Osman Hamdi Bey’in “Kahve Hazırlayan Kadınlar” tablosu, Londra’daki Sotheby's Müzayede Evi’nde 52.5 milyon TL’ye alıcı buldu.

Basın Tarihi: Çığlık…

Bazı toplumlar sanattan ve edebiyattan nefret eden iktidarlar tarafından yönetiliyor… Medya da onlara ayak uyduruyor. Öyle toplumlarda, insanlar dehşet içinde çığlık atan figürlere dönüşüyorlar. Sanatı reddetmenin bedeli ağır oluyor

MEHMET ALTAN

30.04.2025

“Bildiğiniz gibi Osman Hamdi Bey, özellikle Fransız resim tarzını Türkiye’ye getiren ilk Türk sanatçılardan biriydi.

Yerel sanatçıları da bu şekilde resim yapmaya teşvik etti.

Dolayısıyla bir yandan resim açıkça bir Türk konusunu işliyor ve bir Türk ressamın gözünden tasvir ediliyor ki bence bu çok hoş bir fikir.

Ama Türkiye’ye özgü olmayan bir tarzda. Osman Hamdi Bey’in Fransa’da Ecole des Beaux-Arts’ta okurken öğrendiği bir üslup. Yani bu anlamda resim gerçekten de kültürler arasında bir köprü.”

Bunu kim söylüyor?

Londra’daki Sotheby’s Müzayede Evi Avrupa Resimleri Kıdemli Uzmanı Claude Piening…

Hangi resim için diyor?

Dün Londra’daki Sotheby’s Müzayede Evi’nde 52.5 milyon TL’ye satılan Osman Hamdi Bey’in “Kahve Hazırlayan Kadınlar” adlı eseri için diyor.

Türk resminin öncülerinden Osman Hamdi Bey’in uzun zamandır kayıp olan 1881 tarihli tablosu, 19. yüzyılda fotoğrafçılık yapan Sebah & Joaillier tarafından çekilen siyah beyaz bir kare sayesinde biliniyordu.

Eser, yakın zamana kadar Avusturya’daki özel bir koleksiyonda bulunuyordu.

***

13 yıl önce…

3 Mayıs günü de tüm dünya basınında çok geniş yer alan, Türk basınının ise çok büyütmediği bir müzayede vardı.

Norveçli dışavurumcu ressam Edvard Munch’un ünlü Çığlık (Scream) adlı tablosu New York’taki Sotheby’s Müzayede Evi’nde 119,9 milyon dolara satıldı.

1895’te tamamlanan pastel tablo, böylece bir müzayedede satılan en pahalı sanat eseri oldu. Sotheby’s müzayede evinde 50 milyon dolardan başlayan açık artırma 12 dakika sürdü.

Çığlık‘ın dört versiyonu bulunuyor.

Çığlık‘ın diğer üç versiyonu Norveç’teki müzelerin elinde.

Ben onlardan birini Norveç’te Edvard Munch’un müzesinde görmüştüm.

13 yıl önce satılan, hâlâ özel şahısların elinde bulunan tek Çığlık tablosuydu.

***

Munch tarafından 1893 tarihinde yapılan Çığlık, Mona Lisa‘dan sonra dünyada en çok bilinen tablo olarak kabul ediliyor.

Tablodaki ıstırap çeken yüz, sanatın en ikonik imgelerinden biri haline geldi.

Resimdeki figür, ince uzun elleriyle kafatasına benzeyen kafasının iki yanını tutmaktadır, gözleri fal taşı gibi açıktır, ağzındaki açıklık sessiz bir çığlık gibi görünür.

Girdap gibi dönen çizgiler, doğal olmayan güçlü bir endişe duygusuna vurgu yapar.

Munch, daha sonra bu resmin ilham kaynağını şöyle açıklamıştı:

“Yolda iki arkadaşımla yürüyordum, güneş batıyordu, birdenbire gökyüzü kan kırmızısına büründü, kendimi tükenmiş hissederek durakladım ve parmaklıklara yaslandım, koyu mavi fiyordun ve şehrin üzerinde kan ve dil şeklinde alevler vardı, arkadaşlarım yürümeye devam ettiler ve ben korku içinde tir tir titreyerek kalakaldım, doğanın içinden geçen sonsuz çığlığı içimde hissettim.”

***

13 yıl önceki dünya sanat tarihinin çok önemli gelişmelerden biri olan Çığlık tablosunun rekor fiyatla satılması ilk sayfalarda yer almamıştı.

Bu toprakların en kıymetli ressamlarından biri olan Osman Hamdi Bey’in resminin müzayedesi de gündemimizde fazla durmayacak herhalde.

Bizim medya, herhalde toplumun bir yansıması olarak, sanata çok fazla yer vermez.

Ama on-on beş yıl önce, sanata çok önem verilmese bile birçok gazetenin sanat ve edebiyat sayfaları, hatta ekleri vardı.

Sanat ve edebiyat meraklısı okurunu da medya göz ardı etmezdi.

Bugün sanat ve edebiyat medyanın gündeminden tümüyle silindi.

Artık ciddi edebiyat ve sinema eleştirilerini gazetelerde bulamıyoruz.

Sosyal medyada bu konulara yer veren birkaç yayın bulunuyor ancak.

***

Biz bugün toplum olarak, Munch’ın o muhteşem tablosundaki çığlık atan figüre benziyoruz. Bütün toplum dehşet ve kaygı içinde çığlık atıyor.

Belki de sanattan kopmamız bu yüzdendir…

Ya da sanattan koptuğumuz için bu hale geldik.

Bir gün çığlık çığlığa yaşamaktan kurtulabilecek miyiz?

Yaşam sevincine kavuşabilecek miyiz?

Kavuşabilirsek Munch ve Osman Hamdi de gündemimizde hak ettikleri yerlerde bağdaş kurup oturacak mı?

***

Bazı toplumlar sanattan ve edebiyattan nefret eden iktidarlar tarafından yönetiliyor… Medya da onlara ayak uyduruyor.

Öyle toplumlarda, insanlar dehşet içinde çığlık atan figürlere dönüşüyorlar.

Sanatı reddetmenin bedeli ağır oluyor.