Basın tarihi: Hapishane tahterevallisi
Demokrasinin en temel ön koşulu olan ifade özgürlüğü ile hapishane kapasiteleri arasındaki ilişki ne? Avrupa Konseyi’nin 2023 yılı cezaevi raporunun haberini buluyorum…
18.09.2024
Siyasal iktidarın medya ile kavgasındaki şiddetin artarak devam ettiği 2009 yılına bir de AB İlerleme Raporu üzerinden bakmak istedim.
İfade özgürlüğü bölümünü okumaya başladım:
“İfade özgürlüğü konusunda, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301’inci maddesi artık ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasına yönelik olarak sistematik bir şekilde uygulanmamaktadır.
Bu maddede yapılan değişiklik, önceki yıllara kıyasla kovuşturma sayısında belirgin bir düşüşüne yol açmıştır.
Anayasa Mahkemesi, 2006 yılında bir önceki Cumhurbaşkanı tarafından yapılan başvuruyu müteakip, Terörle Mücadele Kanunu’nun, medya patronlarını terör propagandası yapan yayınlardan ve teröre övgüden sorumlu tutan hükümlerini iptal etmiştir.”
2009 yılının en popüler adli konusu TCK’nun 301. maddesi… Bu konuda olumlu gelişmeler yaşanmış.
***
AB İlerleme Raporu, 2009 yılı ifade özgürlüğü durumunu da şöyle resmediyor:
“Sonuç olarak, Türk kamuoyunda, geleneksel olarak hassas kabul edilen konular da dahil olmak üzere, serbest ve açık tartışmalar artmaktadır.
Artık, Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesi ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasına yönelik olarak sistematik bir şekilde uygulanmamaktadır.
Ancak, Türk Ceza Kanunu’nun diğer birtakım maddelerine dayanan kovuşturma ve mahkûmiyetler mevcuttur.
Türk hukuku, AİHS ve AİHM içtihatlarıyla uyumlu bir ifade özgürlüğü için yeterli güvenceyi sağlamamaktadır.
Medya üzerindeki siyasi baskı ve hukuki belirsizlikler uygulamada basın özgürlüğünü etkilemektedir.”
***
AB İlerleme Raporu, 15 yıl önce “Türk hukuku, AİHS ve AİHM içtihatlarıyla uyumlu bir ifade özgürlüğü için yeterli güvenceyi sağlamamaktadır” saptamasını yapıyordu.
Daha atılacak adımlar olduğunu hatırlatıyor ama “hassas konular da dahil olmak üzere her konuda serbest ve açık tartışmaların” arttığını da vurguluyordu.
Henüz yetersiz de olsa olumlu gelişmeler olduğu görülüyordu.
Bir ümit vardı.
Sadece 15 yıl sonra, 2024 yılında ise artık Anayasa askıda.
Anayasa ve Anayasa Mahkemesi, Yargıtay “mahkeme üyeleri” tarafından yok sayılmakta…
Hâkim ve Savcılar kurulu da anayasayı yok sayan “hakimleri” Yargıtay üyeliğine terfi ettirmekte.
Yargının hukuka ihanetini konusunda çok yol alındığı ortada.
İnanılmaz bir gerileme dönemi bu dönem.
Çok yavaş ilerleyip, çok hızlı geriye dönebildiğimizi bu 15 yıllık kıyaslama açıkça gösteriyor.
***
AB İlerleme Raporu’nun İfade özgürlüğü bölümünü okurken, dipnotlara da bakıyorum…
18 ve 19 numaralı dipnotta şunlar yazılı:
“10 Temmuz 2009 tarihinde cezaevi kapasitesinin toplamı 112.066;
Cezaevi nüfusu 312.066’dır.
10 Temmuz 2009 tarihinde cezaevinde bulunanların % 53’ü tutuklu yargılananlardan oluşmaktaydı.”
AİHS ve AİHM içtihatlarıyla uyumlu bir ifade özgürlüğü için yeterli güvencenin sağlanamadığı Türkiye’nin hapishanelerinde durum bu…
Ya 2024’de?
“Türkiye’de 1 Temmuz 2024 itibarıyla toplam 403 cezaevi bulunmaktadır.
Bu cezaevlerinde 295.064 hükümlü ve 47.462 tutuklu bulunmakta olup, toplam 342.526 kişi cezaevlerinde kalmaktadır.
Cezaevlerinin toplam kapasitesi ise 295.328’dir, yani kapasite fazlası 47.198 kişidir.”
Daha fazla cezaevi yapmışız… “Büyük” ilerleme… Ama hapistekilerin sayısı hiç azalmamış.
***
Demokrasinin en temel ön koşulu olan ifade özgürlüğü ile hapishane kapasiteleri arasındaki ilişki ne?
Avrupa Konseyi’nin 2023 yılı cezaevi raporunun haberini buluyorum…
“Avrupa’da 2023’te nüfusa göre en fazla mahkûm ve tutuklu bulunan ülke Türkiye oldu” başlıklı haber şöyle:
“Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerde 31 Ocak 2023 itibarıyla toplam mahkûm ve tutuklu sayısının en yüksek olduğu ülkeler içinde Türkiye (348.265) yine ilk sırayı aldı.
Avrupa Konseyi’nin 2023 yılı cezaevi raporuna göre, nüfusa göre en fazla mahkûm ve tutuklu bulunan ülke sıralamasında Türkiye yine ilk sırada yer aldı.”
***
100 bin kişiye düşen mahkûm sıralamasında durum ne?
“Lozan Üniversitesi’nin desteğiyle hazırlanan rapora göre, 100 bin kişi içinde 408 mahkûm ile Türkiye Avrupa Konseyi ülkeleri içinde ilk sırada.
Türkiye’yi sırasıyla Gürcistan (256), Azerbaycan (244), Moldova (242), Macaristan (211), Polonya (194), Slovakya (183) ve Arnavutluk (179) izliyor.”
Bu ülkelerde fikir özgürlüğünün durumu mu?
Uzun uzadıya konuşmağa gerek yok, kısa bir bilgi yeter:
173 ülke arasında Hukukun Üstünlüğü kategorisinde Türkiye dünyada 148; Avrupa’da 45 ülke içeresinde ise sondan ikinci sırada bulunuyor.
Yukardaki ülkeler de en son on ülke arasında…
Azerbeycan ise Türkiye’nin bir basamak üstünde.
***
AİHS ve AİHM içtihatlarıyla uyumlu bir ifade özgürlüğümüz olsa durum nasıl olurdu?
Hukukun üstünlüğü kriterinde ilk sırada olan Danimarka gibi olurduk:
“2015’ten bu yana Danimarka’daki mahkûm sayısı 3 bin 400’den 4 bin 200’e yükselirken, gardiyan sayısı 2 bin 500’den 2 bine düştü.”
Danimarka’nın milli geliri çok yüksek, mahkûm sayısı çok düşük.
Bizim milli gelirimiz çok düşük, mahkûm sayımız çok fazla.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına uymakla uymamak arasındaki fark bu işte.