“İşte ‘Devlet nerede?’ sorusunun yanıtı”

Gündemin öne çıkan haberleri Evrensel, Karar ve Cumhuriyet gazetelerinin manşetindeydi.

15.03.2023

Evrensel gazetesinin manşetinde, “İşte ‘Devlet nerede?’ sorusunun yanıtı” başlıklı haber yer aldı:

“Arama kurtarmadan çadır ve yardım malzemelerinin ulaştırılmasına kadar eleştirilerin odağı olan AFAD İskenderun’da gönüllülerin çadırlarına el koydu.

Hatay'ın İskenderun ilçesi Mustafa Kemal Mahallesi’nde AFAD; Ekmek ve Gül'ün de aralarında bulunduğu gönüllerin çadırlarını kaldırdı, gönüllüleri çadır kent dışına çıkardı.

Ekmek ve Gül, ‘Kız Kardeşlik Köprüsü ile Hayatı Yeniden Kuruyoruz’ kampanyası kapsamında Türkiye'nin dört bir yanından çok sayıda gönüllüsüyle bölgeye gitmişti ve özellikle kadınların hijyen ve sağlık sorunları için çalışmalar yürütüyordu. AFAD'ın bugünkü müdahalesinde Ekmek ve Gül'ün de yardım deposu olan çadıra, kadın-çocuk çadırlarına ve sağlık çadırına el konuldu.

Yapılan basın açıklamasında deprem bölgelerinde ilan edilen OHAL’e de değinilerek, ’36 gün boyunca neredeydiniz, ilk günden bu yana depremzedelerin yaralarını sarmaya çalışan gönüllüleri neden çıkarıyorsunuz’ diye soruldu.”

“Devlet sınıfta kaldı”

Karar gazetesi manşetinde, “Devlet sınıfta kaldı” başlıklı habere yer verdi. Haberde şu ifadeler kullanıldı:

“KARAR TV’de konuşan Davutoğlu, depremden 40 gün sonra hâlâ çadır ve temiz su ihtiyacının olduğunu belirtti. Afeti yönetmesi gereken kurumların içinin boşaltıldığını belirtip hükümetin sorumluluğuna dikkat çekti: Koordinasyonsuzluk tepede başlıyor. Asrın felaketi diyerek işin içinden çıkmaya çalışıyorlar ama bu doğru değil. Halk ‘İlk 48 saatte kimseyi görmedik’ diyor.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Maraş depremlerinde yıkıma uğrayan Hatay’da KARAR TV Gündem Özel yayınında Ahmet Taşgetiren ve Elif Çakır’ın sorularını yanıtladı. Bölgede su ve çadır dahil yaşanan sıkıntıların devam ettiğine dikkat çeken Gelecek Partisilideri, depremzedelerle yaşadığı diyalogları ve kendisine anlatılan sorunları aktardı.

Davutoğlu şunları söyledi: ‘İskenderun’un Pınarbaşı Mahallesi’ne geçen geldiğimde bir yaşlı elimden tuttu: ‘Burada bir yatak var ama nerede yatacağım?’ dedi. O bölge Sayın Erdoğan’ın afet bölgesinden çıkardığı yer. Bir başkası ‘İki haftadır su görmedim’ dedi. Büyük bir acı. Sare Hanım ile geçen geldiğimizde gezdik, bir yer görüyorsunuz bundan daha kötüsü olamaz diyorsunuz, başka yere gidiyorsunuz bundan daha kötüsü olamaz diyorsunuz.

Buradan çıkışın beş ilkesi olacak: Toprakla barışıp imar: Toprak diyor ki ‘Benim üzerime bina yapma.’ Malatya’nın merkezinde de büyük yıkım var. Girdik Malatya’ya. Malatya’nın kayısı bahçelerinin olduğu yere 10 kat bina yapılmış. Her şehir için ayrı bir yasa çıkarmayı planlıyorduk. Ve en çok da İstanbul tabi. İstanbul’da herkes diken üstünde. Tayyip Erdoğan’la bütün mücadelemiz buydu. Kanal İstanbul’u yapmayın. Kanal İstanbul bir cinayettir.

Bir adama görev verdiysen ‘Bana sormadan yaparsın’ diyeceksin. Kızılay’ı bir rant alanına dönüştürmüşler. AFAD’ı bir çiftlik haline dönüştürmüşler. Ben bırakmadan AFAD, hantal değildi, yukarıdan makro bakardı. Bizde Başbakanlığa bağlıydı. Şimdi İçişleri Bakanlığı’na bağlı. Birisi bir bakanın eniştesi… Kurum böyle yok oluyor. Kızılay’ın işi bir ticaret yapmak değil, holdingleşti. Neden? Binali Yıldırım’ın kardeşi Kızılay’ın başında. Kızı orada, gelini orada. Gönüllü olduğunda dahil burası aile şirketine dönüştürülmez.’”

“Hedefleri laik devleti yıkmak”

Cumhuriyet gazetesi manşetindeki, “Hedefleri laik devleti yıkmak” başlıklı haberinde, “Terör örgütü Hizbullah ile bağlantılı olduğu bilinen HÜDA PAR, 14 Mayıs’taki seçimlerde Cumhur İttifakı’nı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekleme kararı aldı. AKP ve HÜDA PAR arasında da görüşmeler yapıldı. Hizbullah ve HÜDA PAR’ın ise Diyanet’in hazırladığı ve gizli tarikatlar raporu olarak bilinen ‘Dini-Sosyal Teşekküller, Geleneksel Dini-Kültürel Oluşumlar ve Yeni Dini Yönelişler’ raporunda yer aldığı ortaya çıktı. ‘Mustazaflar Hareketi (Hizbullah)’ başlığında yer alan bilgilere göre Hüseyin Velioğlu’nun kurucusu olduğu örgüt, 1991- 2001 arasında şiddete başvurarak illegal kimliğe büründü. Beykoz Operasyonu sonucu dağıldığı ancak 2004’te Mustazaflarla Dayanışma Derneği’nin kurulmasıyla toplandığı belirtilen örgütün, devleti ‘tağuti’ (hak yoldan saptıran) ve ‘darülharp’ (İslamlaştırılması gereken savaş alanı) kabul ettiği, derneğin ise 2012’de Hizbullah’ın devamı olduğu gerekçesiyle kapatıldığı kaydedildi. Derneğin kapatılmasının ardından ‘propaganda imkânının daha iyi olduğu’ gerekçesiyle HÜDA PAR’ın kurulduğu aktarıldı.

‘Gayri İslami, laik, Kemalist zulüm rejimine karşı mücadeleyi varlık nedeni gördüğü’ vurgulanan örgütün ‘ümmetçi fikirleri olduğu, Kürtçenin resmi dil olmasını savunduğu, İslam’ın hâkim olmadığı tüm rejim ve yönetimleri gayri İslami kabul ettiği, yüze ulaşan sayıda dernekleri bulunduğu’ kaydedildi.

Örgüt için ‘Tarihinde yaşananlardan dolayı kimilerine göre tekrar şiddete başvurma potansiyeline sahiptir. Yoğun bir şehitlik vurgusu üzerinden kendi bağlılarını aksiyoner hale getirmekte ve onların harekete bağlılıklarını bu şekilde diri tutmaktadır. İran’la ilişkisi hangi nitelikte bilinmiyor’ denildi” ifadelerine yer verdi.