Hoş geldin eylül, hoş geldin sonbahar
2016 eylülünden beri özgürlüğünden mahrum olan Mehmet Altan her eylülde bir ‘’hoş geldin sonbahar’’ yazısı yazardı. Bu yazı 2013’ten…
05.09.2017
Eylülle ilgili kendi içimdeki gizli çekmeceleri açıp kapatırken, geçmiş ayinlerimdeki kutsal metinleri her merak ettiğimde yaptığımın aynısını yapıyorum….
Aralarında yirmi yıl bulunan iki kitabıma göz atıyorum…
Yeniden basılan Bir gecelik aşklar nereye gider?’deki eylül yazısı şöyle başlıyor:
Balkon kapısını açıyorum. Berrak ve serin bir ışıkla aydınlanmış rüzgâr içeri doluyor.
Bu ışıkları da tanırım, bu rüzgârı da. Sonbaharın ışıkları bunlar: Keskin ve uzak.
Sonbaharın şöyle bir değip geçen ilk rüzgârları.
Kendi kendime mırıldanıyorum: Eylül geldi. Mırıldandığım bu küçücük cümleye gene kendim şaşıyorum. Her yıl olduğu gibi.
* * *
1986 yılında yayınlanan ilk kitabım Kanatlı Karınca’daki metnin girişi ise şöyle:
Güller ve hanımelleri ile donanmış bahçeler, hepsinin birbirine benzediği açık mutfak pencerelerinden ortalığa yayılan kızartma kokuları, günün kararmaya başlamasına rağmen eve girmemekte direnen inatçı çocukların sesleri.
Yaz gerilerde kalmaya başladı.
* * *
“Alev rengi hüznüyle” sonbahar dış mekânlar söz konusu olduğunda belli ki bana her defasında hep aynı duyguları yaşatıyor…
Keskin ve uzak sonbahar ışıkları…
Berrak ve serin sonbahar rüzgârları…
Bunlar eylülün dış mekânlarımdaki değişmeyenleri…
Olsa olsa sadece mırıldandığım şiir değişiyor :
Kuytu ormanları, tenha bağları
Geziyor mevsimin yorgun rüzgârı.
İnce dallar kırık, yapraklar sarı,
Geçmiş bu yoldan da, belli sonbahar.
* * *
Değişen ise “iç mekânlarımız”…
Her eylül ve sonbaharı iç iklimimizde nasıl yaşadığımız ve yaşayacağımız.
Bu eylül içimde kırık dökük cevapsız sorular yok.
Bir önceki tren gitmiş, bir sonraki de gelmeyecek bir istasyonun yolcusu gibi de değilim.
İki şıklı soruların umut dolu olanlarını işaretlemeye fazlasıyla teşneyim…
Soru “Ayrılık mıdır sonbahar yoksa sihirli bir sarmaşık gibi coşuveren bir aşk mı?” ise, cevabım “Sihirli bir sarmaşık gibi coşuveren aşktır.”
Eğer eylül ve sonbahar için soru “Yeni bir başlangıcın fanfarları mı, bıkkınlığın davulları mı?” ise, yanıt “Yeni bir başlangıcın fanfarları” dır.
Yeni bir eylül, yeni bir sonbahar…
Ayva sarı, nar kırmızı, keyifli bir ateşmiş yaşamak.
2013 eylülü, “iç mekânlarımda” açılıp kapanan beyaz ve ışıklı kanatları, sihirli rüzgârı, büklüm büklüm dalgalanan ipek bir şal gibi kayarak akıyor.
* * *
Namık Çınar, siyasi baskılar nedeniyle yazı yazma imkânı elinden alınan bir dostu olarak bana, 2013 “bahar ayininin” serencamını sordu, yanıtı yazıyla bildirmemi istedi.
Kendisine çok teşekkür ediyorum.
Bu sayede, eylülü şatafatlı bir ayinle karşılıyorum.
Bu eylülün dışarıdaki duygu dekoru benim için değişmese de iç iklimim umut dolu fasıllarla yüklü.
Hoş geldin eylül.
Hoş geldin sonbahar.
* Bu yazı ilk olarak Namık Çınar’ın Taraf gazetesindeki köşesinde 9 Eylül 2013 tarihinde yayımlanmıştı.