Askerî darbecilikle solculuk olur mu?

“Devrim” gazetesi silahlı kuvvetlerin zaman kaybetmeden müdahale etmesi gerektiği yönündeki propagandasını ısrarla sürdürdü

MEHMET ALTAN

01.04.2020

1969 seçimleri yapılmış, Adalet Partisi yüzde 50'nin üzerinde oy almıştı. Aynı seçimlerde TİP ise parlamentoya sadece iki milletvekili sokabilmişti. Süleyman Demirel siyasal bir kurnazlıkla millî bakiye seçim sistemini değiştirmiş ve toplumdaki sol düşüncenin meşru kanallardan akmasını engellemişti.

Toplumsal talepleri bastırarak sorunları çözdüğünü sanmak buraların geleneksel ahmaklığıdır zaten… Siyaset kurumu  kendi dönemini baskı ile kurtarmaya çalışırken her seferinde Türkiye’yi bir kez daha çökertir.

Millî bakiye sisteminin iptali de böyle oldu. Türk demokrasisini de bıçaklayan bu büyük facia 1969 seçimleri ertesinde solda daha önce oluşan parlamentarist hayalleri yerle bir etti.

Kitlelere yönelme yerine, cunta veya silahlı mücadele yoluyla iktidara gelme doğrultusunda hastalıklı bir eğilimi kışkırttı.

Devrim gazetesi böyle bir ortamda çıkmaya başladı. Devrim’in ilk sayısı 21 Ekim 1969'da çıktı. Sahibi Cemal Reşit Eyüboğlu, genel yayın yönetmeni Doğan Avcıoğlu idi.

***

Avcıoğlu, 1961 – 1965 yılları arasında çıkarttığı Yön dergisinde sosyalizmi bir kurtuluş yolu olarak benimsiyor ve çok partili demokratik rejim içinde kalınarak, seçim yoluyla, iktidarın el geçirilebileceğini söylüyordu.

Avcıoğlu, özellikle Devrim gazetesinde bu eski yaklaşımını bütünüyle reddeden karşı bir tez geliştirmeye başladı. Buna göre, çok partili demokratik rejim içinde kalınarak, yakın bir gelecek için, iktidarın ele geçirilmesinin imkânı bulunmadığını söyleyerek Türkiye’nin kaybedilecek zamanın kalmadığını; üstelik mevcut az gelişmiş sosyal yapının, iktidarın demokratik yollar aracılığıyla ele geçirilmesine uygun olmadığını öne sürer oldu.

Avcıoğlu, iktidarın ele geçirilmesinde, silahlı kuvvetlere öncü bir rol biçmekle kalmadı, ordunun desteği olmaksızın amaçlanan hedeflere ulaşılamayacağını vurgulamaya koyuldu. Avcıoğlu Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, gelişmiş batılı kapitalist ülke ordularının tersine, egemen sınıfların çıkarlarının temsilciliğini bütünüyle üstlenmediği düşünmekteydi.

Devrim gazetesi de silahlı kuvvetleri mevcut siyasal iktidara karşı mücadeleye davet ediyordu.

Devrim gazetesi iki yıl süren yayın hayatı boyunca, mevcut çok partili demokratik siyasal düzene karşı şiddetli eleştiriler yöneltti. Silahlı kuvvetlerin zaman kaybetmeden müdahale etmesi gerektiği yönündeki propagandasını ısrarla sürdürdü.

***

Devrim gazetesi ve Doğan Avcıoğlu’nun hedeflediği 9 Mart 1971 darbe girişimi akamete uğradı. 12 Mart’ta ordu muhtıra vererek kendisi darbe yaptı.

Vikipedi’de durum şöyle özetleniyor:

9 Mart 1971 darbe teşebbüsü, içlerinde Mahir Kaynak'ın da bulunduğu Millî İstihbarat Teşkilatı mensuplarının durumu Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç ve 1. Ordu Komutanı Faik Türün'e haber vermesiyle akamete uğratıldı. 

12 Mart Muhtırası'nı veren Memduh Tağmaç, Orgeneral rütbesindekiler hariç bu 9 Mart 1961 Millî Demokratik Devrimine adı karışan diğer bütün subayları re'sen emekliye sevketti.

Ordu Komutanı Faik Türün de bu darbeye adı karışan tüm Devrim yazarlarını Ziverbey Köşkünde Millî İstihbarat Teşkilatı vasıtasıyla sorguya çekti.

 Bu sorgularda Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur'un da 9 Mart darbesine önce destek verdikleri, fakat sonra istihbarat bilgileri Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç'a ulaşınca desteklerini geri çektikleri ortaya çıktı.

***

Avcıoğlu’nun biyografisinde de  bu durum yer alır:

1969'da, Yön'deki görüşlerini siyasi bakımdan daha net bir biçimde dile getirdiği haftalık Devrim gazetesini çıkarmaya başladı.

12 Mart 1971 Muhtırası'na kadar çıkardığı haftalık Devrim gazetesinde yayımlanan yazılarında 'devrim' in Kemalist aydınların yol göstericiliğinde ve Kemalist 'genç subay'ların öncülüğünde geniş bir cephe tarafından Millî Demokratik Devrim olarak gerçekleştirilebileceğini öne sürdü. 

12 Mart 1971 muhtırasına giden süreçte Doğan Avcıoğlu'nun çıkardığı Devrim gazetesi etrafında toplanan ve içlerinde 27 Mayıs Darbesini yapan Millî Birlik Komitesi'nin gerçek lideri Emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu'nun da bulunduğu "Millî Demokratik Devrimciler", o dönemin siyasi partilerinin demokrasi anlayışının bir oyalamaca olduğunu ileri sürerek "ulusçu-devrimci yöntem" olarak ifade edilen ilkeler doğrultusunda parlamento dışı muhalefeti savunuyorlardı.

12 Mart 1971 muhtırasından sonra 9 Mart 1971 darbe teşebbüsünde 'orduyu başkaldırmaya teşvik' iddiasıyla Emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu ile birlikte yargılanan ve beraat eden Avcıoğlu 1973'te siyasal yaşamdan çekildi.

 4 Kasım 1983'te, mide kanseri tedavisi gördüğü İstanbul'da öldü. Vasiyeti üzerine Büyükada'da toprağa verildi.

***

Devrim gazetesinin ve 12 Mart 1971 muhtırasına giden sürecin birinci derecedeki tanığı o dönemde Devrim gazetesi yazı işleri müdürü olan Hasan Cemal’dir.

Bu dönemi Türkiye’de pek örneğine rastlamadığımız bir açık yüreklilikle ve sert bir öz eleştiriyle ilk baskısını 1999 yılında yayınladığı Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım kitabında anlatır.

Kitap Hasan Cemal’in yaşamından kesitleri, o dönem Türkiye’sini ve dünyasını da kitaba keyifli bir derinlik veren belgesel metinlerle muhteşem bir saydamlıkla anlatır:

Neyin ne olduğunu bir ölçüde biliyordum. Ama TİP üyeliğiyle Avcıoğlu yakınlığının bir arada yürüyemeyeceğini bilecek kadar  da olan bitenden haberdar değildim.

 … Çünkü Avcıoğlu grubu ‘tepeden inmeci’ idi.Yani askerle iş tutma meraklısı… Parlemento ve partiler bir darbeyle kapatılacak ,önce ‘demokratik devrim’ yapılacak, sonra ‘sosyalizm’e gidilecekti.

Buna karşılık TİP’liler askerle oynamaya, darbeye  karşıydılar. Bunun  faşizme davetiye  olduğunu düşünüyorlardı.Ara aşama, geçiş dönemi vesaire de tanımıyorlardı. Onların sloganı sadece  ‘sosyalist devrim’di.  (sf. 147-148)

***

Süleyman Demirel meşru yolu  kapatarak, ülkenin belaya sürüklenmesini hızlandırdı. Demokrasi dışı yollara sapan belaya davetiye çıkartır.