Çünkü bu “onların” hikâyesi
Epstein skandalının iki-üç boyutu var. İlki erkeklik ve zenginlik denen varoluşların en çirkin bileşimlerini anlamak için deney niteliğinde
17.08.2019
Vladimir Nabokov’un Karanlıkta Kahkaha romanı şöyle başlar:
“Bir zamanlar, Almanya’nın Berlin kentinde Albinus adında bir adam yaşardı. Zengindi, saygındı, mutluydu; günün birinde gencecik bir metres uğruna karısını terk etti; sevdi, sevilmedi; ve yaşamı felaketle son buldu. Öykünün hepsi bu kadar…” (Çeviren Pınar Kür, İletişim Yayınları, İstanbul 2006).
Sonra Nabokov anlatmaya koyulur.
Büyük bir yazarın iddialı numarasıdır bu. Taklide kalkışmak büyük cüret. Fakat ben kalkışacağım. Üstelik, edebiyat gibi, insanın günlük yaşantısında yerinden kıpırdatamayacağı kayaları havada fır döndürebildiği, yoksul mahalle kızlarının güçlü, zengin adamları parmağında oynatabildiği bir alanda değil, dümdüz gerçeğin alanında, gazetecilik marifetiyle yapmaya çalışacağım bunu. Dehşet ve nefretle, hepsinden önce hayretle okuyacağınızı düşünüyorum. Evet, iğrenmeyle karışık bir hayret olacak bu. Yani dehşet ve nefretten önce gelse de onlardan pek uzakta kalmayacak.
Bizim hikâyemizde, yoksul mahalle kızları güçlü zengin adamları parmaklarında oynatamıyorlar. Onlar tarafından beşer onar kullanılıp atılıyorlar. Hikâyemiz, küçük yaştaki kızlara düşkün bir tuhaf ve gizemli milyonerin macerası. Fakat bir pedofilin çevirdiği dümenlerden ibaret değil. Bahsettiğimiz adam ABD’nin eski başkanına uçağıyla Afrika’yı gezdiren, şimdiki başkanının tesislerinde vaktiyle onunla birlikte amigo kızlarla parti yapabilmiş, göz diktikleri villaya sahip olabilmek için onunla çekişmiş biri. Sıkışınca ülkenin en ağır top avukatlarını vücuduna siper edebiliyor. Kadın iç çamaşırlarını dünyanın en gözde modelleri ve mankenlerinin bedenlerinde, gösterişli şovlarla teşhir ederek kült yaratmış bir milyarderin alengirli işlerini götüren bir esrarengiz şahsiyet. Önümüzdeki, aynı zamanda, geçerli toplum düzeninin tepelerinde hüküm süren, başkalarına aldırışsızlığın öyküsü. Sınıf meselesinin, ayrıcalık kavramının, içinde yaşadığımız düzenin imal edildiği malzemenin, etrafımızı saran, çoğumuzu boğan havanın tasviri: Üsttekilerin parası vardır, birbirlerini kollarlar, alttakileri kullanır atarlar. Nokta.
Nabokov’vârî başlangıcımızı yapabiliriz:
Jeffrey Epstein, nasıl oldu bilinmez, servet edindi, çevre edindi, dünyanın kaymak tabakasına katıldı. Malikânesi, çiftliği, muhteşem evi ve kocaman özel jeti, onu dilediği her şeye sahip olabileceğine inandırdı. Yoksul mahallelerin küçük kızlarına dadandı. Yakalandı. Kollandı, koltuklandı, en ucuzundan yırttı. Yine de hayatı bir hapishane hücresinde son buldu. Öykünün hepsi asla bu kadar değil.
Edebiyat âleminden uzaklaşarak şu hayatî eklemeyi yapmalıyız: Çünkü gazeteciler işin peşini bırakmadı. Hikâyemiz, bu devirde pek beklenir olay sayılmayan, müthiş bir gazetecilik başarısının takdimidir.
Jeffrey Epstein skandalı, kötü adamımızın hücresinde ölü bulunuşuyla son bulmadı, yeni boyut kazandı. Gazeteciler, muhtemel örtbas girişimlerinin etrafını dört koldan sarmaya devam ediyor.
Başlarken, ABD ölçülerinde “yerel gazete” sayılan Miami Herald’ın, kapatılmış gözüken davanın peşini bırakmayan şahane muhabiri Julie K. Brown ve her adımda onunla birlikte çalışan fotoğrafçı-videocu Emily Michot’ya “gazeteci milleti”nin tebriklerini, dayanışma duygularını iletmeliyim. Bu isimleri size sunmadan olmazdı. Yine, Miami Herald’ı yönetenlere de tebriklerimizi, teşekkürlerimizi sunmalıyız. Ülkenin en güçlü ve dişli avukatlarınca savunulan, eyalet yetkililerinden federal savcılara, yöre şerifine, herkesi satın alabilen ve birçoklarının gazabından korkup sindiği, cezasını olabilecek en hafif ve ayrıcalıklı koşullarda güya çektikten sonra, ne halt yediği bilindiği halde New York sosyetesinde bir nevi itibar iadesi gören adama karşı, her türlü yasal ve yasadışı katakulliyle korkunç suçlardan sıyrılabileceğini kanıtlamışken, ısrarlı, kararlı, sağlam bir hakikat mücadelesi yürütmeyi göze aldılar. (Miami Herald’ın, Epstein’in yeniden tutuklanmasına ve davanın yeniden gündeme gelmesine yolaçan yazı dizisinin ilk bölümü şurada. Öbür bölümlere bu sayfanın altındaki fotoğraflı link kutularından ulaşabilirsiniz. Zaman çizelgesine göz atmak isteyenler de şuraya tıklayabilir.)
Epstein skandalının iki, belki üç boyutu var. İlki, erkeklik ve zenginlik denen varoluş tarzlarının olabilecek en çirkin bileşimlerini anlamak için deney niteliğinde: Epstein, her gün küçük yaştaki birkaç kızı kullanarak en az üç defa orgazm olma peşindeydi. Bunun için bir şebeke örgütledi. Bir yandan onun için çalışan kadınlar etrafta dolaşıp, 200-300 dolar karşılığı üstünü çıkarıp zengin bir adama masaj yapmayı kabul edecek kızlar aradılar; öbür yandan, bir defa bu işi yapan kızlara, arkadaşlarını da getirirlerse ilave para alacakları söylenerek, her kurbanın yeni kurbanlar getirdiği, tükenmeyen bir “arz” temin edildi.
İkinci boyut, Epstein’in “yanındaki” kadınlar. Erkekliğe ve zenginliğe hizmet ederek konforlu yaşam sürme ve başka kadınların, küçük yaştaki kızların mahvedilmesine rahatça katılma, başlıbaşına derinlemesine kurcalanması gereken bir mevzu.
Üçüncü boyutsa, yediği haltın çapı bilinmesine, bu yüzden tutuklanmasına, onlarca küçük kızın kurban olduğunun -yığınla delil sayesinde- ilgili herkesin gözünde kesinleşmesine rağmen Epstein’in yalnız bir defa fuhşa teşvikten, bir defa da küçük yaştaki “bir” kızı “fuhşa teşvik”ten hüküm giymesi, cezasının bir kısmını, anlattığımda inanamayacağınız, ayrıcalıklı falan da denemeyecek, çünkü çok daha elverişli koşullarda, gerikalanını konutunda geçirmesi, bunun böyle olabilmesi için ülkenin “ağır top” avukatlarının, federal savcıların seferber olması. Üstelik ABD ceza hukuku sisteminde önemli bir kurum olan “anlaşma”nın da iğdiş edilmesi, anlaşmadan mağdurların haberdar edilmemesi. Uzun lafın kısası, ayrıcalıklı sınıf mensubu ilgililerin bir olup, hernekadar kendilerine bile tuhaf gelen özellikleri bulunsa da, aralarından birini “yedirmemesi”.
Peki biz sapık bir zenginin öyküsüyle niye ilgileniyoruz? “Yedirmeyiz” işi yabancımız olmadığından değil. İlgileniyoruz, çünkü “anlatılan onların hikâyesi”; ve onlar dünyaya hükmedenler. Eğer Epstein dünyanın ünlü modelleriyle yatıp kalkan bir sosyete playboy’u olsaydı, dönüp bakmayacaktık bile. Fakat… zenginlerin villalarının ve malikânelerinin hemen dibindeki yoksul mahallelerden, hayatlarında yüz doları birarada göremeyecek 14-15 yaşlarındaki yoksul kızların onlarcasını 200-300 dolar vererek “kullanan” bir adam, neredeyse idealize edilmiş bir “düşman” profili olarak elbette ilgimizi çekecektir.
Ve bir başka açıdan: “Epstein istisna değil”. Rachel Cline’ın Medium.com’daki yazısının başlığı bu. Şöyle yazdı Cline: “Epstein ile, kadınların bedenlerini ödül olarak gören ‘normal’ erkekler arasındaki mesafe hiç de düşünmekten hoşlandığımız kadar büyük değil.”
Başlıyoruz.
Sonraki bölümler:
2- Hepsi aynı şeyleri anlatıyordu
3- Polisler, savcılar, avukatlar
4- Anlaşma ve ayrıcalıklı hapislik
5- Zenginler hapiste nasıl yaşar?
6- Tam CEO'nun aradığı tip!
7- Dolandırıcıyı dolandırmak
8- Kirli çamaşır defilesi
9- Wexner's Secret
10- Wexner's Secret 2
11- Kaynağı belirsiz servet
12- “Madame”: Ghislaine Maxwell
13- “Evin hanımı”nın rolleri
14- Virginia: Modern zaman kölesi
15- Zayıf yerinden yakalamak
16- Ekip: Avcılar, asistanlar
17- Sosyete, mutfak, uşak ve kız
18- Clinton, Trump, uçaklar, kızlar
19- Acemi prens ile cingöz politikacı
20- Model model modeller
21- Alan Dershowitz
22- Orji adasında teorik fizik tartışması
23- Haberciye savaş açmak