Haberciye savaş açmak

Bu kadar büyük bir sistematik suç silsilesinin üstünün göstermelik cezayla kapatılması zor. Kızların değersizleştirilmesi bunu mümkün kıldı

ÜMİT KIVANÇ

09.09.2019

Hernekadar Jeffrey Epstein’in hücresinde ölü bulunuşuyla yarıda kesildiyse de, adalet arayışı bu beklenmedik ölümle sona ermeyecek. Artık meseleyi sahiplenen çok kişi var. Bir vakit laci takımlı adamların hep birlikte üzerine su dökerek söndürmeye çalıştığı ateşi harlandıran, Miami Herald gazetesi oldu. Ve tabiî başta tecrübeli muhabir Julie K. Brown.

Brown’ın fotoğraflarına uzun uzun baktım. Çıktığı birkaç TV programında halini tavrını izledim. Karşımda pek basitçe tarif edebileceğimiz biri duruyordu: Bir gazeteci. Muhabirliği başka yerlere sıçrama tahtası, geçici ve mecburî hizmet gibi değil, ömürboyu sürecek meslek olarak gören bir kadın.

MSNBC Sunday’de, bu dizinin “onlar”ından, “Bunlar çok güçlü insanlar,” diye sözetti Brown, adaletin hiç değilse azıcık yerini bulabilecek oluşuna sevinerek, “ve özellikle bugün biraz terlediklerini düşünüyorum.” Brown, rezaletin çapının ortaya çıkan bilgiden çok daha geniş olduğuna dikkat çekiyordu. Birilerinin arayıp Epstein’e bıraktığı mesajlardan oluşan listeler varmış soruşturmayı yürütenlerin elinde. “Şu oteldeyim” türü mesajlar.  Brown diyordu ki: “Eğer onun otel odana bir kız yollamasını beklemiyorsan böyle bir mesajı niye bırakasın ki?”

Brown’ın, Epstein’in ölümüyle tehlikeye düşen beklentisi şuydu: “Bakalım isimler verecek mi?”

Julie Brown, Epstein üzerine yaptığı haberciliği de hesaba katarak, “Gazeteciliğim, #MeToo hareketinin faydasını gördü,” dedi. “Çünkü bu tür olayları daha fazla araştırmaya başladık.”

Julie K. Brown’a Epstein’in Başkan Donald Trump ile ilişkisi üzerine de sorular sordular. İlişkileri dostâneydi, dedi. Birbirlerinin evlerine yemekli akşam partilerine gittiler. Trump onun uçağına da bindi. “Muhtemelen başkaları kadar sık değil,” diye ekledi, “çünkü, biliyorsunuz, Trump’ın kendi uçağı var.”

Benim burada lafı getirip dayandırmakla yetindiğim -çünkü ötesi büyük araştırma gerektiriyor ve Türkiye’de hiçbir gazeteciyi böyle bir çalışma için destekleyecek kurum yok- kritik konuya Brown’ın da takılmış olduğu anlaşılıyor. Şöyle dedi: “Öbür ilginç nokta, Trump’ın da bir model ajansı var, Epstein’in de, yurtdışından küçük yaşta kızlar getirmek için kullandığından şüphelenilen bir model ajansında hissesi var. Dava dosyasındaki bir belgede Epstein’in bir sözü yeralıyor, diyor ki, ‘Ben de model ajansımı Trump’ın kendi ajansını düzenlediği gibi düzenleyeceğim.’ Bu ne demek, bilmiyorum, ama Trump’ın yaptığına benzer bir şey yapmak istemesi merak uyandırıcı.”
 
Niye kimse haykırmıyordu?
 
Julie Brown’ı, WNYC Radyo’daki “Here’s The Thing” programında Alec Baldwin’in sorularını cevaplarken de izledim. Ve mesleğin gerekliliği ve haysiyeti adına duymak istediğim şeyi orada duydum: “Hakikaten kimse bunu takip etmiyordu,” dedi Brown. “Bu olay hakkında kafamı kurcalayan şeylerden biriydi bu. Neden kimse ayağa kalkıp haykırmıyordu?”

Epstein’in neredeyse doğru dürüst ceza görmeden yırtmasıyla yetinilmemiş, o sefil anlaşmayla, ona yardım edenler ve suça katılanların sonradan soruşturulması da engellenmişti. Brown, birçok hukukçuyla görüştüm, dedi, böyle bir şeyi daha önce görmediklerini söylediler. Epstein skandalına özel bir mahiyet kazandıran etkenlerden biri buydu. Brown’ın sözleriyle, böyle işleri hep yapıldığı çevreler örterdi, ama bu sefer sözkonusu olan “bizim hükümetimiz”di.

Baldwin hepimizin kafasına takılan soruyu sordu: Bu kadar önemli, şöhretli avukatlar niye böyle bir işe girdi, niye Epstein’i savunmayı kabul ettiler? Para mı bunun gerisindeki, nedir? Brown şu muhteşem cevabı verdi: “Kızları umursamıyorlardı.” Ve 2008’deki skandalın #MeToo’dan önce patlamış oluşuna, olayın kapatılabileceğini umanların ellerinin bugünküne göre rahat oluşuna işaret etti: O kızların “kullan-at” cinsinden olduklarını düşünüyorlar, onlara orospu gözüyle bakıyorlar.

Bu kadar büyük bir sistematik suç silsilesinin üstünün göstermelik cezayla kapatılabileceğini düşünebilmek zor. Ama kızların değersizleştirilmesi ve suçlunun etrafındaki koruyucu muktedir çemberi bunu mümkün kılıyordu. Brown, zamanında soruşturma gideceği yere gidebilsin diye epey kavga etmiş polis şefi Michael Reiter’ın, on yıl sonra gittiğinde kendisine nasıl kayıtsız davrandığını anlattı, aynı radyo programında. Şimdiye kadar bir sürü muhabire bir sürü şey anlattım, demiş adam. “Epstein’e karşı lanet kanıtı tam nerede bulabileceklerini tarif ettim. Hiçbir şey çıkmadı”. Brown’a da, bu işi kurcalamaya devam ederse ne olacağını söylemiş: “Birisi patronuna telefon eder ve seni ölüm ilanları servisine kaydırırlar.”

Programda meslektaşımız takdirimizi çok defa kazandı, ama, “Tehditle karşılaştınız mı, ne düşündünüz?” sorusuna verdiği cevapla bu defa kazandığı gönlümüz oldu: “Demokrasi uğruna mücadele ettikleri için dünyada öldürülen, hapishanelerde işkence gören sayısız gazeteci var, onları düşünüyorum.”
 
Dershowitz sahneye geliyor
 
İki bölüm önce karakteri hakkında epey bilgi sahibi olduğumuz büyük hukukçu Dershowitz programı aradı ve hakkındaki iddiaların yalan olduğunu tekrarladı. Kendisini itham edeni itibarsız kılarak suçlamadan kurtulma taktiğini de tekrarladı: Virginia Giuffre ve kendisiyle yattığını iddia eden öbür kadının sabıkaları olduğuna işaret etti. Virginia için “tasdikli yalancı” dedi.

Bunları bir yere kadar normal sayabiliriz. Sonuçta onyıllar boyunca inşa edilmiş  kimlik, ipe sapa gelmez üç-beş Claire ya da Tatianna yüzünden mahvolmak üzere.

Onuruna paneller düzenlenen saygın akademisyen Alan Dershowitz bu sebeple, olayların, kendisini hiç mutlu etmeyecek yöne doğru akışına daha fazla müdahale etmeye karar verdi. Ve 2019 Nisan’ında bir Açık Mektup yayımladı. Mektup Pulitzer Ödülü Komitesi’ni muhatap alıyordu.

“Araştırmacı gazetecilik dalında Pulitzer Ödülü için öndegelen adaylar arasında, Jeffrey Epstein olayına dair yazı dizileriyle Miami Herald ve muhabiri Julie K. Brown yeralmaktadır,” diye başlayan metni, biz bu memleketin yurttaşları, “…yeraldığı değerlendirilmiştir” diye okuyabiliriz.

“Ne var ki,” diye devam ediyordu mektup, “dizi titiz ve nesnel araştırmaya değil, daha çok, bu diziden maddî avantaj temin eden, kendi çıkarlarının peşindeki avukatların tek yanlı ve büyük ölçüde yanlış tavsiyelerine dayanıyordu.” Dershowitz devamında, muhabir Brown’ın “kendisi ve tarafgir kaynaklarının geliştirdiği, indirgemeci ve büyük ölçüde yanlış anlatının altını oyacak, yüksek düzeyde güvenilir enformasyonu araştırmayı ve yayımlamayı reddettiğini” iddia ediyordu. Dershowitz biliyordu, çünkü Brown’a belge ve bilgileri bizzat vermişti. Eğer Brown onun verdiği bilgileri de yayımlasa, yazdıklarıyla çelişkiye düşecek, Pulitzer Ödülü’nü tehlikeye atacaktı. Dershowitz Pulitzer Komitesi’ne sesleniyordu: “taraflı ve sonuca odaklı bu ‘haberciliği’ Pulitzer vererek ödüllendirmeyin”!

Mektubun devamında Dershowitz, kendisini suçlayan Virginia Giuffre’nin yalancılığına dair kanıtlar sundu. Bazıları ciddîye alınır gibi, meselâ “onlar o gün orada değildi” türünden, bazılarıysa dolambaçlar yaratarak hedef şaşırtıcı cinstendi. Virginia’nın Les Wexner’le yattığını iddia ettiği sırada 18’inden küçük olamayacağını söyleyip, “böyle bir şey olduysa tabiî” demeye getirdi. Kendisiyle ilgili iddialarınsa baştan sona yalan olduğunu, kendisinin, dava açısından kritik olan dönemde Epstein’in mekânlarında bulunmadığının baz istasyonu kayıtları ve başka bağlantılarla ortaya konabileceğini ileri sürdü. Hazel, Claire veya Tatianna’ya değinmedi.

Dershowitz, “Pulitzer adayı Brown, ana kaynağını güvenilmez kılan bütün bu kanıtlarla nasıl başa çıkacak bakalım?” diye soruyordu. “Giuffre’nin suçlamalarına ilişkin hiçbir somut kanıt bulunmadığını bana söyledi, ama bunu böyle yazmadı” gibi gerekçelerle Brown’ı sıkıştırmaya çalışıyordu. Ve üç-beş cümlede bir, Pulitzer Komitesi’ni özel olarak dürtmeyi ihmal etmiyordu. “Bu gazetecilik değil”di Dershowitz’e göre. “Bu kesinlikle ödüle layık gazetecilik değil”di; “taraf tutmak”tı. Üstelik, bu şekilde sahte bilgilerle haber yaparak #MeToo hareketine de zarar veriyordu! Ünlü avukat birden, kadınların haysiyetine karşı hassaslaşmıştı. Tabiî West Palm Beach’in yoksul kızları, Tatianna’lar ve muktedir erkeklerin foyalarını meydana çıkaran gazeteciler dışındaki kadınların.

“Utan, Brown, utan, Miami Herald!” diye haykırıyordu yerleşik nizam: Eğer Brown ödüllendirilirse Pulitzer Komitesi’nin de utanması gerekecekti.

Dershowitz’in Epstein sonrası hayatı ve eserlerine bakılırsa, kendisi, göğsünü siper ettiği cömert dostu ve laci takımlı güçlüler çemberindekilerin utanmak gibi bir eylemi yapabilmeleri mümkün değil.

Bir gazetecinin alacağı ödülün bu laci takımlılar güruhunu bu kadar ürkütebilmesi insanın içini biraz olsun ferahlatabiliyor.
 
*   *   *
 
Umarım baştan verdiğim sözü tutabilmiş, muhtemelen internet gazeteciliği döneminde görülmemiş uzunluktaki bu diziyi size okutabilmişimdir.

Şimdi, baştan neler olacağını söyleyip sonra anlatma yöntemini tersine çevirelim. Anlattıklarımı özetleyeyim. Hem suçlu hem güçlülerin çemberini kıran muhabirimiz Julie K. Brown’ın, radyoda Alec Baldwin’in sorusunu cevaplarken söylediği sözle. Hikâyemiz bu sözle sona ersin: “Kızları umursamadılar.”

"Bir Erkeklik ve Zenginlik Öyküsü" yazı dizisinde önceki bölümler:
1- Çünkü bu “onların” hikâyesi
 
2- Hepsi aynı şeyleri anlatıyordu
3- Polisler, savcılar, avukatlar
4- Anlaşma ve ayrıcalıklı hapislik
5- Zenginler hapiste nasıl yaşar?
6- Tam CEO'nun aradığı tip!
7- Dolandırıcıyı dolandırmak
8- Kirli çamaşır defilesi
9- Wexner's Secret
10- Wexner's Secret 2
11- Kaynağı belirsiz servet
12- “Madame”: Ghislaine Maxwell

13- “Evin hanımı”nın rolleri
14- Virginia: Modern zaman kölesi
15- Zayıf yerinden yakalamak
16- Ekip: Avcılar, asistanlar
17- Sosyete, mutfak, uşak ve kız
18- Clinton, Trump, uçaklar, kızlar
19- Acemi prens ile cingöz politikacı
20- Model model modeller
21- Alan Dershowitz
22: Orji adasında teorik fizik tartışması