Silivri Mahpushane Şarkıları’nın hikâyesi
Ve Silivri Mahpushane Şarkıları’nın adını “Silivri Avlu Şarkıları” yaparak Spotify’da oluşturduk

08.01.2020
Ya 2017 yılının son günleriydi ya da 2018’in hemen başı, biz tutuklandıktan 15 ay sonra Adalet Bakanlığı’ndan ancak izin alabilen Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç Silivri Cezaevi’ne bizleri ziyarete geldi.
Hâl hatırdan sonra merak ettiklerini sordu.
Ziyareti 4 Ocak 2018 tarihli Hürriyet gazetesinin ilk sayfasında “Mehmet Altan’ın Sezen’den ricası” başlığıyla yayınlandı.
Başlığın altındaki spot şöyleydi:
Silivri Cezaevi’nde görüştüğümüz Mehmet Altan içeride ayları nasıl geçirdiğini anlattı:
‘Bir müzik CD’si hazırlıyorum. 2017’nin en popüler şarkı ve türkülerini topluyorum. Sezen Aksu’dan ricam var. Bana bu konuda destek olabilir mi acaba? 15 şarkılık bir CD.
Hızlıca ve kestirmeden spota dönüşen cümlede bizim on beş adımı bulmayan küçük avluda zamanı öldürmek için hep beraber söylediğimiz şarkı ve türkülerle onların ardındaki hapishane yaşamlarımızın hikâyesi vardı.
Yılın en popüler şarkıları, eskilerden kalanlar, annelerimizden dinlediklerimizle gittikçe genişleyen bir repertuvarımız oluşuyordu. Şarkı sözlerine takıldığımızda ise dışardan o sözlerin getirilmesini sağlamanın peşine düşüyorduk.
Zamanla, söylenenlerden bir liste oluşturma, ardından bunları en iyi icra edenlerden de bir CD yapma, böylece mahpusluk yıllarının ruh iklimini sese dönüştürerek kalıcı hâle getirme fikrine kapıldım.
Ama bu sürecin ve teknolojinin çok yabancısı olduğum için de Sezen’in Türkiye’yi hayran bırakan büyüleyici birikiminden yardım alırım diye düşündüm… Pınar’a söylediğim de oydu zaten.
Nitekim, 9 Ocak 2018 tarihinde T24, “Sezen Aksu'nun gözetim ve denetiminde şekillendirilmesini” istediğim ve el yazımla oluşturduğum avlu şarkılarının listesini yayınladı.
***
Meğerse Türkiye’nin ne kadar hastalandığından haberdar değilmişim… Sakin bir cümleden şifre çıkarma manyaklığının azgınlığı sürekli olarak artmış, müptezelleşerek patolojik hâle gelmiş…
Katlettikleri gazeteciliğin ölü yıkayıcılarının iğrenç rezilliklerini tutuklanma ertesinde de görmüştüm… Ayrıca yaşam bana ezik adamın iflah olamayacağını daha evvel de zaten öğretmişti.
Ama bu röportaj sonrası atılan hastalıklı manşeti, yapılan zekâsız yorumu, psikopatolojik yalanları görünce bir kez daha şaşırdım, Sezen’i de bu sefil sürüsüne konu ettiğim için çok üzüldüm.
***
Tahliye sonrasında “yapılacak işler” listesinde sıra geçenlerde bu Silivri Cezaevi avlusunda söylenen şarkıların kalıcı hâle getirilmesine geldi.
Silivri zulmünün sesli bir yadigârı da olsun istiyordum doğrusu. O üzeri bile tellerle örtülü avludan boşluğa gönderdiklerimizin en iyi seslerden CD’ye dönüşmesini arzuluyordum.
Hapishane avlusunda söylenen şarkılar listesi zaman içinde biraz daha genişledi. 24 şarkılık bir liste yaptım. Sonra bu şarkıları en iyi icra eden şarkıcılar tarandı ve ortaya ham bir tek numunelik CD çıktı.
Bu konulardaki cehaletim, ayrıca ihtiyacım olan estetik birikim rehberliği için Sezen Aksu’dan yardım isteme arzum devam ediyordu.
İlk ağızda CD çıkarma işinin manâsızlığını öğrendim. Nihat Yıldırım son gelişmeleri bana olağanüstü nezaketiyle özetledi, teknik ve bürokratik zorlukları yanında piyasada CD talebinin öldüğünü anlattı. Spotify’ı önerdi.
Sağ olsun, Sezen onca işi gücü arasında oluşturduğum listeyi gözden geçirdi, iki alternatif liste oluşturdu.
Birini seçtik. Nihat Yıldırım ve uzman bir arkadaşımız daha hep birlikte o şarkıları en iyi söyleyenleri son bir kez daha gözden geçirerek noktayı koyduk.
Ve Silivri Mahpushane Şarkıları’nın adını “Silivri Avlu Şarkıları” yaparak Spotify’da oluşturduk.
***
Eğer dinlerseniz çok değerli ses sanatçılarımızın seslerinin büyüsü içinden Silivri Cezaevi’ni, ömürlerin bırakıldığı üzerine tel çekilmiş ufacık avluyu, avlunun üzerindeki teller arasından gördüğümüz gökyüzünü hissedeceksiniz…
Avluda Sabahattin Ali’ler, Ahmed Arif’ler, Grup Yorum’un müzisyenleri de dolaşacak.
O şarkılar, siyasal yönetimlerin yazıya, çiziye, düşünceye bitmez tükenmez zulmünün ses tarihimize bırakılan kaydıdır.