“Jandarma istedi, haber siteleri engellendi”

Gazeteler bugün de gündemi “belirleyemedi”

07.08.2019

İktidar gazeteleri manşetlerini yine “Barış koridoru” adı altındaki savaş hazırlıkları ve Kaz Dağları’ndaki eylemlerin asıl niyetinin ne olduğuyla ilgili algı haberleriyle doldururken (Örnek: “Kazın ayağı öyle değil”-Türkiye gazetesi), “gerçek gündem” basının gözden “kaçırdığı” birçok haberle doluydu.

Örneğin; Jandarma Genel Komutanlığı’nın talebiyle Ankara Sulh Ceza Hâkimliği’nin 136 internet sitesi ve sosyal medya hesabı için erişim engeli kararı almasına Evrensel gazetesi sürmanşetinde geniş yer ayırırken, haber Birgün, Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerinde birkaç satırla yer bulabildi.

73 baronun eski Cumhuriyet gazetesi çalışanları için Yargıtay’a yaptığı çağrı Karar gazetesinde vardı ama hükümeti her koşulda destekleyen gazetelerde yoktu.

Veya CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, “Dolar yüklü uçak” ihbarı yandaş ya da muhalif hiçbir gazetenin radarına giremedi.

Son olarak ise, Yargıtay’ın, “Darbe girişimi tiyatro ve senaryoydu” sözlerinin suç teşkil etmediğine karar vermesi Sözcü gazetesi dışında büyük bir sessizlikle karşılandı.

Jandarma-savcılık “işbirliği”yle başlayalım…

Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği, Jandarma Genel Komutanlığı’nın 16 Temmuz tarihli yazısı ile 136 internet adresine erişimin engellenmesine karar verdi. (Haberin tamamı için; “Jandarma istedi, mahkeme Bianet’in de aralarında olduğu 136 adrese erişim engeli getirdi”)

Evrensel gazetesinin sürmanşetinde, “Jandarma istedi, haber siteleri engellendi” başlığıyla verdiği haber şöyle: “Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliği, Jandarma Genel Komutanlığı’nın yazısı ile aralarında ‘bianet’, ‘ETHA’ ve ‘Geziyi savunuyoruz’ gibi adreslerin de bulunduğu 15 haber sitesi dahil 136 adres için erişim engeli kararı verdi. Bianet Proje Danışmanı Nadire Mater karar için, ‘Bu, karşı çıkılması ve mücadele edilmesi gereken bir karar’ dedi. RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ise, ‘keyfi ve tehlikeli’ dediği karar için BTK’ye çağrı yaptı: ‘Kararı uygulamayın.’”

Birgün gazetesi haberi ön sayfasının altından, “Bianet’in 200 bin haberine erişim yasağı” başlığıyla anonslarken, Cumhuriyet gazetesi habere, “Muhalif internet sitelerine erişim engeli getirildi” başlığını attı.

Sözcü gazetesi ise ön sayfasının altında, “Jandarma istedi erişim engellendi” başlığıyla verdiği haberde, “Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliği, Jandarma Komutanlığı’nın başvurusu üzerine Bianet ve onlarca siteyi kararttı. Basın örgütleri, ‘Halkın haber alma hakkı engelleniyor’ diyerek tepki gösterdi” ifadelerini kullandı.

Basın meslek örgütlerinin karara tepkisi ise basının dikkatinden kaçarken (Bkz: “Basın meslek örgütlerinden Bianet'in de aralarında bulunduğu 136 adrese erişim engeli getirilmesine tepki: Gazetecilik öldürülmeye çalışılıyor”), Mehmet Y. Yılmaz’ın T24’teki, “Tak şak paşa rahmet mi istedi?” başlıklı yazısında şu ifadeler yer aldı:

Bir demokratik hukuk devleti ile faşist polis devletini ayıran fark, keyfiliktir. Hukuk devletinde, her şey öngörülebilir. Anayasa vardır, kanunlar vardır, bu kanunların uygulanması sırasında otaya çıkan durumlarda referans alınacak mahkeme kararları vardır. Polis devletinde de bunlar vardır. Anayasa da, kanunlar da, mahkemeler de. Ama bunlara güvenemezsiniz, bazen öyle olur, bazen böyle. Türkiye’deki rejimin karakterinin hangisine uygun olduğuna buna bakarak karar verebiliriz. Ortaya çıktı ki Jandarma Genel Komutanlığı, bazı sitelere erişim yasağı konmasını istemiş, mahkeme de ‘tak diye istenen bu yasağı, şak diye yerine getirmiş.’ Allah rahmet eylesin, Beyaz Toros günlerinin unutulmaz özdeyişlerinden biri Tansu Çiller’in generaline aitti. O da ‘tak diye emredileni, şak diye yerine getirirdi’! Erişimi engellenen 136 internet adresinden birisi bir milletvekiline de ait. Anayasa Mahkemesi, neredeyse her hafta, erişime engelleme yasaklarının ‘ifade ve basın özgürlüğünün ihlali’ olduğuna karar veriyor. Böyle kararlar veriyor çünkü o vermese zaten iki ay sonra aynı kararı AİHM verecek. Şimdi Anayasa Mahkemesi kararını dinlemeyenler de deyim yerindeyse ‘öpe öpe o kararı yerine getirecek.’ Ama işte tam da burada duralım! Çünkü rejim, hukuk filan tanımıyor, direnebildiği kadar direnmeye çalışıyor. Onun için de bu rejim öngörülebilir bir hukuk rejimi değil. Faşist demeye dilim varmıyor, çünkü biraz ağır kaçacak. Ama unutmayalım: Tak – Şak ilişkisi, mahkemelere bile sirayet etmeye başladıysa şu anda haksızlık etmeyelim diye dilimizin varmadığı şeyleri söylememize de imkân kalmayacak.

73 baro “sevdiklerine” sahip çıktı

Yargıtay Başsavcılığı'nın eski Cumhuriyetçiler için mahkûmiyet kararlarının bozulmasına ilişkin hazırladığı tebliğe rağmen tutukluluk sürecinin devam etmesine karşı 73 baro Yargıtay’a çağrıda bulundu.

Cumhuriyet gazetesi habere, “‘Ağır haksızlığa müdahale edin’” başlığıyla yer verdi. Haberde şu ifadeler yer aldı:

TBB Başkanı Metin Feyzioğlu ve 79 barodan 73’ünün başkanı, Yargıtay Başsavcılığı’nın tebliğine rağmen cezaevinde tutulan 5’i eski 6 Cumhuriyet çalışanının bir an önce infazının durdurulması için Yargıtay’a çağrı yaptı. Baroların ortak açıklamasında adım atılmaması ve insanlarda umut yaratıldıktan sonra Meclis’in tatile girmesi eleştirilerek, ‘Yargıtay’ı, ağır haksızlık ve adaletsizliğe derhal müdahale etmeye davet ediyoruz’ denildi.

Birgün gazetesi haberi birinci sayfasının altından, “73 barodan ortak Cumhuriyet açıklaması” başlığıyla anonslarken, Sözcü gazetesi manşetin yanındaki habere, “74 barodan çağrı: Gazetecileri bırakın” başlığını attı:

Türkiye Barolar Birliği ve 74 baro, Yargıtay’a temyize gidemediği için Kandıra Cezaevi’ne hapse atılan Cumhuriyet çalışanlarının ‘derhal tahliye edilmesini’ istedi. Ortak bildiride şöyle denildi: ‘Yargıtay’ı kamuoyu vicdanını derinden yaralayan bu ağır haksızlık ve adaletsizliğe müdahale etmeye davet ediyoruz.’

Karar gazetesi ise ön sayfasının altından, “73 barodan ‘Cumhuriyet infazlarını durdurun’ çağrısı” başlığıyla verdiği haberde, “Türkiye’deki 73 baro başkanı, Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının infazının durdurulması için Yargıtay’a çağrı yaptı. Ortak metinde, ‘Yargıtay’ı ağır haksızlığa derhal müdahale etmeye davet ediyoruz’ denildi” ifadelerini kullandı.

Yargıtay perdeyi araladı

Yargıtay’la devam edelim…

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 15 Temmuz darbe girişiminin "Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkan olmak için planladığı tiyatro veya senaryodan ibaret bir girişim" olduğu şeklindeki sözlerin suç olmadığına karar verdi.

Habere yalnızca Sözcü gazetesinde yer bulabildi. Gazetenin, “Türkiye’de ‘İYİ Ki YÜKSEK YARGI VAR’ dedirten karar” üst başlığıyla verdiği, “Yargıtay: Darbe girişimine ‘tiyatro’ demek suç değil” başlıklı haber şöyle:

İnegöl Adliyesi’nde mübaşir olan bir kişi, hain kalkışmadan 4 gün sonra ‘Bu hükümetin oyunu. Erdoğan’ın başkan olmak için planladığı tiyatrodan ibaret bir girişim’ dedi. Terör propagandasından davalık oldu. Bursa 9. Ağır Ceza Mahkemesi beraat verdi. Adalet Bakanlığı itiraz edip Yargıtay’a başvurdu. Yargıtay sanığın sözlerinin ağır eleştiri kapsamında kaldığını belirtip beraati onadı, bakanlığın itirazını reddetti.

Milyon dolarlık “şaka”

CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın soru önergesi, gazetelerde bir satır bile yer bulamadı.

“CHP'li Tanal'dan "Dolar yüklü uçak" için soru önergesi” başlıklı haber şöyle:

CHP'li Mahmut Tanal, Aralık 2014'teki "İran'dan Türkiye'ye gelen Libya menşeli bir uçağın yüklü miktarda dolar taşıdığı" yönündeki ihbarıyla ilgili dönemin Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli'nin ‘Uçak'ta dolar yoktu, 19 ton sigara vardı. Mahmut Tanal'a şaka yapmışlar’ açıklamasının, 10 Temmuz 2019 tarihinde TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyelerine brifing veren İçişleri Bakanlığı yetkilileri tarafından yalanlanmasıyla harekete geçti. Ticaret Bakanlığı ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'na ayrı ayrı soru önergesi veren Tanal, 10 Temmuz'da Meclis'teki komisyon toplantısında soru sorduğu Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Erhan Gülveren'in ‘Devletin kayıtlarında uçakla sigara kaçakçılığı yapıldığına ilişkin herhangi bir bilginin olmadığını söylediğini’ kaydederek, bakanlıklara şu soruları yöneltti: ‘Dönemin Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, 'Uçakta 19 ton kaçak sigara bulunduğu' savunmasıyla kamuoyunu yanıltmış mıdır? Ya da Canikli, emrindeki bürokratlar tarafından mı yanıltılmıştır? Bu uçağın kargosu kime aitti? Alıcı ve gönderen kimlerdir? Dönemin Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli'nin 6 Aralık 2014 tarihinde iniş yaptığı Sabiha Gökçen Havalimanı'nda alıkonulduğunu söylediği, yükünün antrepoya alındığını belirttiği Buraq Air firmasına ait uçakla ilgili herhangi bir tutanak, kayıt tutulmuş mudur? Şayet tutanak, kayıt tutulmuş ise uçağın yük cinsi kayıtlara nasıl yansımıştır? Herhangi bir tutanak, kayıt tutulmadıysa bunun sebebi nedir?’

Bu gençlerin geleceği “Aydınlık”

İnternet üzerinde  yayın yapan TV’lerin RTÜK denetimine girmesi geçtiğimiz günlerde epey tartışıldı. Son olarak Ankara Barosu yönetmeliğin iptali için dava açarken, Türkiye Gençlik Birliği dün yaptığı açıklamayla konuya “tüy dikti”.

T24’te verilen “Türkiye Gençlik Birliği'nden Netflix, BluTV ve Puhu TV çıkışı: Türk gençliğine bu zehri yutturamazsınız” başlıklı haberden bir bölüm şöyle:

İdeolojik olarak Vatan Partisi ile aynı görüşleri savunan ve kamuoyunca aynı partinin gençlik organı olarak işlev gören Türkiye Gençlik Birliği, (TGB) Netflix, BluTV ve Puhu TV gibi online yayın yapan internet televizyonlarına bayrak açtığını ilan etti. İnternet yayınlarının gençliği uyuşturup çürüttüğünü söyleyen TGB'liler RTÜK’e verilen denetleme yetkisini de desteklerini açıkladılar. Yapılan açıklamada Genel Başkan Yıldırım Gençer, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurumları eliyle, ülkede faaliyet yürüten her türlü uluslararası dijital ve ticari platforma denetim uygulaması temel bir egemenlik hakkıdır. Bu hak öncelikle toplumu, özellikle de gençliği küresel medya ve kültür tekellerinin sınırsız ve kuralsız içeriklerine karşı alınan zorunlu bir tedbirdir. Devlete ve kurumlarına yönelik karşıtlıkla beslenen sorumsuz muhalefet hastalığı, bu tartışmada da kendini göstermiştir’ dedi.