dünyası.
O dönemde de teknolojik yenilikler parıldarken, sosyal yapı çürümenin diplerindeydi.
- yüzyıl acaba 18. yüzyıl benzeri bir kadere mi sahip?
Sosyal olarak ağır bir karanlık, sarsıntı ve çözülme ama teknoloji ve bilim açısından son derece parlak, düzenli bir tırmanış.
Sosyolojik değişim ile teknolojik tırmanış bir noktada 18. yüzyıldaki gibi huzurlu bir denge sağlamaz mı?
- yüzyılda anormallik yeni normali doğurmuştu.
- yüzyıldaki “anomi” de yeni normali doğurmaz mı?
Mevcut karanlığa rağmen acaba enseyi karartmasak mı?